Recep Çetin’in Anısına
BİR ÖĞRETMENİN ARDINDAN (*)
10 Aralık 2017. Günlerden pazar. Gazetemi almaya çıkmıştım evden. Döndüğümde kızım “ Baba telefonun çaldı, bakar mısın?” dedi. Baktım, Şinasi Selçuk aramış, İmece okuma grubundan. Açtım telefonu “Günaydın, hayırdır?” dedim. Acı haberi verdi. Birden şaşırdım “Hadi be! Ne diyorsun sen? Olamaz öyle şey. Yapma canım!”
Dudaklarım titriyor, ne söylediğimi bilmiyorum. Bir sessizlik çöktü odaya “Olamaz!” diyorum yalnız. Eşim, kızım meraklı, ürkek gözlerle bakıyorlar bana.
Bugün bir eğitim çınarından bir yaprak değil büyük bir dal kırılmıştı. Yeri zor doldurulacak bir dal. Öğretmen camiasının başı sağ olsun. Evcek tanıyorduk, evcek tanışıyorduk biz Recep ailesiyle. Recep öğretmenin yeri farklıydı bizde, toplumda.
Onunla yaşanan, geçen günler, anılar geçti gözümün önünden sırayla. Daha birkaç gün önce gittiğimde hastaneye, ikinci kez yoğun bakıma alındığını, göremeyeceğimi söylediler. “ Ama ben onu görmeliyim kızım.” dedim hemşireye. “Ben de öğretmenim ve onu çok iyi tanıyan, seven bir öğretmen. O yalnız sınıfta öğretmen olanlardan değil. O her yerde her zaman öğretmen olan öğretmenlerden biri.” Hemşire “ Biz de çok seviyoruz kendisini ama yasak.” dedi. “Biliyorum yoğun bakımın özelliğini ama onu görmem ona da bana da moral verecek.” dedim. Kapıyı yarı açtı hemşire. Tam karşıda yatıyordu. Görünce el salladı bana. İyisin işareti yaptım. Aynı Recep’ti. Umut, umut veriyordu insana. El sallaştık ayrıldık. Bunun bir veda el sallayışı olacağını eminim o da kabul etmiyordu benim gibi.
Yukarıda da söylediğim gibi o yalnız sınıfta değil, her ortamda, her zaman öğretmendi. O, gerçekleri söylemenin güç olduğu zamanda da çekinmeden söyleyen bir öğretmendi. O, Cumhuriyet’in öğretmeniydi, ufak hesapların insanı değildi.
Recep öğretmen, her zaman Cumhuriyet öğretmeni olduğunu ve aydın bir insan olduğunu ve onun sorumluluğunu taşıdığını bilen ve taşıyan bir öğretmendi. Yalnız söyleyen değil, yapan, üreten model bir insandı. Bir öğretmendi.
Recep öğretmen, toplumda iyi izleri olan, toplum mimarı bir öğretmendi. Kısaca o öğretmen gibi öğretmen olmanın bedelini taşıyarak giden sayısı az öğretmenlerden biriydi.
Ailesine, sevenlerine, biz dostlarına, onu her zaman saygıyla, sevgiyle ve öğünerek anacakları bu güzel mirası bırakarak gönüllerde yerini aldı. Yaşam boyu savaşını verdiğin aydınlık gibi, yattığın yer de aydınlık olsun. Işıklar içinde yatasın sevgili arkadaşım, içten “Muharrem Ağabey” diyen kardeşim.
Muharrem AÇIL
(*) Bu yazı, Selami Bekar tarafından elektronik ortama aktarılmıştır.