‘PATLAK’ FİZİK PROFESÖRÜ AHMET FARUK ÖZDEMİR

Prof. Dr. Ahmet Faruk Özdemir
Prof. Dr. Ahmet Faruk Özdemir

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Faruk Özdemir’in, öğrenci olduğu tahmin edilen  Suna Varol adlı sosyal medya kullanıcısına yönelik  sözleri, Sakarya’da bacakları kesilmiş hâlde bulunan yavru köpek olayından daha vahimdir. Sevimli köpeğin  kaza sonucu mu, yoksa kasten mi yaralandığı konusu henüz kesinlik kazanmamıştır. Fakat kız öğrencileri hedef alan sözlerin profesöre ait olduğu kesin olarak saptanmıştır:

“Sana bir gerçeği göstereyim. Senin zihniyetindeki kızlar, senin zihniyetindeki öğretmenler tarafından üniversiteye gelene kadar ortaokul ve lisede patlatılarak geliyor ve hiç dile getirilmiyor. Bir düşün bakalım?” (Ulusal Kanal, 20.06.2018).

Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörlüğü, Prof. D. Ahmet Fauk Özdemir’in idari bir görevinin bulunmadığını, ilgilinin sözlerinin tasvip edilmediğini ve hakkında idari soruşturma başlatıldığını duyurdu.

 

Prof. Dr. A. Faruk Özdemir'in, Suna Varol'a yazdığı ileti
Prof. Dr. A. Faruk Özdemir’in, Suna Varol’a yazdığı ilet

‘T’ ile ‘R’yi Karıştırmış!

Profesör, kamuoyundan gelen tepkileri göğüslemek için cehalete sarılmakta bir sakınca görmüyor ve  sözlerine ‘açıklık’ getiriyor:

“O kullanıcı  sürekli siyasi konularda yazıyordu. İnsanların sinir uçlarına dokunacak mesajlar yayınlıyordu, cevap olarak yazdım. ‘Patlatılıyor’ değil ‘parlatılıyor’ olacaktı, ‘r’ harfini ‘t’ olarak yazmışım. Parlatılıyor derken militanlaştırılıyor, yetiştiriliyor anlamında…” (Posta, 21.06.2018).

Bu olay, 2. Dünya Savaşı yıllarında aydınlarımızı hedef alan Hitler  hayranlarının kara propagandalarını çağrıştırmaktadır. Fizik Profesörünün, Suna Varol’u, karagözlük ve kırçıllanmış paltoyla köşe bucak takip ettiği, bunu da ‘önemli’ bir görev olarak gördüğü dillendiriliyor. Uzun süreli ‘takip’le oluşan öfke patlaması, sosyal medya üzerinden kız öğrencilere  sıçratılan çamura dönüşüyor.

Çamur sadece suçlanan kişiye değil, Türkiye’ye sıçratılıyor:

O kullanıcı  sürekli siyasi konularda yazıyordu (Hangi konularda yazacağını sana mı soracaktı?).

İnsanların sinir uçlarına dokunacak mesajlar yayınlıyordu (Yazıp çizmenin sınırlarını, senin ‘sinir uçların’ mı belirleyecek?  Sen, metinlere uygunluk raporu vermekle yükümlü bir makam mısın?).

Militanlaştırılıyor (‘Patlak’ dikiş  tutmayınca ‘parlatmak’! Bunu da ‘militanlaştırma’ kavramıyla açıklamak!  Türk Dil Kurumunun hiçbir sözlüğünde ‘parlatma’ kavramına ‘militan’ anlamı yüklenmemiştir. Militan, bir düşüncenin başarı kazanması için savaşan, mücadele eden kişidir. ‘Parlatma’ ile  ‘militan’ kavramları arasında kurulmaya çalışılan ilişki zorlamanın da ötesinde, dilde karşılığı olmayan bir uydurmadır.).     ‘Patlatma’ ile  ‘parlatma’nın   eşanlamlı  sözcükler olmadığını Pülümür Mezra Köyü İlkokulunun bütün 1. sınıf öğrencileri bilir. ‘Parlatma’ sözcüğünü okuyup üfleyip ‘militan’laştırma becerisini olsa olsa bir Fizik Profesörü gösterebilir.

‘Okus pokus’la ‘militan’ devşiren Profesör!  

 

Patlak Top Sendromu

Bazı anlamsız tepkilerin altında büyük dramlar yatmaktadır. Psikologlar, ölçüsüz ve aşırı tepkilerin bir kısmını ‘yansıma’ kavramıyla açıklamaktadır. Kişi, kendisini rahatsız eden travmalardan kurtulmak için, yaşadıklarını çağrıştıran olaylara karşı çok sert tepki gösterebilir.  

Profesörün, 10 yaş grubundaki kız öğrencilere yönelik  ‘patlatma’ ifadesini, çocukluğuna bağlayan yorumculara da rastlanıyor. Adı açıklanmayan bir ilkokul arkadaşının anlattığına göre Profesörün  ‘patlama’ nedenleri  çocukluğunda aranmalı. Profesör, o yaşta topunu patlatan bir kişiye duyduğu öfkeden kurtulabilmiş değil. Yaşadığı olay, onda her topun patlatıldığı duygusuna yol açmış. Futbol takımlarında top koşturanları zaman zaman seyretse de onlara da tepki gösterdiği öne sürülüyor. Top, Profesörü çileden çıkaran bir nesne oluvermiş.  Çocukluğunda  bir evin camına çarpan topunun patlatılması, onda patlak top sendromu yaratmış. Onun için her top patlatılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bir ara  o da  top patlatmak için yoğun mesai harcamış. Top peşinde koşarken yediği çiftelerden dolayı köşesine çekilmiş! 

 

‘Patlak Takip’çi!

Fizik Profesörünün,  Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığının vermediği bir ‘takip’ görevini üstlendiği görülüyor. Sosyal medyada, doğru ya da yanlış, düşüncelerini açıklayan öğrencilere hakaret ediyor. Yaptığı genellemelerle, hakareti bireysel olmaktan çıkarıyor, topluma mal ediyor.  Ülkede yaşayan hemen her kız öğrenci ve öğretmeni ‘töhmet’ altında bırakıyor. Bütün kız öğrenciler, kız öğrenci okutan öğretmenler, okulunda kız öğrenci okuyan yöneticilerden oluşan bir ‘sapık’ ordusu inşa ediyor. Belli ki öyle bir Türkiye’ye özlem duyuyor. Çürümüş bir Türkiye! Bütün enerjisini Türkiye’yi çürütmek için kullanıyor.  Bu durumda kendisini suçladığı kitlenin dışında  görme çabası, anlamsızlaşıyor.

 ‘Topu patlamayan’ bir derviş olma iddiasını en başta kaybediyor.

Bir akademisyen ağzından çıkan her sözün kaynağını belirtmekle yükümlüdür.  Suna Varol’un ‘siyasi içerikli’ mesajları, Fizik Profesörünün ‘sinir uçlarına dokunuyor’! Profesörün vaktinin önemli bir bölümünü laboratuvar yerine sosyal medya hesaplarını inceleyerek geçirmesi, çağın profesör tanımına uygun görenler olabilir. Bakışları gizleyen karagözlükle  takip ettiği Suna Varol’un düşüncelerini eleştiren bir makale kaleme almıyor, ergen üslubuyla öfke kusuyor.   

Sıradan bir çalışma için bile kanıt sunma zorunluluğu bulunuyor. Bir kız öğrenci üzerinden Türkiye’deki kız öğrencileri ve öğretmenlerini ‘tecavüz’le suçlayan birinin, eğer akıl sağlığı yerindeyse, sorgulanması gerekir. Hesabını kapatıp kayıplara karışan ‘firari’ profesörden gıyabında sorulan sorulara yanıt vermesi bekleniyor:

Patlatmak nedir?

Çocukken bir topun oldu mu?

Çocuk yaşta topunu patlatanlara karşı öfkelendin mi?

‘Patlatılan’larla ile ilgili bir araştırma  yaptın mı?

Yasadışı cemaat ve tarikat yurtlarında gerçekleşen ‘patlak/bade eylemleriyle ilgili ne düşünüyorsun?

‘Patlak’ eylemlerin failleriyle herhangi bir temasın oldu mu?

Arabanın lastiği hiç patladı mı?

Patlak takıntının temel kaynağı nedir?

Ders verdiğin kız çocuklarına ‘patlatılan’ nesne  gözüyle mi bakarsın?

Çocuğun yaşındaki kız öğrenciler üzerinden,  ‘patlak’ travmalarla başa çıkmaya mı çalışıyorsun?

 

Namuslu Fizikçilerimizden Prof. Dr. Reşat Otman (1915-1989)
Namuslu Fizikçilerimizden Prof. Dr. Reşat Otman (1915-1989)

 Sosyal Medya: Denektaşı

‘Sosyal medya’ kişilik testlerinin vazgeçilmezidir. Dikkatli bir gözlemci, ABD denetimindeki ‘sosyal’ hesaplardan değerli veriler elde edebilir. ‘Sosyal’ hesaplarda ülkemizin yaşadığı sorunlar, insanlarımızın sıkıntılı durumu ve  toplumsal yıkımın bütün izlerine rastlayabilirsiniz.

Fizik profesörünün  sosyal medyadan, kızı yaşındaki bir öğrenciyle ilgili kullandığı ifadeleri akademi dünyasındaki erozyon dışında açıklama olanağı bulunmuyor. İfadeler, bir bilim insanının değil, sanki aşiret reisinin, şeyhin, tarikat mensubunun ağzından çıkmıştır.

Senin zihniyetindeki kızlar… (Hangi zihniyet? Sen ‘zihniyet’ sorgulama çavuşu musun? Bu dil,  akademisyen bir yana,  Hüseyin Rahmi Gürpınar‘ın ‘Utanmaz Adam‘ı ‘Avnussalâh‘ın kültürel birikimine  bile yabancıdır.).

Senin zihniyetindeki öğretmenler tarafından… (Zihniyet çavuşu yine görev başında! Demek o ‘öğretmen’lerin yanı başındaydın. Olayın görgü tanığı olduğunu mu anlatmaya çalışıyorsun? Kriminal polis laboratuvarlarında,  bazı olayların faillerinin ‘görgü tanık’ları olduğuna ilişkin sayısız örnekler sergilenmektedir!).

Ortaokullarda ve liselerde patlatılarak geliyor… (Kız çocuklarını muayene mi ediyorsun? Nasıl bu kadar emin konuşabilirsin? Karşındakiler bir çocuk değil de düşman sanki!).

Bir düşün bakalım? (Tehdit mi ediyorsun? Tanık olduğun bir olayı mı hatırlatmaya çalışıyorsun? Şantaj mı yapıyorsun?).

 

Ordinaryüslükte Gözü mü Var?

Bazı sert çıkışların arka planında ‘terfi’ beklentisinin olduğu tahmin edilebilir. Sistemin sinir merkezlerinin, çeşitli konularda toplumun nabzını ölçmek için mayın tarlasına gözü kara elemanlarını sürdüğü bilinmektedir. İnsan, akademik kariyerinin zirvesindeki bir akademisyen için bunları düşünmek bile istemiyor.

Arkadaşım Ali Hıdır Mazralı‘ya, profesörün sistemden beklentisinin ne olabileceğini soruyorum. Üniversitede yönetim görevi, bürokraside önemli bir konum… “Bir de,” diyor, “sakın ‘ordinaryüs prof’luk beklentisi olmasın?” Ali Hıdır, bir Fizikçinin, yıllar önce kullanılan  akademik bir  unvanın kaldırılmasından habersiz olabileceğini düşünüyor.

1981 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’ndan haberi olsaydı belki de bu mesajı yazmazdı. Söz konusu Kanun’la, 1981 yılında, ordinaryüs profesörlük unvanı kaldırılmıştır.  ‘Hocaların hocası’ olarak adlandırılabilecek ordinaryüs profesörlük unvanı, 1933-1981 yıllarında verilmiştir. Demek ki bu unvan resmen kaldırılalı tam 37 yıl oluyor. Ahmet Faruk Özdemir’in, bir fizikçi olarak, bundan haberinin olmaması, en azından alanından dolayı,  kusur olarak görülmemelidir.

 

Himbalar’ı Bile Öfkelendirdi

Profesörün sözleri, Namibya’da yaşayan ilkel Himbalar kabilesinde şaşkınlık yarattı. Kadınlara güç uygulayan kabile üyelerinin, cumhuriyetle yönetilen Türkiye’de bir profesörün adının karıştığı skandalın, toplulukta tartışılan reform çabalarına zarar vereceğini düşündükleri belirtiliyor.  Profesörün bu skandal sözlerinin kabile reisini öfkelendirdiği ve Ahmet Faruk Öztürk’e Kuzey Namibya’nın Kunene bölgesine giriş yasağı getirildiği öğrenildi.

 

Hasan Dede: Nazar Değmiş!

Psikologlar Ahmet hocanın davranışını geçirdiği ağır travmayla anlatmaya çalışırken Hasan Dede farklı bir değerlendirmede bulunuyor. Dede, cuma günü, Sultan Hıdır Baba‘da dua ederken kısa süreli bir uykuya daldığını ve  rüya gördüğünü anlatıyor. Hasan Dede, rüyasında Prof. Dr. Ahmet Faruk Özdemir’in boz bir eşeğe ters yönde bindiğini ve  Bakırköy’e doğru yol aldığını gördüğünü anlatırken oldukça heyecanlanıyor. Dede, Profesörü kurtarmak isterken eşeğin çiftelerinden canını zor kurtarıyor. Ters yöne yol alan Profesörün mesaj yazma gerekçesini Dede’ye de soruyoruz. Onun cevabı da ilgi çekici:

 “Hayatı tersinden yaşamış. Türkiye kadına seçme ve seçilme hakkını verdikten yıllar sonra doğmuş, ama aklı fikri ‘patlatma’da! Çünkü bunların çocukluğu merdiven altlarında Cumhuriyet düşmanlığının pompalandığı bir dönemde geçti. Bilime hiçbir zaman inanmadılar. Aldıkları akademik unvanları rakiplerini ezmek ve sindirmek için kullandılar. Yükselmelerini bilimsel çalışmalara değil, şeyhin tükürdüğü mendili gün aşırı koklamaya borçlular. Son olay da göstermiştir ki Türkiye’de akademik yaşam diyalize bağlanmıştır. Üniversitelerimize gerçekten de ‘nazar’ değmiştir. Prof. Dr. Ahmet Faruk Özdemir, bilimden uzaklaşan Türkiye’nin acı bir örneğidir.” 

 

‘Hasta’ Profesörün Tedavisine  Sponsor Bulundu

Psikiyatri uzmanı arkadaşım Prof. Dr.  Özlem  Ardahanlı, Ahmet Faruk Özdemir’in ağır bir travma geçirdiğini ve uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyabileceğini belirtiyor. Özlem hoca, bir Fizik Profesörünü yaşadığı buhrandan kurtarmanın bilim dünyası için de önemli olduğunu düşünüyor. Prof. Dr. Ardahanlı, meslektaşı Prof. Dr. Ahmet Faruk Özdemir’in tedavisini ücretsiz olarak üstlenmeye hazır olduğunu belirtiyor.  Fizikçiler, alanıyla ilgili çalışmalar yerine klavye başında ömür tüketen sosyal medya bağımlısı  Fizik Profesörünün yarattığı tahribatın öyle kolay giderilemeyeceğini düşünüyor.

 

Çoban Sülü’nün Hemşehrileri Görev Başına!

Pülümür Lisesinde öğrenciyken Reşat Otman’ın Fizik ders kitabını okumuştuk. Fizik öğretmenlerimiz Haydar Şengül, Ertuğrul Depboylu ve İbrahim Ataç, başarımız için yoğun çaba harcardı.  Prof. Dr. Reşat Otman gibi namuslu Fizikçileri yetiştiren Türkiye’de, bir Fizik Profesörünün kız öğrencileri hedef alan ağır suçlamalarda bulunması, bilim dünyası için onur kırıcıdır. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörlüğü, bilim dünyasını lekeleyen bu profesörü görevden almalıdır. Süleyman Demirel Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri, öğrenci velileri ve  Isparta halkı kentte yaşanan bu utanca karşı harekete geçmelidir. Fizik Profesörünün kirli mesajı, Isparta’nın gül kokan havasını zehirlemiştir.

 

(Körfez, 23 Haziran 2018)   

 

Kaynakça:

Gürpınar, Hüseyin Rahmi. (1984). Utanmaz Adam, İstanbul: Atlas Kitabevi.

http://w3.sdu.edu.tr/personel/00671/prof-dr-ahmet-faruk-ozdemir Erişim: 22.06.2018.

https://www.ulusal.com.tr/gundem/ahmet-faruk-ozdemir-den-skandal-sozler-h204628.html Erişim: 22.06.2018.

http://www.posta.com.tr/prof-dr-ahmet-faruk-ozdemir-hakkinda-sorusturma-baslatildi-2015158  Erişim: 22.06.2018.

http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/galeri-yasam-sekillerine-sadik-bir-kabile-himbalar-40537007#page-2 Erişim: 22.06.2018.

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b2d69799ce7f3.49940233 Erişim: 23.06.2018.

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b2d69810cd211.47134492 Erişim: 23.06.2018.

http://fizikciler.info.tr/index.php/13-fizikciler/116-prof-dr-resat-otman-1915-1989 Erişim: 23.06.2018.

 

  • Related Posts

    AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU HÜSEYİN ASLAN

    Hüseyin Aslan (1928-1974). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi   Keko oğlu Ali’nin dillere destan malvarlığının, bir ailenin, daha doğrusu bir köyün kaderinde oynayabileceği rol kimsenin aklına gelmemişti. Ali Arslan (Aliye…

    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN

    Musa Pekin, Kahramanmaraşspor formasıyla.   Pülümür Vadisi’nin batısında yükselen toprak damlı evler… Usta ellerin işlediği kesme taş yapılar. Tek ya da iki katlı evler, zorluklarla mücadele eden bir kuşağın ürünü.…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kaçırdıkların

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    • Kasım 19, 2024
    • 14 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ  KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    • Kasım 5, 2024
    • 41 views
    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    • Ekim 30, 2024
    • 1423 views
    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    • Ekim 24, 2024
    • 56 views
    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    • Ekim 11, 2024
    • 95 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ

    • Ekim 8, 2024
    • 52 views
    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ