Ajan… Türkçe kökenli bir sözcük değil. Dilimize Fransızcadan yerleşmiş bir ad. Fransızlar ‘agent’ diye yazar. Türkçede ‘j’ sesini çıkarmak, her babayiğidin kârı değil. Bu nedenle, ajan, dili ‘j’yle barışık olmayanların sözlüğünde ‘acan’ olarak geçer.
“Kahrolsun acanlar!”
Fransızcadan ödünç aldığımız ‘agent’e, Arapçadan bir ikiz kardeş armağan etmişiz:
Casus!
‘Ajan’ın ikiz kardeşi ‘casus’, Arapçadan yadigâr. Fransız ‘ajan’, Arap ‘casus’! Ajan ya da casus, gizli görevli olarak tanımlansa da zamanla farklı anlamlarda kullanılmaya başlamış. ‘Avrupalı’ ajanla ‘Ortadoğulu’ casus ikizlerin yolları zamanla ayrılmış. Ülke içinde bilgi toplayan haber elemanları ya da istihbaratçılar ajan, başka ülkeler hesabına çalışan istihbaratçılar ise casus olarak tanımlanmış.
‘Mister Komplo’nun, CIA hesabına çalışan casus olduğu iddiasının, ciddi haber dergilerimizden birinde yıllar önce yer aldığı hâlde herhangi bir dava konusu olmaması, İhsan Sabri Çağlayangil’ın, “CIA altımızı oydu.” saptamasının boşuna olmadığını gösteriyor.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) Kırıkkale Silah Fabrikası Müdürü Mustafa Tanrıverdi‘nin, 2016 yılında, yerli hafif piyade tüfeği MPT-76 ve MP5‘in çizimlerini Amerikan Zenith Quest International adlı şirkete yasa dışı yollarla sattığına ilişkin iddia, yüz kızartıcı casusluk faaliyetlerine örnek olarak verilebilir. Ülkemizde CIA’ya hizmeti ‘mühim vazife’ olarak görenlerle ilgili elimizde sayısal veri bulunmuyor. Olgular, CIA’ya hizmet erlerinin azımsanmayacak sayıda olduğunu gösteriyor.
SIFIR MALİYETLİ SALDIRI ARACI
Ajan, Türkiye’de fiyatı en ucuz saldırı aracıdır. Enflasyonun tavan yaptığı koşullarda etiketinde silinti ve kazıntıya gidilmeyen tek ‘ürün’dür. Çarşı pazarda fiyatlar el yakarken, ‘ajan’ın keyfi yerindedir. Fiyatlardaki dalgalanmalar, kur artışları, ülkenin yaşadığı zorluklar ‘ajan’ın umurunda bile değildir. Bakışlarını saklayan renkli camlar, vicdanı teslim alınmış ruhsuz ve kimliksiz bir varlık için tasarlanabilecek mükemmel bir buluştur. Renkli gözlükler, sadece güneş ışınlarından korumaz kuşkusuz. Kara gözlük, bir tür katarakttır. Göz merceğine inen perdeyle, zifiri karanlık başlamış olmaktadır. Yüreğin, beynin ve vicdanın ışıktan yoksun kalma süreci, aynı zamanda halka ve vatana karşı suç işleme sürecidir. Beynin körelmesi, vicdansızlığın normalleşmesi, yüreğin kararması ile birlikte akla gelebilecek hemen her suç normalleşmiş olmaktadır.
BEŞ PARASIZ KÖYLÜDEN AJAN YARATMAK
İnsanlar arasına nifak sokmak, okul kantinlerinde öğrencileri birbirine düşürmek, kahvehaneleri taramak, bir gece vakti köylüleri kurşuna dizmek ajanlar için helva yemekten daha kolay eylemlerdir. Ülkeye hizmet eden mühendisleri ‘intihar’ ettirerek efendilerinin taltifine mazhar olanların en büyük marifeti, kendi kimliklerini gizleyerek başkalarını ajanlıkla suçlamalarıdır. Tunceli’nin ıssız bir köyünde yaşamak zorunda kalan yoksul köylüyü kurşuna dizenlerin açıklaması, kimlik gizleme konusundaki ‘başarı’larına örnek olarak gösterilebilir:
“Ajanı cezalandırdık!”
Cebinde 10 lirası bile olmayan yoksul köylünün son yiyeceklerine el konulmuş, akşam yemeğine zorla ortak olunmuştur. Çocuklarının korku dolu bakışları arasında alınıp götürülen köylüye yüzlerce kurşun sıkılmış, o sabah, paramparça bedeni yol kıyısından henüz alınmamış ‘ajan’ın evinden alınan ekmek-çökelekle kahvaltı yapılmıştır!
SEN MİSİN HÜKÛMET KONAĞINA GİDEN!
‘Ajan’, köyünde açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmiş bir köylüden ibaret değildir. Köyden kasabaya, elinde evrak çantasıyla giden yetmiş yaşındaki köylü de ‘ajan’ tanımına uygundur. Sık sık kasabaya gitmekte, lokantada öğle yemeği yemekte, Hükûmet Konağına girip çıkmakta, bankaya uğramakta, karakolun yanından geçmektedir. Yetmiş yaşındaki bir köylünün bu kuşkulu davranışları, ‘ajan’ olması için yeterli sayılmaktadır. Bunca parayı nerden bulmuştur? Bankaya gittiğine göre, hesabına para yatırılmıştır. Hükûmet Konağında, yetkililere rapor vermiştir. Bunca kanıt yetmez mi, hüküm verilmiş ve hemen uygulanmıştır:
“Maaşa bağlanan ajan başarıyla cezalandırılmıştır!”
ÖĞRETMENLER ODASINA SIZAN AJAN!
Yıl ortasında okula öğretmen mi atanır? O hâlde, yıl ortasında atanan bir öğretmen niçin ajan olmasın? Okulda kamp kuran bazı ‘keskin’ grupların dedikodularının öğretmenler odasından müdürün kulağına fısıldanacağına ilişkin şüphe, ‘tedbir’ için zorunludur. Tek siyasi faaliyetleri dedikodu olanların yüreğine işleyen şüphe, okul iklimini zehirlemektedir.
Kahvehane dedikoduları, bitip tükenmek bilmeyen feodal düşmanlıklar, eski kan davaları da ajan üretimi için elverişli bir iklim yaratmaktadır. ‘Ajan’ cezalandırma, profesyonel ajan faaliyetlerinden bağımsız ele alınabilir mi? Darbe dönemindeki insanlık dışı uygulamaları devlet büyüklerine şikâyet eden bir yetkilinin ‘ajan’ diye kurşuna dizilmesi de gösteriyor ki, kara gözlüklü iş bitiriciler için ajan üretmek, son derece kolaydır.
ÖRTÜ ALTI AJAN ÇİFTLİKLERİ KAPATILIYOR!
Korku salmak, toplumda güvensizlik yaratmak, tehdit yaratabileceği düşünülen ‘düşman’dan kurtulmanın etkin yollarından biri de adrese teslim cinayetlere zemin hazırlamaktır.
Yetişmiş insan kaynaklarımızı hedef alan ve toplumsal güven duygusunu zedeleyen ‘ajan’ kampanyalarının uzun sayılabilecek bir geçmişi olduğu biliniyor. Ülkemizin NATO’dan kopuş süreci, ‘ajan’lığı ekmek kapısı olarak görenlerin tüm umutlarını suya düşürüyor.
Türkiye, Gladyonun kökünü kazımak için örtü altı ajan üretim tesislerinin kapısına kilit vurmaya hazırlanıyor!
(Körfez, 21 Mayıs 2019)