1938-1948 yıllarını Yozgat Sorgun Peyniryemez köyünde geçiren Kamber (Çavuş) Canerik (1912-2005), ailesiyle birlikte, 1948 yazında Pülümür Mezra köyüne döner. Kamber Canerik, eşi Mercan Canerik (1926-2014), oğlu Ali Canerik (1948-2015), katledilen ağabeyi Bako Canerik’in (Baki, ?-1938) çocukları Kıymet (1930), Hıdır (1934) ve İbrahim’le (1936) birlikte köye dönmüş, ev olmadığı için bir süre açıkta kalmıştır. Bako’nun eşi Hatice Canerik (1894-1948), yaşadığı acılarla birlikte, 54 yaşında, Peyniryemez toprağına emanet edilmiştir. Peyniryemez köyündeyken Hıdır Aslan’la (1916-1987) evlenen Gülüzar Aslan (1928-2006), Salördek köyüne yerleşir. Mezra’da yıkıntılardan başka bir şey kalmamış, köydeki tüm evler harabeye dönmüştür. Barınacak ev arayışına giren aile eşyasını Komel olarak adlandırılan çayıra bırakır. Yaban armutlarının topluca bulunduğu bu yeşil alanda meşe dallarından bir yayla evi yapılır. Salördek (Saldag, Kewl), Göl mezrası (Gole), Çatalyaka (Denzeg) köylüleri, yayla amacıyla, Komel’e gelmiştir. Kamber Canerik, Mezra’da, sürgün dönüşü evini ilk yaptıranlardandır. Evini tamamlamak için elini çabuk tutan köylülerden biri de Çanakkale Biga Kozçeşme köyünden Mezra’ya dönen Koca Hıdır Akkılıç’tır (1923-1998).
SURİYE SINIRINDA KIRMIZIKÖPRÜLÜ BİR ÇAVUŞ
Kamber (Çavuş) Canerik, Jandarma ve Gümrük Komutanlığına bağlı bir sınır karakolunda görevlendirilir. Görev yeri, Kilis’tir. O tarihte, Jandarma ve Gümrük Komutanlığında askerlik süresi, otuz aydır. Çavuş, Türkiye-Suriye sınırındaki karakolda iki buçuk yıla yakın görev yapar. Çavuş, askerlik dönüşü Mezra köyündeki bir tarlayı, Lara Çırmal’ı, Yaman ailesine satar. Tarla satışından elde edilen kaynağı, Kırmızıköprü’deki değirmen inşaatında kullanır. Değirmenin 1938’de duran çarkları, yaklaşık 14 yıl sonra, 1952 yılında yeniden dönmeye başlar.
Değirmen binasının yapımında Pülümürlü işçi ve ustalar çalışır. O yıllarda beton değirmen taşı kullanılmamaktadır. Değirmen taşını çıkarmaları için Karadenizli iki ustayla anlaşma yapılır. İki usta, Gökçekonak köyünde Hakkı Aslan’ın tarlasındaki taşlara biçim vermek için günlerce ter döker. Ustalar, Gökçekonak’ta Seymemed‘in (Odacı) evinde konaklar. Değirmen taşı ustalarına yemek Mezra köyünden götürülür.
GÜN AĞARMADAN UYANAN KADIN
26 yaşındaki Mercan Canerik, tek katlı toprak damlı evin küçük penceresinden içeri gün ışığı girer girmez ayağa kalkar, Gökçekonak’ta değirmen taşı işleyen Karadenizli ustalara yemek hazırlar. Gün ağarır ağarmaz ocağı yakar, hamur mayalar.
Tek katlı evin bacasından yükselen dumana taze ekmek kokusu karışır.
Mercan Hanım, yemek hazırlıklarını tamamladıktan sonra Hıdır Canerik’e teslim eder. O sırada 18 yaşında olan Hıdır, yengesinin hazırladığı yemekleri her sabah sırtlar, yaklaşık beş km uzaklıktaki Gökçekonak köyüne götürür. Hava sıcak olduğundan erkenden yola çıkar. Bir gün yine yemek taşırken torbadaki tereyağı erir, sırtından beline akar.
Ustaların kaç gün çalıştığını hatırlayan olmasa da o günün koşullarında yaklaşık iki hafta çalıştıkları tahmin ediliyor.
İbiş Ağa’nın değirmeni, 1952 yılında, büyük olasılıkla 150 yaşında yeniden yaşama döner. İlk başta değirmende buğday dövmek için kullanılan dibek/dink bulunmaz. Değirmen, dinge, 22 yıl sonra kavuşur. Dingin koca taşı, köylülerin temel besini bulgur için yorulmadan çalışır.
Suyun çevirdiği çarklardan yayılan serinlik, yürek sızısını dindiren merhemdir artık.
Değirmen taşının belli aralıklarla taraklanması (Gıra) gerekir. İbiş Ağa’nın değirmen taşını taraklama işini değirmen kapanıncaya kadar Kamber Canerik üstlenir.
DEĞİRMENİN MALİYETİ
1952 yılında değirmen için kaç lira harcandığı kesin olarak bilinmiyor. Kesin olarak bilinen, değirmen yapımı için temel kaynağın, Lara Çırmal’ın satışından sağlanan gelir olduğudur. O tarihte tarla satışından ne kadar gelir sağlandığına ilişkin kesin bir bilgi edinilememiştir. Sürgün dönüşü tarımsal üretim ihtiyacı dikkate alındığında tarladan hatırı sayılır bir gelir elde edildiği söylenebilir.
1974 yılında, tek katlı toprak damlı değirmenin yenilenmesine ihtiyaç duyulur. Değirmen üç ortaklıdır. Bako Canerik (Baki, ?-1938), Kamber Canerik (1912-2005) ve Ali Arslan (1921-1988) kardeşler, değirmenin ortaklarıdır. Bako Canerik hayatta olmadığından, hissesi iki oğluna, Hıdır’la İbrahim’e devredilir. 1974’te Kamber Canerik memlekette, diğer ortaklar ise Almanya’dadır. Yıkılmaya yüz tutan değirmenin yeniden yapılmasına ihtiyaç duyulur. Konuyu görüşen ortaklar, binanın yapımı konusunda uzlaşmaya varır. Aynı yıl, toprak değirmen yıkılır ve yerine betonarme binanın yanı sıra bir de dink yapılır.
DEĞİRMEN İNŞAATINA EMEK VERENLER
Değirmende, genelde Kırmızıköprü köylerinden işçiler çalışır. Değirmenin taş duvar ustası, Kamber Canerik’tir. Düzgün Arslan (1951), Ahmet Canerik (1956), Hıdır Canpolat (1943-2020), Ahmet Sever (Hemede Serdeniye, 1934-1998), akılda kalan çalışanlardan. Nazımiye Serdeniye köyünden Ahmet Sever, inşaatın başından sonuna kadar tüm aşamalarında yer alan emekçilerden. Değirmende kullanılan kesme taşlar, Kırmızıköprü’ye yaklaşık 6 km uzaklıktaki Han Yaylası’ndan getirilir.
Yeni değirmenin kurulumunu Erzurumlu Ali Usta gerçekleştirir.
İbiş Ağa’nın değirmeninde, yaklaşık 170 yıl boyunca kullanılagelen ustalık ürünü değirmen taşlarından 1974’te vazgeçilir. 1974 yılında başlanan ve aynı yıl tamamlanan inşaatın ardından hazır beton taş kullanılır. Böylece değirmende, Gökçekonak köyünden getirilen taş yerine beton taş kullanılmaya başlar. Salördek Çayı’ndan bir buçuk km’lik yolu izleyerek değirmene akan su, 1974’ten itibaren beton taşı çevirir. Kars’ta yaptırılan beton taşları taraklama görevini, değirmenin kapısına kilit vuruluncaya kadar Kamber (Çavuş) Canerik tek başına yürütür.
Değirmen, 114 bin liraya mal edilir. 31 Temmuz 1974’te bir adet Cumhuriyet altını 456 lira 48 kuruştur. O tarihte değirmene yapılan harcama tutarı 250 Cumhuriyet altınıyla eş değerdir. 21 Mayıs 2020’de bir Cumhuriyet altını 2 bin 491 liradan işlem görmüştür. 1974 yılında İbiş Ağa’nın değirmeni için harcanan paranın günümüzdeki karşılığı 622 bin 750 lira olarak hesaplanmaktadır. Söz konusu tutarın, 21 Mayıs 2020 tarihi itibariyle, 83 bin 590 avro olduğu görülmektedir (1 avro=7 lira 45 kuruş).
DEĞİRMENDE KİMLER ÇALIŞTI
İbiş Ağa’nın değirmeninde farklı kişilerin çalıştığı görülüyor. 1950’lili yıllarda İbiş Ağa’nın torunu Hıdır oğlu Ali Arslan (1921-1988), Ali Fırat (Aliye Memed, 1922-1995) Hıdır Canerik (1934), Mehmet Canerik (1953), Hıdır Canpolat (1943-2020), Ahmet Canerik (1956), Musa Arslan, Hüseyin Canerik akılda kalan değirmen çalışanlarından.
Değirmencilere, ruhuyla demlediği çayları ikram eden Yoldaş Çayevinin sevilen emekçisi Baki Canerik de (1964), İbiş Ağa’nın değirmenine omuz verenlerden.
EMEK VERENLERE SAYGIYLA
İbiş Ağa’nın değirmeninde, yörede avrançi olarak adlandırılan değirmencilerin, ustaların, sabaha kadar buğday öğüten köylülerin, dinkte sohbet eden kadınların, yıkanmış buğdayın başında nöbet tutan çocukların izini sürüyoruz. Parayla pulla tanımlanamayacak güzelliklerin üretildiği mekândan yayılan dostluk ve kardeşlik türkülerine yeniden kulak veriyoruz. Başı dik yaşamanın yolunun üretimden ve hakça bölüşümden geçtiğini kavrayan insanlığı yürekten selamlıyoruz. Değirmenin harcını teriyle karan işçileri, şafak vakti ustalara yemek hazırlayan Mercan Ana’yı, ömrünü değirmene adayan çalışkanlık anıtı Çavuş amcayı, ağır yük çuvallarını sırtlayan değirmencileri sevgiyle, özlemle anıyoruz. İnsanlığın yarattığı büyük uygarlık birikimine sahip olmanın kıvancını yaşıyoruz. Sınırlı tarım alanlarını işleyerek bize başı dik yaşama dersi veren büyüklerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz.
Değirmenin boyası kazınmış mavi ahşap kapısında gözyaşı döken, tülbendi oya işlemeli yaşlı kadına ağır ağır el sallıyoruz…
İbiş Ağa’nın değirmen çarkından insana ferahlık veren o sesi özlüyoruz.
(Yalova, 23 Mayıs 2020)