Kimlik yaşı, 87… Gerçekte 1931 doğumlu. Dört ya da beş ay sonra 90 yaşına girecek. 92 yaşındaki eşiyle birlikte yaşıyor. Ev işlerinde eşini yalnız bırakmıyor. 90 yıllık ömrünün en az yarısını gurbette geçirmiş. Kendi yurdundan sürülmüş. Yokluk ve zorluklarla dolu bir ömür sürmüş. Evlat acısı yaşamış. Yaşadıklarından dolayı kimseye öfke duymayan bir Anadolu dervişi.
Eli açık, gönlü zengin. Kapısını çalan konuklarını güler yüzle ağırlar. Mis kokulu kahveyle birlikte sunduğu çikolatası tükenmek bilmez. Bir çikolata nasıl olur da tükenmez, şaşarsınız. Onun evinde tükenmeyen sadece çikolata değil, dostluk ve kardeşliktir. İnsanı germeyen, hoşsohbet biri. Dağarcığında ‘stres’ olmayan ender insanlardan. Sabah 05.30’da çıktığımız Kırmızıköprü-Mezra-Azgulere yürüyüşünde ona rastlıyoruz. Sağ elinde hortum, sol elinde baston. Bahçesini sulamış. Sıra, evinin önünde yeni örülen duvara gelmiş. Beton su ister. O, kalan ömrünü hiç düşünmeden, duvarın ömrünü uzatmak için çaba gösteriyor. Ayaküstü sohbet ediyoruz. Onunla her karşılaşmamızda eve davet ediliyoruz. Balkonunda oturduğumuzda, yaşlı karı-kocanın ikramlarından âdeta mahcup oluyoruz. 90 yaşındaki bu Anadolu bilgesinin çalışkanlığı, Antoine Lavoisier’in (1743-1794) giyotinle gövdesinden ayrılan kafasına hayat veriyor:
Hiçbir şey yoktan var, vardan da yok olmaz…
(Pülümür Mezra köyü, 18 Temmuz 2020)