|
Henüz ilkokul çağındaydım. 1975 yılı Temmuz-Ağustos ayları… Mezra Köyü İlkokulunda öğrenciydim. 3. sınıftan 4. sınıfa geçmiştim. Karnemi, sevgili öğretmenimiz Kemal Cahit Akçiçek’in elinden almıştım. Karneyi aldıktan sonra önce Han Yaylası’na, ardından Keşiş Yaylası’na çıktık. Keşiş Yaylası soğuk olur. O nedenle, köylülerimiz daha sıcak olan Han Yaylası’na daha erken gider.
Keşiş Yaylası, Mezra köyüne yaklaşık 3-3,5 saat uzaklıkta. Keçi yolundan başka yol olmadığı için sırtladığımız yükle düşerdik yola. Pişi Deresi’nden karşıya geçtikten sonra ağır ağır yol alırdık. Akdik köyü, Şihan ve Hınzori’den sonra yerleşim yerleri geride kalırdı. Çemesol Çayı’nın buz gibi suyunda yüzdükten sonra Hınzori yokuşunu tırmanırdık. Hınzori köyünde, yol kenarındaki çeşmenin soğuk suyuyla elimizi yüzümüzü yıkar; tereyağı, kaymak, çökelek ve ekmekten oluşan yiyeceklerle sofra kurardık. Bu yiyeceklerin tamamı yanımızda olmazdı elbette. Ya kaymak ekmek ya da tereyağlı çökelek ekmek olurdu. Çeşme başındaki yemekten sonra suyumuzu içer, yola devam ederdik. Çeşmenin yanı başındaki tek katlı toprak evin bahçesindeki elma ağacının henüz erik büyüklüğündeki meyvelerini tattığımız da olurdu. Ev sahibi Hüseyin amca hoşgörülüydü, bize kızmazdı. O elma ağaçlarını yoldan geçen çocuklar için dikmişti sanki.
O yıl Keşiş Yaylası’na giderken torbamda sadece ekmek ve çökelek yoktu. Ekmek ve çökeleğin yanına bir de kitap koymuştum. A 4 boyutunda, beyaz karton kapaklı, yaklaşık 400 sayfadan oluşan bir kitap! Adını unutur muyum hiç: Besin Sempozyumu. Henüz 9 yaşındaydım. Babam kitabı İstanbul’dan almış olmalı. Kitapta, hatırladığım kadarıyla, İstanbul’da gerçekleştirilen ulusal besin sempozyumuna sunulmuş bildiriler yer alıyordu. Sempozyum bildirilerini, kendimi zorlayarak anlamaya çalışırdım. O kitap, akademisyenlerle ilk buluşmam sayılır. Bu nedenle, doçent ve profesör unvanlarıyla kesin olarak tanıştığım yıl, 1975’tir.
Benim için doçent ve profesör o kadar önemliydi ki… Akademisyenlerin yazdıkları ve anlattıkları benim için kuşkuya yer bırakmayacak kadar doğruydu. Onların akademik unvanı, bilimsel yeterliklerinin yanı sıra kişilikleri hakkında da bende olumlu bir algı yaratmıştı. Doçent ya da profesör yalan söylemez, arkadaşlarını çelmelemez, gerçekten başka yol gösterici aramaz, paraya pula önem vermezdi. Bu olumlu yargılar yıllarca devam etti. Akademisyenlerle ilgili ilk hayal kırıklığına bir hastanede uğradım. Araştırma hastanesinin profesörünün, bir ilaç şirketinin ‘mümessili’nden aldığı onlarca bedava çantayı bürosuna taşımasına tanıklık etmek, beni sarsmıştı. Ne yapacaktı onca çantayı? Görevi gereği mesafeli durması gereken kişiden aldığı çantalara karşılık acaba ne vermişti? Bu olay beni şaşırtmış ve derin bir üzüntüye boğmuştu. İlaç şirketinin ‘mankeni’nin bedava çantalarıyla hastane koridorunda yalpalayan profesör, aklımdan hiç çıkmadı. Onu diğerleri izledi. Paracılar, başka ülkelere hizmet edenler, kariyer için etik değerleri ayaklar altına alanlar vb.
Akademisyenlerle ilgili en büyük şoku geçen ay yaşadım. Bir profesör, eşeklerin çırılçıplak soyunarak birbirleriyle ‘münasebet’e girdiklerini, eşekler gibi soyunarak ‘münasebet’e girenlerden oluşacak çocukların, şeytanın nasibi olduğunu açıklayarak bilim otoritelerine meydan okudu.
Bu açıklama, ‘çantacı profesör’ örneğinden daha çarpıcıydı.
Türkiye gibi büyük bir devletin paracı ya da ‘çantacı’ profesörlerden ibaret olmadığını kabul etmeliyiz. En kötü koşullarda bile, bilimsel dürüstlükten ödün vermeyen değerli bilim insanlarımızın varlığı, hepimizi umutlandırmaktadır.
Bir profesörün, eşekleri hedef alan konuşması, beklenenin üzerinde etki yarattı. Eşek kamuoyu hareketlendi. Sadece eşekler mi, askıdan elbiselerini alamayacak kadar yorgun olanlar da sesini yükseltti bu kez.
Eşek Soyan Profesör
Eylül ayında kamuoyuna yansıyan bir görüntü, oldukça ilgi çekici ve şaşırtıcıydı. Profesör Doktor Cevat Akşit’in, bir TV kanalında yaptığı konuşma dikkat çekiciydi:
“Cinsel münasebet esnasında affedersiniz eşeklerin yaptığı gibi tamamen soyunmayın. Çünkü orada melekler vardır, siz soyunursanız melekler dışarıya çıkar, şeytan da odada tek kalır ve oluşacak çocuk da şeytanın nasibi olur” (Hürriyet, 09.10.2017).
Cevat Hocaya göre, ‘münasebet’ meleklerin gözetiminde, elbiseyle olur. Melekler, yatak odalarında gerçekleşen ‘eylem’lere tanıklık eder. Onlar için ‘makbul’ olan, ‘elbiseli münasebet’tir. Elbise çıkarıldığı zaman, melekler rahatsız olur ve yatak odasını terk eder. Melekler odadan ayrılır ayrılmaz içeri ‘iblis’, yani ‘şeytan’ girer. Eşekler, ‘münasebet’ sırasında çırılçıplak soyunur. Bu durumda, onların ‘eylemi’, iblisin gözetim ve denetimi altında gerçekleşir. İblisin, TV dizisi izler gibi eşek ‘münasebeti’ni izlemesinden, eşek oğlu eşekler ya da eşek kızı eşekler de nasibini alır.
Profesör, ‘Eşek Şakası’ mı Yapmıştı?
Profesör Dr. Cevat Akşit’in açıklamalarını ‘eşek şakası’ olarak nitelendirenler oldu. Koca profesörün eşek takıntısı, mantığa aykırıydı. Yıllardır eşek eti pazarlayan bir kasap, elde satır, çevresinde toplanan kalabalığa, hayatında soyunan eşeğe rastlamadığını, eşeğin derisini yüzerek ‘soymak’tan başka bir soyunma yöntemi olmadığını haykırıyordu. Bursa Orhaneli’de eşek sütü üreten bir çiftçi, eşeklerinin edep erkân bildiğini, ‘münasebet’ sırasında elbise dolabına koymaları gereken herhangi bir kıyafete sahip olmadıkları konusunda yerel gazetelere ilan veriyordu. Eşek sahipleri, eşek dostları, eşek bakıcıları ve eşek satıcılarından hiçbiri profesörü doğrulamıyordu. Yine de hemen herkesin içinde bir kuşku vardı. Eşek kamuoyunun aklına, profesörün, ‘münasebet’ sırasında soyunan yeni bir eşek türü keşfetmiş olabileceği geliyordu.
Kısa zamanda, bunun da gerçek olmadığı anlaşılıyordu.
‘Münasebet Kürsüsü’nde Dirsek Çürüten Profesör
Üniversitelerin ‘münasebet kürsüsü’nde dirsek çürüttüğü tahmin edilen Profesör Dr. Cevat Akşit’in iddiaları, tartışmaya değer niteliktedir. Cevat Hocadan, ‘şeytanın nasibi’ çocuklar hakkında hangi bilimsel çalışmalara imza attığı, bu konuyla ilgili sayısal verileri kamuoyuyla paylaşıp paylaşmadığı, kıymetli zamanının ne kadarını yatak odalarında ‘iblis’ in pususuna yatarak geçirdiği, ‘münasebet’ kıyafetleri konusundaki tercihinin ne olduğu, tekstil sektörüne ‘iblis kovan münasebet kıyafeti’ni sipariş verip vermediği, bir eşeğin nasıl soyunduğu, soyunan eşeklerle zaman geçirip geçirmediği, eşeğe özenenlerle aynı atmosferi soluyup solumadığı, eşeğe özenenlerin yatak odalarından kaçan melekleri sayıp saymadığı, yatak odalarında meleklerin hangi vazifeyi icra ettikleri, yatak odalarındaki meleklerin ‘münasebet’ boyunca gözlemci olarak niçin bekledikleri, meleklerin terk ettiği yatak odalarına girecek sayıda ‘iblis’ olup olmadığı, yeryüzündeki toplam iblis sayısı vb. konulara açıklık getirmesi beklenmektedir.
Karpaz’da Büyük Eşek İsyanı
Cevat Akşit’in eşekleri hedef alan konuşmasına, bu kez eşeklerden cevap geldi. Eşekler, kamuoyunun, kendileriyle ilgili önyargılardan kurtulması gerektiğini düşünüyordu. ‘Başçavuşun eşeği’ döneminin artık geride kaldığını anlatıyorlardı. Şeyhi’nin Harnamesi”ndeki “Bir eşek var idi zaif ü nizâr/Yük elinden katı şikeste vü zâr” da değillerdi. Şeyhi’nin ifade ettiği gibi zayıf ve düşkün olmadıklarını belirtiyorlardı.
Karpaz’dan canlı yayına katılan bir boz eşek, Cevat Akşit’in konuşmasını şöyle değerlendiriyor:
“Karpaz sakinleri olarak insanlardan uzak, yaban ellerde özgürce yaşıyoruz. Aile ilişkilerimiz, magazin basınına konu edilemeyecek kadar mahremdir. Biz, namuslu bir hayat süren ve objektiflerden uzak duran bir topluluğuz. Bizim yatak odalarımıza mı saklandınız? Hangi kayanın ardından bizi gözetlediniz? Namuslu bir hayat için sizden uzak durmaya özen gösteriyoruz, ama siz yatak odalarımızdan gözünüzü ayıramıyorsunuz. Karpaz camiasının hiçbir evladı, atalarına ihanet etmemiştir. Bizim yatak odalarımıza girmeye cesaret edecek bir iblis bulunmamaktadır. Özel anlarımızı gözetlemeye çalışanlar, çiftelerimizden korksun!”
Kalın derisi ve parlak tüyleri, Karpaz eşeğinin en değerli varlığıdır. Sıcaktan ve soğuktan bu sayede korunurlar. Eşekler mağazadan elbise almayan canlılar sınıfındandır. Giyim mağazalarının muhasebe kayıtlarında, eşeklerin alışveriş ayrıntılarına rastlanmamaktadır. Elde yıkayabilecekleri çamaşırları yoktur. Deterjan kullanmazlar. Ter atmak için sularda serinlemek, onların en keyifli kişisel bakım yöntemlerindendir. Haşerelerden korunmak için de toprakta devinmeyi tercih ederler.
Din adamı Cevat Akşit’in, eşekleri soyunmakla suçlayan konuşmasına Karpaz’dan gelen itiraz, yabana atılacak türden değildir. Karpaz eşeği, Cevat hocayı, iddiasını kanıtlamaya davet etmektedir. Hangi eşeğin, nerede, ne zaman ve nasıl soyunduğu konusunda Cevat Akşit’ten izahat beklenmekledir. Bir eşeği soyacak kadar iddialı konuşan Cevat Akşit’in ‘profesör’ unvanı taşıması, dünyanın dört bir yanındaki eşekleri isyan ettirmiş. Sosyal medya üzerinden örgütlenen eşekler, Profesör Dr. Cevat Akşit’e, iddiasını ispat için çağrıda bulunmaktadır. Orhaneli’den Karpaz’a uzanan geniş bir coğrafyada otlanan eşekler, Profesör Doktor Cevat Akşit’e bilim dersi vermeye hazırlanıyor.. Mammoth, Poitou, Zamorano, Miranda, Endülüs, Sardinya, Amitaina, Provence, Balearic eşekleri de bu mücadelede ipi göğüslemeye hazır. Bir Türk profesörün bütün eşekleri töhmet altında bırakan açıklaması, uysallıkları, dayanıklılıkları ve şifa kaynağı sütleriyle tanınan eşekleri çileden çıkarmış görünüyor.
Eşeklerden, Profesöre Protesto
Eşekler, dünyanın yükü altında ezilen çilekeş hayvanlardır. Onuruna düşkün bu sevimli yaratıkların, kendilerine atılan iftiraya sessiz kalmaları düşünülemez. Karpaz’dan son gelen haberlere bakılırsa, İftiraya Karşı Büyük Eşek İsyanı yakında dünyayı sarsacak. Bütün eşekler, Profesör Dr. Cevat Akşit’e, eşeklerle ilgili sözünü geri alması ve eşeklerden özür dilemesi için, Kenya’da Eşeğe Saygı günü olarak kutlanan 8 Haziran 2018’e kadar süre tanımış. Tanınan sürede özür dilememesi durumunda, Birleşik Eşek Hareketi tüm çiftelerini iftiracı akademisyene karşı savuracak. Bursa Orhaneli’de hastalara şifa veren sütleriyle gurur duyulan eşekler, Cevat Akşit’e sütünü haram edecek. O güçlü ve yanık sesleriyle anıran eşekler, hayvan hakları örgütlerini, uluslararası kuruluşları, siyasi partileri, veteriner hekim odalarını ve duyarlı tüm yurttaşları Büyük Eşek Dayanışması’na davet ediyor.
Eşeklerin büyük buluşması için arpa üreticileri de boş durmuyor. Üreticiler, bir basın açıklamasıyla, protestoya katılacak bütün eşeklerin beslenme giderlerini üstleneceğini duyurdu.
Katırlar, en güçlü çiftelerini, ataları eşeğe hakaret eden akademisyene saklıyor.
Türkiye, eşeğine iftira atan profesörü çifteleriyle silkeleyen eşekleriyle övünüyor. Eşeğinin bile haksızlığa isyan ettiği bir ülkede yaşamak, en büyük mutluluklardan biri oluyor.
Yaşasın büyük eşek dayanışması!
(Körfez,18 Ekim 2017)