Yüksek Planlama Kurulu (YPK)nun 31.05.2017 tarih ve 2017/15 sayılı Öğretmen Strateji Belgesi (2017-2023), Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. YPK, Milli Eğitim Bakanlığının 08.05.2017 tarih ve E. 6510967 sayılı, 22.06.2016 tarih ve E. 6878658 sayılı yazıları ile Kalkınma Bakanlığının 28.02.2017 tarih ve E. 1650 sayılı yazısını dikkate alarak; 10. Kalkınma Planının Eğitim Politikalarına ilişkin 152. paragrafı çerçevesinde Millî Eğitim Bakanlığınca hazırlanan “Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023”ün kabulüne karar vermiştir.
Öğretmen Strateji Belgesi’nin Amaç ve Hedefleri
YPK’nın kararında, belgede tartışılan amaçlar ve bu amaçlara ilişkin hedefler sıralanmaktadır:
1. Amaç: Yüksek nitelikli, iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlamak.
Bu amaçla ilişkili hedefler;
Öğretmen yetiştirmeye yönelik programlarda eğitimleri iyileştirmek,
Üniversite mezunları arasından öğretmenlik mesleğine en uygun olanları seçmek.
2. Amaç: Öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak
Bu amaçla ilişkili hedefler;
Öğretmenlerin gelişim ihtiyacını tespit için periyodik olarak yapılacak bir performans değerlendirme istemini hayata geçirmek,
Adaylık sürecinden itibaren öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişim faaliyetlerinin niteliğini arttırmak.
3. Amaç: Öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı iyileştirmek ve mesleğin statüsünü güçlendirmek
Bu amaçla ilişkili hedefler;
Öğretmenlik mesleğinin statüsünü güçlendirmek,
Öğretmenlerin çalışma şartlarını iyileştirmek,
Kurumlar ve bölgeler arası farklılıklara göre iyileştirici tedbirler almak,
Kariyer ve ödüllendirme sistemini geliştirmek.
Ayrıca belgede yukarıdaki amaç ve hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik 35 adet eylem maddesine yer verilmiştir. (s. 2).
Nasıl Bir Öğretmen Yetiştirmek İstiyoruz?
Belgeyle, öğretmen yetiştirme ve istihdamına açıklık getirilmektedir. Nasıl bir öğretmen yetiştirmek istiyoruz sorusu, nasıl bir eğitim istediğimiz sorusuna da cevap niteliğindedir. Bu ve benzer sorulara, Anayasa ve Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) mevzuatında cevap bulunabilir.
Anayasa’ya göre, “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. … İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. … Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.” (Madde 42).
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesine göre, “Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,
1. (Değişik: 16/6/1983 – 2842/1 md.) Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek”tir.
Belgedeki Öğretmen Nitelikleri, Millî Reflekslere Yabancı
Öğretmen Strateji Belgesi’nde tanımlanan öğretmen nitelikleri, Anayasa ve MEB mevzuatındaki tanımlarla örtüşmemektedir. Öğretmen yetiştirme sürecinin sadece teknik bir çalışma olarak görülmesi, belgenin temel yanılgılarından biri olarak görülmektedir. MEB’in hedef öğretmen kitlesi, nasıl bir ülkede görev yapacak? Anayasa’da tanımlanan laik Türkiye Cumhuriyeti’nde görev yapacaklarına göre, mesleki yeterliklerin belirlenmesinde bu niteliklerin öncelikli olması gerekmez mi?
Belgede, küreselleşmeye net bir tavır alınmamakta, eğitim sistemlerindeki değişikliklerde küresel etkilerin rolü kabul edilmektedir:
“Sanayileşme, küreselleşme ve bilişim teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte ortaya çıkan değişim eğilimleri, insanların günlük yaşam alışkanlıklarında görülen bir dönüşümün ötesinde, içinde eğitimin de yer aldığı birçok yapı için paradigma değişikliklerini de beraberinde getirmiştir.” (s. 5).
Belgenin girişinde, küreselleşmeye kısık sesle itiraz edilmektedir:
“Hızlı değişim çağının toplumlara dayattığı süreçler, millî kültürleri zayıflatıcı ve tek tipleştirici bir eğilim göstermektedir. Bu sebeple millî kimliğin ve kültürün yeniden üretilerek devamlılığının ve gelecek nesillere aktarımının sağlanması oldukça önem arz etmektedir. Ayrıca savaşlar, terör, göç vb. uluslararası sorunlardan kaynaklanan birçok krizin merkezinde yer alan ülkemizin mevcut sorunlarla baş edebilmesi için, millî birlik ve bütünlüğü sağlayacak temelde vatandaşlarımızı hem millî ve evrensel değerlerle hem de uluslararası rekabette ileriye götürecek becerilerle donatan bir eğitim anlayışının benimsenmesi gerekir. (s. 5).
Ülkemizin millî birlik ve beraberliği, millî kimliğin devamlılığının sağlanması vb. haklı çıkışlar, belgedeki, öğretmen yetiştirme ve istihdamıyla ilgili saptama ve önerilerle örtüşmemektedir.
Dört Yılda Bir ‘Yeterlik Sınavı’!
Öğretmen Strateji Belgesi’yle, görev başındaki bütün öğretmenlere her dört yılda bir yeterlik sınav şartı getirilmektedir:
“İstihdam edilen tüm öğretmenleri her dört yılda bir Öğretmen Yeterlikleri çerçevesinde yapılacak olan sınava tabi tutmak. Bu sınav sonuçlarını öğretmenlerin gelişim ihtiyaçlarının belirlenmesi ve buna yönelik tedbirlerin alınması, kariyer gelişimi, terfi, hizmet puanının hesaplanması vb. alanlarda bir kriter olarak kullanmak.” (s. 28).
MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Semih Aktekin, ‘yeterlik sınavı’yla ilgili olarak şu açıklamada bulunmuştur:
“Dolayısıyla bu öğretmen yeterlikleri kapsamında yapılacak sınav, bir seçme veya eleme veya bir sıralama sınavı değildir. Değerli meslektaşlarımızın mevcut durumunu tespit çalışmasıdır. Bu durumu tespit de ileriye dönük politika geliştirirken ihtiyaç duyduğumuz verileri bize sağlayacak.” (Posta, 20.06.2017).
Bu açıklamada, sınavların, kariyer gelişimi, terfi, hizmet puanının hesaplanması vb. alanlarda bir kriter olarak kullanılacağı bilgisi yer almamaktadır.
Görev başındaki bir öğretmenin yeterliği sınavla değil, saha çalışmasıyla ölçülebilir. Öğretmenin sahadaki başarısını ölçmekten uzak bir sınavla, özlük haklarının hedef alınacağı ön görülmektedir. Bu hedefin yaşama geçirilmesi durumunda, öğretmenlerin iş güvencesi vb. haklarının da tartışmaya açılacağı tahmin edilmektedir.
Öğretmene Performans Değerlendirme
Belgeyle, öğretmen performans değerlendirme sisteminin hayata geçirilmesi planlanıyor: “Öğretmenlerin gelişim ihtiyacını tespit için periyodik olarak yapılacak bir performans değerlendirme sistemini hayata geçirmek.” (s. 2).
Performans değerlendirmelerinin okul müdürü, meslektaş, öğrenci ve veliler tarafından yapılması planlanıyor. Performans değerlendirme sonuçları kariyer basamaklarında ve görevde yükselme, yurtdışında görevlendirme, ödüllendirme ve bireysel mesleki gelişim çalışmalarının planlanması gibi alanlarda değerlendirilecek (s. 16-17).
Öğretmenlik Statüsü İçin Gösterişli Binalar Yapılacak!
Belgede öğretmenlere nasıl statü kazandırılacağına ilişkin önerilere yer verilmektedir: “Özellikle kimi merkez okullara göre imkânlar açısından nispeten yetersiz çevrelerde bulunan eğitim kurumlarına yönelik ek iyileştirici tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu tür eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere yönelik istihdam koşulları, ek ücret, hizmet puanı, lisansüstü eğitime erişim, yer değiştirmeler ile yurt dışı eğitim ve görevlerde öncelik, konut desteği/lojman vb. destekler de önemli ölçüde özendirici olabilecektir.” (s. 23).
Lisansüstü erişim hakkından bütün öğretmenlerin yararlanması esastır. Bu hakkın, ‘imkânları nispeten az’ okullarda çalışan öğretmenlere bir ayrıcalık olarak sunulamayacağı açıktır. Sözgelimi tek öğretmenli uzak bir köy okulunda çalışan öğretmene, lisansüstü eğitimde hangi olanaklar sağlanacak? Okul mu tatil edilecek? Köy okullarında eğitim süresi mi kısaltılacak? Hizmet puanları zaten bölgelere göre değişmektedir. Öğretmenlerin istihdam koşullarında nasıl bir iyileştirme yapılabileceği konusunu tanımlamak da olanaklı görünmüyor. ‘İmkânları’ az okullarda çalışma süresi mi kısaltılacak, ders sayısı mı azaltılacak? Görüldüğü gibi ‘statü’ konusu üzerinde fazla düşünülmemiştir.
Belgede, öğretmenlik statüsünün arttırılabilmesi için olağanüstü bir öneriye daha rastlanmaktadır::
“Öğretmenlik mesleğinin statüsünün arttırılabilmesi için öğretmenlerin görev yapmış oldukları fiziki ortamların buna uygun olarak düzenlenmesi önem arz etmektedir.” (s. 22).
Öğretmenlerin, statü kazanmak için gösterişli okullarda çalışması yeterli olacaktır.
Türk Milleti, Millî Devlet ve Atatürk İlkeleri Nerede?
Öğretmen Strateji Belgesi, 2017-2023 hedeflerini içeriyor. Bu hedeflerde Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk yok! Belgede millet kavramı toplam beş yerde geçiyor:
Türkiye Büyük Millet Meclisi (s.3, 4), milletvekilleri (s.3 ), milletimiz (s.4). (Milletimiz ifadesi, Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın sunuşunda geçmektedir.)
Öğretmen yetiştirmede belirleyici öge eğitimin felsefesidir. Belge hazırlanırken, öğretmenlerin Türkiye Cumhuriyeti’nde görev yapacakları, Türk Milletini eğitecekleri, eğitimin Atatürk ilke ve devrimlerine uygun olacağı konusu akıllara bile gelmemiş. Bu durumda, millî birlik ve bütünlüğü sağlayacak eğitim anlayışının çerçevesi ne olacak? Köklerinden koparılmış bir eğitim sistemiyle, küreselleşmeye karşı nasıl mücadele edileceği konusunda kamuoyunun ikna edilmesi, mümkün görünmemektedir.
Öğretmen Olmayanlara Öğretmenlik Olanağı
Belgeye göre, ülkemizde öğretmen olarak atanmayı bekleyenlerin sayısı, bir milyon dolayındadır (s. 7). Çok sayıda ilimizin nüfusundan fazla sayıda öğretmen atama beklerken, Strateji Belgesi’nin çözümü de doğal olarak merak konusu olmaktadır:
“Öğretmenlik mesleğine kabul için ana kaynak eğitim fakültesi mezunları olmakla birlikte ihtiyaç duyulduğunda başka fakülte mezunları da, göreve başlamadan önce ilgili alanın eğitimine yönelik programları tamamlamak şartıyla, gerektiğinde öğretmen olarak istihdam edilebilmelidir.” (s. 14).
Öğretmen yetiştirmeyle ilgili bu kadar eleştirinin yer aldığı belgeyle, öğretmen yetiştirmeyen okullardan mezun olanlara öğretmenlik olanağı sağlanması, büyük çelişkidir. Atanamayan öğretmenler dururken, öğretmen olmayanlara öğretmenlik olanağı sağlanması, nitelikli öğretmen yetiştirme programıyla çelişmekte ve belgenin hazırlanma gerekçesini ortadan kaldırmaktadır.
Öğretmenliğe kaynak dışı atamaların, Türk eğitim sistemine olumlu katkı sunmayacağı düşünülmektedir.
Eğitim Fakültelerinden ‘Sağlam Raporu’ Alanlara ‘Deli’ Muamelesi
Belgede, öğretmenlik mesleğine (akademik, sağlık, psikolojik vb. nedenlerle) uygun olmadığı komisyonca tespit edilen eğitim fakültesi öğrencilerine diğer fakülte ve bölümlere geçiş imkânlarının sağlanmasına yönelik hukuki alt yapının oluşturulması hedefleniyor (s. 13). Eğitim Fakültelerinde öğrenim gören öğrencilerden, öğretmenlik yapmaya elverişli olmadığı saptananların başka fakültelere geçişine olanak sağlanıyor.
Sağlıklı değerlendirme yapılması durumunda, uygulamanın yararlı olacağı değerlendirilmekle birlikte, MEB’in, Eğitim Fakültelerinden ‘sağlam raporu’ alarak mezun olan aday öğretmenlerin psikomotor ve duyuşsal becerilerini yeniden değerlendirmesi (s. 15), sorunlu bir uygulama olarak görülmektedir. Bu konuda tüm sorumluluğun Eğitim Fakültelerine verilmesinin daha yararlı olacağı düşünülmektedir.
‘Alternatif’ Program Hazırlama Yetkisi
“Öğretmen yetiştirmeye yönelik programlara sahip olan kurumlara bu eğitimler kapsamında geliştirdikleri alternatif öğretim programlarını uygulayabilecekleri imkânlar oluşturmak.” (s. 26). Bu ifadeye göre, öğretmen yetiştiren kurumlar ‘alternatif’ öğretim programı hazırlayabilecek. ‘Alternatif’ programla ne anlatılmak istendiği belirsiz. Bu uygulamanın, etnik-mezhepsel-irticai vb. taleplere uygun öğretmen yetiştirme taleplerine zemin hazırlayabileceği ön görülmektedir.
Kadrolu Öğretmenlikten Vazgeçme Kararı
Güçlü bir Millî Devlet, ancak güçlü kurum ve kuruluşlarla yaşatılabilir. Bu durumda, sistemden, kadrolu ve birikimli öğretmenleri desteklemesi beklenir. Belgede yer aldığı kadarıyla, sistem, tercihini iş güvencesi olmayan ‘sözleşmeli’ öğretmen uygulamasından yana yapmaktadır.
Belgeyle, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının geliştirileceği müjdelenmektedir:
“652 sayılı KHK’nin ek dördüncü maddesinde yer alan hükümlere göre işlerlik kazandırılan sözleşmeli öğretmenliğe ilişkin modeli yeni ihtiyaçlar doğrultusunda sürekli olarak geliştirmek. (s. 24).
Geçici, sözleşmeli vb. istihdam politikalarıyla Millî Devletin güçlendirilemeyeceği ortadadır.
Dil ve Yazım Yanlışları
Öğretmen Strateji Belgesi’nden, dil, anlatım ve yazım yönünden kusursuz olması beklenir. Belge dil, yazım ve anlatım konusunda da sorunludur:
“Oluşturulması planlanan yani modelde öğretmenlerin kariyer basamaklarındaki unvanları belirli bir süreliğine alması ve bu unvanı karşılamak için bu unvanı yeniden kazanması için bu kriterleri yeniden karşılaması gerekmektedir.”(s. 24).
Sonuç ve Öneriler
- Öğretmen Strateji Belgesi, küreselleşmeye cepheden tavır alamayan anlayışın mahcubiyetini yansıtmaktadır. Belgeyle, öğretmen yetiştirme sorununa köklü çözüm üretilememekte, kazanılmış haklar yok sayılmakta ve kamu eğitim kurumlarının birikimli eğitim kadrosu hedef alınmaktadır.
Yenilgi, tarihinden kuvvet almayan hareketlerin kaderidir. Öğretmen Strateji Belgesi’nde, Türkiye’nin 200 yıllık öğretmen yetiştirme deneyimi dikkate alınmamış; Millet Mektepleri, Köy Enstitüleri, Öğretmen Okulları, Öğretmen Liseleri vb. örnekler yok sayılmıştır.
Öğretmen Strateji Belgesi’nin hazırlık sürecinde görev alan 77 ‘paydaş’ arasında yer alan Sivil Toplum Kuruluşları (STK) hakkında kamuoyu bilgilendirilmelidir.
Öğretmen yetiştirmeyen eğitim kurumlarından mezun olanlara öğretmenlik olanağı tanınması, belgede yer verilen “Yüksek nitelikli, iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlama”(s.2) amacına aykırıdır.
Öğretmenlerin her dört yılda bir ‘yeterlik sınavı’na alınması uygulamasıyla, eğitim çalışanlarının özlük haklarının tırpanlanması amaçlanmaktadır. Mesleki birikim ve yeterlikleri ölçmekten çok eleme, yıldırma, kazanılmış hakları ortadan kaldırma, psikolojik baskı kurma vb. amaçlara hizmet edeceği ön görülen bir sınav, kabul edilemez niteliktedir ve kaldırılması gerekmektedir.
‘Yeterlik’ vb. sınavlara öncelikle MEB bürokratları ile il ve ilçe millî eğitim müdürlerinin alınmasının Türk eğitim sistemine daha büyük katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
YPK’nın onay verdiği belgede rastlanan dil ve yazım yanlışları ile anlatım bozuklukları, çalışmaya katılanların birikimlerini yansıtmaktadır. Söz konusu yanlışların Resmî Gazete’de de ‘aynen’ yer alması, MEB adına üzüntü vericidir.
Türkiye’de öğretmen yetiştirmede, mesleki yeterliklerin yanı sıra, vatana, millete, cumhuriyete, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık; laik ve bilimsel düşünme, halka hizmet duygusu, fedakârlık, adanmışlık vb. değerler belirleyici olmalıdır.
Nesnellikten uzak, adil olmayan performans değerlendirme sisteminden vazgeçilmelidir.
Yıllardır süren rotasyon söylentisinin belgede yer alması, öğretmenleri tedirgin etmekte, çalışma verimini düşürmektedir. Aynı eğitim kurumunda kesintisiz görev yapan öğretmenlerin yer değişikliği sorununda akılcı çözüm, süre sınırının bundan sonra göreve başlayacak olan öğretmenleri kapsamasıdır.
Eğitim Fakülteleri, öğretmen yetiştirmenin yanı sıra atamalarda da söz sahibi olmalıdır.
Aday öğretmen atamalarında taban puan uygulamasına gidilmesinin, öğretmen seçiminde niteliğe olumlu yansıması beklenmektedir.
Atamalarda öznel değerlendirmeye açık ‘mülakat’ uygulamasından vazgeçilmeli, KPSS puanı esas alınmalıdır.
Kariyer yapmış öğretmenlerin kazanılmış haklarının elinden alınması, Devlette kalıcılık ve kazanılmış hakların korunması ilkelerine aykırıdır.
Kariyer basamaklarında kazanılan unvanların belirli sürelerle sınırlandırılması uygulaması, görevde yükselme mantığıyla çelişmektedir. Uzmanlık unvanı alan bir öğretmenin unvanının belirlenen sürede sona ermesi ve aynı unvan için yeniden girişimde bulunması, eğitim literatürüne geçecek ilginç uygulamalardan biri olarak görülmektedir.
Kariyer basamaklarında yükselme koşulları arasında gösterilen mesleğe ve alana ilişkin gönüllü faaliyetler, okul dışı çalışmalar vb. öznel değerlendirme ölçütlerinin, nitelikli öğretmen yetiştirme hedefine hizmet etmeyeceği değerlendirilmektedir.
Öğretmen yetiştiren kurumlara ‘alternatif’ program geliştirme yetkisinin bazı sorunlara yol açması kaçınılmazdır. Altından kalkılamayacak sorunlara yol açması beklenen uygulamaya meydan verilmemelidir.
Küreselleşmeye karşı mücadele Millî Devletle olur. Millî Devlet, güçlü ordu ve güçlü eğitim kurumlarıyla yaşatılabilir. Belgeyle, sözleşmeli vb. iş güvencesi olmayan, kuruma aidiyet duygusu kazandırmada işlevsiz bir istihdam politikası savunularak küreselleşmeye destek verilmektedir.
22.06.2017/Körfez
Kaynakça:
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/06/20170609.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/06/20170609.htm Erişim: 22.06.2017.
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/06/20170609-13.htm Erişim: 22.06.2017.
https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf Erişim: 22.06.2017.
http://www.posta.com.tr/milli-egitim-den-4-yilda-bir-ogretmenlere-yapilacak-sinavla-ilgili-aciklama-haberi-1307871 Erişim: 22.06.2017.