Bir anne… Anneliğe beş yavrusuyla birlikte adım atmış. Henüz küçüktü yavrular. Anne, sitede küçük bir barınak buldu. Yavrular artık güvendeydi. Gözleri kapalı yavrular annelerinin yolunu gözlerdi. Anne kokusunu alır almaz hareketlenirlerdi. Anne, çardakta etrafını kuşatan komşularına ilk gençlik anılarını anlatan büyükannenin yemeğiyle beslenirdi genelde. Büyükanne seksen yaşını devireli yıllar olmuştu. Zorbalık ve yokluğun hüküm sürdüğü koşullarda büyümüştü. Açlığın ve zorbalığın ne olduğunu iyi bilirdi.
Beş yavrulu anneye gözü gibi bakardı.
Yavrular büyüyordu. Göz kapakları açılmış, meraklı gözlerle çevreyi tanımaya başlamışlardı. Beş yavrulu anne gururluydu. Yavrularıyla dolaşıyor, onlara nasıl ayakta kalınacağını öğretiyordu. Sakin kasabada yaşamak kolay sayılırdı.
Bir akşamüzeri kafası dumanlı sürücü siteye daldı. Ayağı gaz pedalında. Anne yavrularını emziriyor. Sürücü kimseyi görecek durumda değil. Anne ve yavrularının çığlığını duymuyor sürücü. Yavrulardan birinin minik kalbi orada duruyor. Yavrulardan bir diğerinin arka iki ayağı ezilmiş, iç organları zarar görmüş. Annenin sol ön ayağı incinmiş.
Sürücü, yavrusuna ağıt yakan annenin çığlığını duymuyor. Beton zemine yayılan kanı görmüyor. Kana basıyor, kana bulanıyor ayakkabılar. Ne kanın farkında ne de çığlık atan annenin.
Minik yavrunun kanı beton zemine yayılıyor. Yaralı kardeş, iki ön ayağıyla, ezilen arka ayaklarını ve gövdesini sürükleyerek yaşama tutunmaya çalışıyor. Onun için de çok geç artık. Beş yavrusundan ikisini kaybediyor anne. Sol ayağına güçlükle basabiliyor şimdi. Sabah anneyle üç yavrusu karşılıyor beni. Saat 05.35. Sırt çantamda onlara verebilecek bir dilim ekmeğimin olmamasına hayıflanıyorum. Yavrular patileriyle dokunuyor bana. Duyarlı bir insanın dokunuşundan farksız. Sevgi dolu… Anne oracıkta üç yavrusunu emziriyor. Sabah kahvaltısını belki birkaç saat sonra yapacak olan anne, bedeniyle yavrularına can veriyor.
Büyükanne yavrularını kaybeden anneye ağlıyor şimdi. Ben, diyor, açlıkla, yoklukla, zorbalıkla başa çıktım, ama küçük yaşta kaybettiğim kızımın acısını unutamadım. Nemleniyor gözleri… Gözlerinden süzülen damlalarla, kucağındaki torununun iki örgülü saçı ıslanıyor.
(Erzincan Çağlayan, 21 Haziran 2020)