Pazarlama teknikleri iki ucu sınırsız, sonsuz sayıda noktadan oluşan doğruya benzetilebilir. Kapitalizm, pazarlama tekniklerinde ihtisas olanaklarını zorlayan sistemdir. Kapitalizmin pazarlamadığı bir nesne ya da değer yoktur. Hava, su, orman, yayla, kıyı, sudaki balık, kayalıktaki dağ keçisi, tarih, kültür, manevi zenginliklerin tamamı piyasaya sunulmuş birer ‘mal’ işlevi görür.
Sistemin siyasetçisi, bürokratı, yazar ve çizeri, pazarlama teknikleri konusunda oldukça başarılı sayılır. Onların tezgâhında müşteri bekleyen sınırsız ‘mal’ ve ‘hizmet’ bulunmaktadır. Bunlardan biri de manevi değerlerdir. ‘Öteki dünyada yanmayan kefen’ üretimi vb. harikulade ürünler, pazarlama uzmanlarının yaratıcılıkta sınırı zorladıklarını göstermektedir.
Pazarlama, sadece sakallı din tüccarlarının işi olarak görülemez. Söz gelimi ülkemizin aydınlık kentlerinden biri olan Tunceli’de özellikle son yirmi yılda piyasaya sürülen ‘Dersim’, alan uzmanlarının dikkatini çekmektedir. Tunceli’de boy veren bu ilgi çekici pazarlama tekniğinin akçeli işlerde ‘katalizör’ rolü oynadığı görülmektedir. Dersim’in pazarlanması, akçeli işlerden ibaret değil kuşkusuz. Seksen yıl önce yaşanan acıların siyasal istismar konusu olması, ‘yanmayan kefen’in mucidine bile rahmet okutacak niteliktedir.
KEMİK PAZARLAYAN SANATÇI
Milletvekili olmayı aklına koymuş bir sanatçı düşünün. İlçeleri, köyleri dolaşıp programını anlatmak zor geliyor. Hemen bir mağaraya koşuyor. Peşine taktığı gazetecilere insan kemikleriyle poz veriyor! Dersim’i, insan kemiklerini pazarlamanın bir aracı olarak piyasaya sunuyor. Ankara’ya gitmenin yolunun kemik ‘ticareti’nden geçtiğini düşünüyor. Adam kemik pazarlamanın utancını duyacak kültürel birikimden yoksun. Kentte en küçük eleştiriye bile tahammül edemeyenler ne yapıyor peki? Bu yüz kızartıcı davranış, Hergele Meydanı’nda zincir sallayan siyaset esnafının gündemine bile girmiyor!
ESTETİK EROZYON
İlkokul öğrencilerinin çizgilerini aratmayan Dersim resimlerini hiç gördünüz mü? Sosyal medyada tıklanma rekoru kıran, beğeni patlaması yaratan resimler… Hiçbir sanatsal değer taşımasa da Dersim etiketinden dolayı ‘gönülleri fetheden’ fotoğrafları görenleriniz olmuştur. Bunlardan biri de ahırda çekilen katır semeridir. Dersim semeri! Semere Dersim’i bindirdiğinizde, uluslararası yarışmaya katılmayı bile hak edebilirsiniz! Bu kentte resimden, fotoğraftan anlayan binlerce insan olduğunu bilirsiniz. Bunlardan birinin çıkıp, “Arkadaş, bu ne rezalet! Böyle fotoğraf ya da resim mi olur? Bu kalitesiz görüntüleri Dersim adıyla pazarlamak ayıptır!” diyememesine hayıflanırsınız.
PÜLÜMÜR HANIM KÖPRÜSÜ DERSİM’İN DEĞİL Mİ?
Kahvehanede masaya Dersim yumruğu indiren ateşli siyasilerin kulağı, bin yıllık Pülümür Hanım Köprüsü’ne indirilen balyoz darbelerine kapalıdır. O köprüyü korumak, sahip çıkmak gerekir, değil mi? Yanı başınızda göz göre göre yok edilen bu kültürel mirasa sahip çıkmak duyarlı her yurttaşın görevidir, diye düşünüyorsanız yanılırsınız! O köprünün, bir milletvekili tarafından ihaleyle beton yığınına dönüştürülmesine Dersim adına sesinizi çıkaramazsınız! Dersim adını verdiğiniz gazetede, Pülümür Hanım Köprüsü’nü savunamazsınız! Tarihî köprü gözlerinizin önünde yok edilirken siz sosyal medyadan Dersim görüntülerini paylaşmaya devam eder, milletvekilinin tekkelere ‘ikram’ ettiği ‘bedava’ oturaklarda poz vermekten rahatsızlık duymazsınız!
PÜLÜMÜR GELİN ODALARI’NI YOK SAYAN BİR DERSİM
Kentin tarihini 30’lu yıllarda yaşanan bazı üzücü olaylara indirgeyenler için Urartular ne anlam ifade edebilir? Urartular zamanında yapıldığı tahmin edilen Pülümür Gelin Odaları, Dersim tacirleri için hiçbir şey ifade etmiyor. Pülümür’de, tekke ve türbeleri gösteren yol tabelaları dikkatinizi çekmiş olmalı. Kara Yolları Genel Müdürlüğünün, tekke ve türbe duyarlılığının en azından Pülümür Gelin Odaları ve Hanım Köprüsü için de göstermesi gerekir, değil mi? Ne var ki Pülümür Gelin Odaları ile Pülümür Hanım Köprüsü’nden metal bir tabela bile esirgenmiştir. Peki, Dersim’siz öğün atlamayanların, Pülümür Gelin Odaları ve Pülümür Hanım Köprüsü’nden esirgenen tabelalar için söyleyecek bir sözü de mi yok?
DERSİM, 23 YAŞINDAKİ ÖĞRETMENİN ÇIĞLIĞINA KULAKLARI TIKAMAK MIDIR?
Dersim acılara, haksızlıklara isyan, değil mi? Daha doğrusu, Dersim savunucuları öyle olduğunu öne sürüyor. Peki, gencecik yaşta bütün ideali yoksul bölge halkının çocuklarını eğitmek, aydınlatmak olan bir öğretmenin yoldan alınıp kurşuna dizilmesine, bedeninin Pülümür Çayı’nda bir ay boyunca sürüklenmesine söyleyecek bir sözünüz de mi yok? İnsan hakları dağarcığınızda Gümüşhane Torul yer almıyor mu? Dersim, Torullu bir işçinin bin bir zorlukla büyüttüğü öğretmen oğlunun canına kıyılmasını olağan karşılamak mıdır?
KUM OCAKLARI VE ATIK SULAR DERSİM SULARINI KİRLETMİYOR MU?
Her yaz mevsimi fotoğraf makinesi ve kamerayla kentin güzelliklerini paylaşan dostlarımız, Pülümür Çayı’nı kirleten atık su, krom madeni ve kum ocaklarının, ateşli Dersim savunucuları tarafından niçin gündeme getirilmediğini hiç merak etmiş midir? Dersim adı için karar alan Tunceli Belediye Meclisinin, Pülümür ve Munzur Çayları’nı yıllardır kirleten atık su, kum ocakları ve krom madeniyle ilgili olarak en azından girişimde bulunmasını boş yere beklersiniz. Kenti yıllardır yöneten Dersim anlayışının bu konuda en küçük çaba göstermediğini/göstermeyeceğini anlamak için her yaz mevsiminde günlerce bulanık akan Pülümür Çayı’nı seyretmek yeterlidir.
Kinkor (Çarçır) kökünde biten Dersim mantarıyla mutlu olanlar sormalı:
Pülümür ve Munzur Çayları, Dersim değil midir? O çaylarda yaşayan balıklar, o suları içen dağ keçileri ve vaşaklar, o sularda yüzen insanlar hangi coğrafyaya ait? Koca bir ilçenin lağımını Pülümür Çayı’na akıtmasına, rakipleriniz iktidara gelince mi tepki göstereceksiniz?
MARKSİST GELENEĞİ TEKKE VE ZAVİYELERDE YAŞATMAK
Dersim, tekke ve zaviyelere itibar kazandırma projesidir. Kendilerini Dersimli solcu olarak pazarlayanların ilk durağı, tekke ve zaviyeler olmaktadır. Bu konuda halkın da gerisine düşmüşlerdir. Tekke ve dergâhlarda çektirilen fotoğraflarla siyasi ikbal peşinde koşan ‘Dersimli Marksistler’, Marksist literatüre olağanüstü bir katkı sunmuşlardır! Feodalizmin, ortaçağın önünde diz çökerek kazanılacak bir istikbal olmadığını hayat onlara elbette öğretecektir. Ne yazık ki kentte yarattıkları tahribatın izleri öyle kolay silinmeyecektir.
DERSİM PAZARINDAN NASİPLENMEK
Dersim, bölge insanının duygularını sömürerek dünyalık peşinde koşanlar için kârlı bir pazardır. Köyde sefalet içinde yaşayan bakıma muhtaç köylülerin görüntüleri, geçmişe ilişkin acıları defalarca işleyen öyküler, defin işlemleri, ibadetler vb. bölgede hemen her şey, estetik ve edebî kaygılar bir yana bırakılarak pazarlanmaktadır. Tunceli’nin doğası, tarihi ve kültürüyle ilgili kalem oynatmayan bu ticaret erbabının hedef kitlesi, yıllardır memleket özlemi çeken gurbetçilerimiz olmaktadır.
.
KIRMIZIKÖPRÜ ORTAOKULU YIKILIRKEN OKEY OYNAMAK
Dersim mantarı için ölümüne mücadeleye girişen aydınlardan, iş makineleriyle yerle bir edilen Kırmızıköprü Ortaokulu için göğsünü siper etmesi beklenir. Okuduğu okul moloz yığını hâline getirilirken sesi kısılmıştır oysa. En haklı davada ayağa kalkması gerekirken, hasta yatağında sayıklamak onun acı kaderidir. Kahvede okey masasından kalkacak mecali yoktur. İş makinelerinin gürültüsü, bir utancın ve bağnazlığın sesi değil, Pülümür Çayı’nın kıyısından yayılan ninni gibidir. ‘Dersim semeri’ için dünyayı ayağa kaldıran anlayışın, bir kenti cehalete sürükleyen uygulamalara gösterdiği rıza ibret vericidir.
DERSİM PAZARLAMACILARINI ZOR GÜNLER BEKLİYOR
Bir zamanlar oldukça kârlı bir pazarlama aracıydı, Dersim. Kan ve gözyaşı pazarından nasiplenenlerden bazıları milletvekili oldu. Ceylan derisi koltuklarda tespih çekerek zaman öldürdüler. Vekillikten emekliye ayrılanlar, şimdi, bu kârlı yatırımın tadını çıkarıyor. Dersim’i, muayenehanelerinde müşteriye çevirenler oldu. Hukukçu olanların bir kısmı için Dersim, yüksek ücretlerle üstlenilen davalardı. Bazı iş yerlerinde düşük ücretle sigortasız işçi çalıştırmak, hileli gıda üretmek, hiçbir sanatsal değer taşımayan ‘acı’ edebiyatıyla köşe dönmekti ya da. Bazıları için dolandırıcılık ve aldatmaktı. Özellikle yurt dışında yaşayan gurbetçilerin maddi ve manevi yönden sömürülmesiydi.
Listeyi fazla uzatmaya gerek yok.
Dersim, Dersim pazarlamacılarına dar edilecek günlerin eşiğinde! Dersim pazarlamacılarını şimdi zor günler bekliyor. Bölgenin aydınlık insanlarının eli Dersim tacirlerinin yakasına yapışacak! Saç-sakal, garip kıyafetler, din istismarı onları asla kurtaramayacak! Tunceli’de, tekkelere üç kuruşluk oturak koyarak siyasi istikbal peşinde koşma dönemi kapanıyor. Dersim üzerinden aldatılan masum bölge insanı artık gerçeğin farkında. Saç sakal uzatarak, bölge tarihinde rastlanmayan ucube kıyafet giyerek halkın dini duygularını sömüren, yörenin acılarını ranta çeviren Dersim tacirleri için deniz bitiyor.
Tunceli halkı, zifirî karanlığın üzerine yürüyor… Bu kadim kent, üzerindeki ölü toprağını silkeliyor. Kadınıyla erkeğiyle aydınlık bir kent, kendisine biçilen kefeni yırtıyor!
(Pülümür/Kırmızıköprü, 20 Ağustos 2019)