ÖĞRETMENLERİN BEDAVA BİSİKLET SEVİNCİ

Osmanlılar zamanında bisikletli polisler
Osmanlılar zamanında bisikletli polisler
Bedava bisiklet göbek eritir
Bedava bisiklet göbek eritir

Çocukken bir bisikletiniz oldu mu? Bu konuda oldukça şanslı sayılırım. 1978 yılında, 12 yaşındayken bisiklete kavuştum. Babamın Almanya’dan getirdiği bisiklet, boyumdan büyüktü. 28 jant, mavi renkli bisikleti kullanmak için harcadığım çabayı unutamam.

Bisiklet,  Kırmızıköprü’de geçirdiğimiz keyifli günlerin en önemli aracıydı. Kırmızıköprü-Yassıada, Kırmızıköprü-Tüneller, Kırmızköprü-Haskar, Kırmızköprü-Zağge  arasında sık sık pedal çevirirdik. Yollar stabilizeydi. Pülümür Çayı’nda oltayla balık yakalamaya  bisikletle gittiğim de olurdu. Bisikleti yol kenarına park eder, oltayı suya atardım. İki taş tünel arasında balık yakaladığım bir gün bisikleti yerinde bulamamıştım. Bisikletimin birden kaybolmasına çok üzülmüştüm.

Sevgili kardeşim Baki Canerik‘in, bisikleti benden saklayarak tepkimi ölçmek istediğini birkaç dakika sonra öğrenebilmiştim.

Zağge’ye (Nazımiye) bisikletle gidip ‘güveç’ yediğimizde, Pülümür Kırmızıköprü Ortaokulunda öğrenciydik.   Erzincan Buğday Meydanı çevresindeki bisikletçilerden aldığımız aksesuarlar mutluluk kaynağıydı.  Bisikletçilerden zil, havalı korna, pompa, bayrak, kaynak makinesi, şambrel (iç lastik) vb alırdık. Patlayan lastikleri kendimiz onarırdık. İlk başlarda  sıvı yapıştırıcılarla yamardık iç lastiği. Sonraları kaynakla yamamaya başladık. Kaynakla yapılan yamanın markası hâlâ aklımda: 63 Jet!

Bisiklet herkeste farklı çağrışımlara yol açar. Bazen sevinç olur iki tekerli bu araç, saçlarınızı rüzgârda savuran.  

Yarı yolda kalan çocuk içinse hüzün…  

Vikipedi’ye göre, binicisi tarafından itme gücü sağlanan iki tekerlekli ve kanıtları tartışmalı olmayan ilk taşıt, Alman Baron Karl von Drais de Sauerbrun tarafından icat edilmiştir.   1817 yılında aracı 14 km boyunca kullanan Drais,  1818 yılında Paris’te sergilemiştir. Osmanlı’ya bisiklet 1885’te gelmiş,  posta, polis ve ordu birimlerinde kullanılmıştır.  

Çin’de yarım milyar kişi kullanıyor.  2016 yılında Türkiye’de 1  milyon dolayında bisiklet satılmış. Bu sayıya, belediyelerin dağıttığı bedava bisikletler de dâhil olmalı.  Konya, 600 bin  bisikletle rekor kıran ilerimizden.

 Öğretmenlere Bedava Bisiklet Verilmeli mi?

‘Bedava sirke baldan tatlıdır’ atasözüyle övünebilir miyiz?  Emek ve çabayı dışlayan, tembelliği öne çıkaran bu sözle övünenlerimizin azımsanmayacak sayıda olduğu anlaşılıyor.  1999  Marmara Depremi’nde, ihtiyaç duyulmayan  yardım malzemelerinin peşinde koşanlara tanıklık etmenin utancını üzerimden atabilmiş değilim.

Kirlikent’te bazı belediyelerin öğrenci ya da öğretmenlere bisiklet dağıtmasıyla, yardım malzemeleri kataloğuna yeni bir ürün eklenmiştir. Şeker, bulgur, pirinç, makarna, yağ, zeytin, peynir, un ve kömür listesine bisikletin eklenmesi, kamuoyunu, sıradaki ‘sürpriz’ konusunda sabırsızlandırmaktadır.

“Acaba ne dağıtılacak?”

İhtiyaç sahibi olmayan ‘muhtaç’ vatandaşların yardım beklentisi, mağazalar zincirinin kapısında her perşembe günü ‘sürpriz’ ürün bekleyen müşterilerin ruh hâlini yansıtmaktadır.

Yardımların davullu zurnalı ve bol masraflı eğlenceler eşliğinde yapılması, ‘kadı kızının kusuru’ olarak hoş görülmektedir.   

Yardım malzemeleri dağıtım törenleri protokolü terletmektedir. Büfecilerin, terli yöneticilere mendil yetiştiremediğine ilişkin haberler, özgür matbuatımızın nazarı dikkatini celbetmektedir.   Zararı yok,  kilo vermenin en zahmetsiz  yoludur terlemek. Birkaç liralık mendil masrafını ‘cep’ten karşılamak istemeyen eli sıkı yöneticilere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından ödenek ayrılabilir. Kirlikent bir sanayi kenti. Sanayi kuruluşlarının ‘terli’ zevata sponsor olması da akla yatkın. Kâğıt mendil üreten fabrikalar, çok terleyen Devlet erkânına,  aile hekiminin ‘terler’ raporu doğrultusunda mendil dağıtarak bu büyük imeceye omuz verebilir. Göz göre göre kenti kirletmenin bir bedeli olmalı!   Görev gereği terleyen yöneticilerin  cebinden çıkan birkaç kuruş da böylece yuvaya  dönmüş olur.

Garibi sevindirmek gerekir.

Gözlerinin feri sönmüş yaşlı bir kadının, eline tutuşturulan bir paket makarnayla  görsel malzeme yapılmasını, Devlet adabıyla bağdaştıran yöneticilerimizin,  tarih sayfalarına girmeyi hak ettikleri gönül rahatlığıyla söylenebilir. Yaşlı kadın fotoğrafında ‘parazit’ gibi yer alarak ‘prim’ kazanmaya çalışanlardan söz ediyoruz.

Dağıtım törenlerine mecburen katılan kurum yöneticilerinin bisiklet başında verdikleri poz, mahcubiyetin derin izlerini taşımaktadır. O koltukta oturabilmek için bisiklet direksiyonuna yapışarak fotoğraf çektirmek, rahatsız edici ve onur kırıcı bir davranış olarak belleklere kazınmaktadır.

Yardım dağıtım törenleri, yardımsever belediye başkanlarının birikimlerini sergilemelerine olanak tanımaktadır. Bir belediye başkanının ne kadar yetenekli ve birikimli olduğunu anlamanın yolu, törenlerdeki konuşmalarını dikkatle izlemekten geçer.  Bazıları cepte buruşan A4 kâğıdını okusa da fark etmez. Bazı konuşmaların, internetten bire bir indirildiğini düşünenler de olabilir. Akıllı olanlar teknoloji kullanmayı tercih ediyor. Bu şekilde, ‘promter’den akan yazıları okuyarak milletin gözüne girmeyi başarıyorlar.

“Başkan amma da döktürüyor, helal olsun!”

“En büyük başkan, bizim başkan!”

“Ya ya ya, şa şa şa, başkan  başkan çok yaşa!”

Konuşmaların kaynağına takılıp kalmaya değmez.  Toplu bisiklet dağıtım törenlerinde duygusal anların yaşandığını kimse inkâr edemez. Bankadaki hesaplarının sayısını karıştıran bazı ‘mağdur’ların, kendilerini  bisiklete kavuşturan belediye başkanlarına şükranlarını sundukları, dua ettikleri ve bu arada mutluluk gözyaşları döktükleri konuşuluyor.

Vefa duygusunun yok olduğunu düşünenler fena hâlde yanılıyor.

Bisiklet Törenlerinde ‘Millî Bayram’ Coşkusu

Törensiz, sessiz sedasız yardım olur mu? Olmaz! Bir çocuk emdiği şekerden tat alamıyorsa, nedeni törensiz verilmesidir. Aziz Nesin‘in “Kazan Töreni” öyküsü sanki bugünler için kaleme alınmıştır. ‘Tezgâhtarağa Elektrik Santralı’na alınan ‘mezkûr’ bakır kazan  üzerine devlet erkânının çektiği nutuklar sanki bugün yapılmış gibidir.   Bir avuç leblebi,  köpek öldüren  çay, ekmek arası tavuk döner,  yosun bağlamış bir şişe su için düzenlenen törenlerin,  dağıtılan malzemelerden daha pahalıya patladığı rivayet edilmektedir.

Sadaka törenlerini Millî Bayramlara, Cumhuriyete ve Atatürk’e açık tavır alamayan bazı silik kişilerin kendilerini ifade kürsüleri olarak nitelendirmek yanlış olmaz. 

Kirlikent Belediye Başkanı Sayın Şişman Doymaz‘ın,  bisikletin yararları üzerine yaptığı konuşma tarihi öneme  sahip. Bisiklet için törende ter döken öğretmen ve öğrencilerden  yüzde kaçının o konuşmanın önemini fark ettiği merak konusudur:

“Sevgili  Gençler,Değerli Öğretmenler,

Bu törende size teknoloji harikası bir binek hediye ediyorum. Bineğe çıplak kafayla atlayıp gitmek yok, kaskınız da benden.  Hepinizi eşekten indirip bisiklete bindiriyorum. Bisikleti icat eden atalarımızla övünüyoruz. Çin’den özel olarak getirttiğim bisikletlerle atalarımızı yad ediyoruz. At ve eşeğin modası geçti. Devir bisiklet devri. Katır ve eşekten inmenin vakti gelmiştir. Öğretmen yenilik demektir. Bisiklete binerek medeniyetin gelişmesine öncülük edin. Öğretmen bir anne ve babanın evladı olarak, önümüzdeki on yıl içinde bütün öğretmen ve öğrencilerimizi bisiklete bindireceğimi vaat ediyorum (Adam 14 yıldır belediye başkanı!). Kriz mriz yok, bütün bisikletler benden (Bonkörlüğe bakın! Ahali, belediye kaynaklarıyla alındığını sanıyordu).  Bisikletlerin patlak lastikleri ve gevşek cıvataları için anlaştığımız firma gece gündüz demeden vatan nöbeti tutacak. Geçen gün bir profesör dedi ki, bisiklete binmek faydalıdır.  Kilo vermek için bisikletten inmeyin. Bisiklet üzerinde yemeğe fırsat bulamayacağınız için, ister istemez zayıflayacaksınız. Haydi hep beraber, pedal çevirmeye!”

Şişman Doymaz, iki zabıta eşliğinde bisiklete binerken güçlükle ayakta kalabildi. Zabıtaların zorlandığını gören  Maarif Müdürü İbrahim Okumaz, düğmeleri ilikli hâlde, yardıma koştu. Önüne konan dosyaları okumadan imzalayan Sayın Okumaz‘ın bu gayreti kısa sürede meyvesini verdi. Belediye Başkanı, yardımcısını çağırarak talimat verdi:

-Maarif Müdürüne benden bisiklet! Hemi de kırmızı…

Maarif Müdürü, Belediye Başkanı Şişman Doymaz‘ın elini öpmek için eğildi ve   içten bir teşekkür etti:

-Allah sizden razı olsun Başkanım, çok düşüncelisiniz. Sayenizde bu göbek eriyecek.  

Törene katılanlar kadar katılmayanlar da memnundu.  Çünkü  Başkan, koltuğundan  en azından 2028 yılına kadar kalkmayacağını müjdeliyordu.

Yardım tiryakilerine bundan daha güzel haber mi olur!

Gözünüz aydın!

Gözün aydın Kirlikent!

Gözün aydın Türkiye!

Gözünüz aydın bisiklet tutkunları!

Gözünüz aydın tablet bağımlıları!

Gözünüz aydın  göbek yağlarına savaş açan sporcular!

Gözünüz aydın, egzoz kirliliğiyle mücadele eden çevreciler!

Kirlikent, 2028’e kadar bisikletin başkenti olacak!

 Drais’in Unutulması Eksiklik

Kirlikent Belediye Başkanı Sayın Şişman Doymaz‘ın öğretmen ve öğrencilere bisiklet dağıtması, ilgi çekici bir yerel yönetim faaliyetlerinden biridir. Bisikletin mucidi Drais’in bugünleri göremeden ahirete intikali, sevenleri açısından ıstırap vericidir. Kirlikent Palavra Meydanı‘nda düzenlenen törende Drais’i temsilen en azından bir yakınının yer alması, değerbilirlik örneği olurdu. Belli ki programı hazırlayanlar bu ayrıntıyı gözden kaçırmış. 

Gerekli gereksiz yardımların ihtiyaçlar dikkate alınmadan yapıldığı, bunun da kaynakların verimli ve etkili kullanımını engellediğini düşünenlerin,iki elin parmak sayısını geçmeyecek kadar az olduğu bildiriliyor.   

Kirlikent’te dağıtılan bisikletlerle okula gidip gelmenin öyle pek  kolay olmadığını öne sürenler için de benzer düşünceler öne sürülebilir. Büyüklerimize göre, yayalar için bile güvenli olmayan Kirlikent trafiğine bisikletle karışmak, sanıldığı kadar kolay olmasa da mümkündür! Ufak tefek kazalar ve sakatlıklar, bedava yolculuğun diyeti olarak hoş görülebilir.  Belediye Başkanının, öğrencilerin, okula bisikletle gidip geleceklerine ilişkin sözlerini gerçeklikten uzak bulan, hatta  bir fantezi olarak değerlendirenlerin, hizmetten rahatsız bir avuç tuzu kuru olduğu öne sürülüyor.

Kuşkusuz konuyu farklı değerlendirenlere de rastlanıyor.    

Bisikletle Okula Gitmek Mümkün mü?

Kirlikent’te bisikletle dolaşma olanağı kısıtlı.  Okul bahçelerinde bisiklete rastlamak âdeta olanaksız.  Öğrenci ve öğretmenlerin  bisikletle okula gitmeleri mucize sayılmalı.  Yoğun trafikte bisikletle okula sağ salim gitmek ve dönmek,  her babayiğidin kârı değil. Bir öğretim yılının 180 iş gününden oluştuğu dikkate alındığında, okul için, gidiş-dönüşle birlikte toplam 360 kez trafiğe çıkılması gerekir. Çeşitli kurslar ve hafta sonuna denk gelen etkinliklerle bu sayı doğal olarak artıyor.  Demek ki 11-12 yaşındaki çocuklara verilen bisikletlerle değil okula gidip gelmek, kısa süreliğine trafiğe çıkmak bile çok tehlikeli.

Kirlikent’ten  bisiklete atlayıp Pasaklışehir‘e  gitmek, büyük bir kahramanlık gerektirmekte. Kara yolunda bisiklet için herhangi bir düzenleme yapılmaması, plansızlık, motorlu araçlardan başka araçlara geçiş üstünlüğü/kolaylığı sağlanmaması, sorunun başlıca nedenlerinden.  Kirlikent’te evden okula bisikletle gidilebilmesi için yeni yollara ve etkili önlemlere  ihtiyaç duyulmaktadır. Belediyelerin önceliği, güvenli yolların inşası olmalıdır. Aksi hâlde, bisikletlerin atıl durumda kalması kaçınılmazdır. Trafik magandalarının korku saldığı yollarda güvenli bisiklet kullanmak sanıldığı kadar kolay olmamaktadır. Trafik memuru Nejdet Görgülü‘ye göre, belediye, bir öğretim yılı süresince kazaya kurban gitmeden okula bisikletle gidip gelen öğretmen ve öğrencilerin ödüllendirileceğini açıklayarak bir ilke imza atabilir.

Bedava Bisiklet Bir İhtiyaç mı?

Bazı yurttaşlar, ülkenin ekonomik darboğazda olduğu bir dönemde, toplumsal yarar sağlayabilecek kaynakların bireysel yardımlar için kullanılmasını eleştiriyor. Apartman girişlerinde istiflenen eski bisikletlere kardeş bisikletlerin eklenmesinin, ciddi sorunlara neden olabileceğini düşünenlere de rastlanıyor.  Yıllardır kullanılmadığı için paslanmaya yüz tutmuş bisikletlerin yanına yenilerini koyarak bisiklet nüfusunun patlamasına sebebiyet verildiğini düşünenlerin azımsanmayacak sayıda olduğu belirtiliyor. Akademisyenlerin, eski-yeni çatışmasının olası sosyolojik yansımaları üzerine yoğun biçimde çalıştıkları dillendiriliyor. Bisiklet bonkörlüğüyle, kaynakların verimli ve etkili kullanılmasının engellendiği ve savurganlığa neden olunduğu da dile getiriliyor.  Üretime ya da üst düzeyde toplumsal yarar sağlayabilecek hizmetlere ayrılması gereken kaynakların, şaşaalı törenlerle âdeta havaya saçılmasının doğru olmadığını, bu tutumdan vazgeçilmesini önerenlerin sayısı da oldukça fazla.

Öğretmenler Bedava Bisiklet Almalı mı?

Kirlikent Belediyesi,  binlerce öğretmen ve öğrenciye  bisiklet dağıtıldığını açıkladı. 2017-2018 eğitim ve öğretim yılında  yaklaşık yedi bin bisiklet dağıtılmıştır. Bisikletlerin ortalama 400 TL tutarında olması durumunda toplam maliyet 2 milyon  800 bin TL olarak hesaplanmaktadır. Bu tutara geçmiş yıllarda dağıtılan, (Allah gecinden versin, Başkan koltuğu mülkiyetine geçirirse) önümüzdeki 10 yıl içinde  dağıtılması planlanan  bisikletler dâhil edildiğinde, sadece Kirlikent için ortaya çıkan fatura oldukça kabarıktır.

Öğretmenlere bedava bisiklet dağıtılmasını  açıklayacak bir ekonomi mantığından söz etmek mümkün görünmemektedir. Mevcut koşullarda, ihtiyaç duyan her öğretmenin kendi olanaklarıyla bisiklet alabileceği herkes tarafından kabul edilmektedir. İhtiyaç analizi yapılmadan, tek özelliği Kirlikent’te görev yapmak olan öğretmenlere bedava bisiklet dağıtmak, ihtiyaçlarla ilişkilendirilememektedir. Kirlikent’te görevli hiçbir öğretmenin okula bisikletle gidemeyeceği,  bedava bisiklet dağıtılmadan önce  görülebilirdi. O bisikletlerin kent ulaşımına herhangi bir katkı sunmayacağı da öngörülebilirdi. Bisikletlerin apartmanlarda görüntü kirliliği yaratmaktan başka pratik bir değer taşımadığını anlamak için de özel çaba harcamak gerekmiyor. Bisiklet dağıtanların bu gerçekten habersiz olmaları beklenemez, ama kişisel yarar sağlama düşüncesi, kamu yararının gözetilmesini engelliyor.  

Kamu yararı gözetmesi gereken gözlere perde iniyor.

Bisiklet dağıtımından kişisel yarar sağlayanların davranışları anlaşılabilir, ancak bedava bisiklet alan öğretmenleri anlamak çok kolay olmasa gerek. Nedenlerden birinin ‘mahalle baskısı’ olduğu değerlendirilmektedir. Hediyeyi geri çevirmenin ‘maliyeti’ pahalı olabilir! Bunun dışındaki etkenler uzmanlar tarafından irdelenmeye muhtaçtır.  Eve bisiklet taşıyan öğretmenlerin varlığı,  sosyolojik yönden ele alınması gereken bir soruna işaret ediyor. Satın alma gücü olan bir öğretmen, niçin bedava bisiklet alır sorusu, Türkiye’nin yaşadığı bir dramı gözler önüne seriyor. Borçlanma ekonomisiyle yaşatılan yalancı bahardan kalma son günler, sistemin, kaynak savurganlığı için yeni suç ortakları yaratmadaki yeteneğini ortaya koyuyor.

Hep beraber yiyelim!

Yediysek hep beraber yedik!

Birlikte bir şey yenmese de küçük ‘armağanlar’la kitleler uyuşturulmakta ve ‘birlikte yendiği’ yanılgısı yaratılmaktadır. Kaymakla beslenenler, çevrelerindeki ‘seyirci’lerin kâseye ekmek banmalarına izin vermekte, böylece büyük bir fedakârlık örneği sergileme olanağına kavuşmaktadır. Gösterişli törenler, toplumda ‘ herkes yiyor’ algısının yaratılmasında etkin bir rol oynamaktadır.

Veliler Bedava Bisiklete Nasıl Tepki Vermeli?

Bedava bisiklet almalı mı sorusu,  öğretmenlerle sınırlı tutulamaz. Öğrenciler için de benzer sorular yöneltilebilir.  Çocuğuna bisiklet alabilecek durumdaki aileler, bedava bisikleti niçin kabul etsin? Daha doğrusu, kabul etmeli mi? Okula servisle gönderilen, asla bisiklet kullanmayacak öğrencilere dağıtılan bisikletlerin bir kısmının çok düşük fiyatla satılması, bir kısmının ise  doğru dürüst  kullanılmadan çürümeye terk edilmesi vb. olgular bisiklet dağıtımının ihtiyaçtan kaynaklanmadığını ortaya koymaktadır.

Taşınır İşlem Modülü Bireysel Yardımlar İçin Kullanılıyor

Bisikletlerin okullara Taşınır İşlem Modülü üzerinden gönderilmesi, kurum yöneticilerinin işini zora sokmaktadır. Kurumda kullanılmayan ve kurum demirbaşlarından sayılmayan bisiklet vb. yardım araç-gereçlerinin modül aracılığıyla kayıt altına alınması, kısa bir süre sonra tüketime verilmesi yani kayıttan düşülmesi, sorunlu işlemlerden biridir.  Söz konusu modülün bireysel yardımlar için kullanılması, okulların iş yükünü artırmanın yanı sıra, Devlet okullarını siyasal etkiye açık hâle getirmektedir.  

Ne Yapılmalı?

Sosyal yardımlarda öncelikler belirlenmeli, ihtiyaç duyulmayan mal ve hizmet sunumundan vazgeçilmelidir.  Kamu kaynaklarıyla tüketim budalası yaratma girişimleri, kişiliği tahrip etmektedir.  Gereksiz yardımlarla çağın dilencisi yaratılmakta; üretkenlik, yaratıcılık, başı dik yaşama tutkusu  vb. güzel değerler aşındırılmaktadır. Yardım kuruluşlarının faaliyetleri, kamu yararları esas alınarak  gözden geçirilmelidir. Bu bağlamda, yerel yönetimlerin yardım kampanyalarına büyüteç tutulmalı ve denetlenmelidir. Sendikalar, gereksiz yardımlara dikkat çekmeli, kaynakların daha etkin ve verimli kullanılması konusunda toplumsal duyarlılık geliştirme çabalarına destek vermelidir. Öğretmen ve öğrenciler, ihtiyaç duyulmayan malzemeleri kabul etmemelidir.

Güneydoğulu Başkanın  Ödül  İsyanı

Bedava bisiklet tartışmaları devam ederken, Güneydoğunun kuş uçmaz kervan geçmez bir beldesinde belediye başkanlığı yapan arkadaşım, bisiklet dağıtımıyla, bölgedeki öğretmenlere haksızlık yapıldığını dile getiriyor. Başkan isyan ediyor! Bisiklete ayrılan ödenekte, bölgede görev yapan öğretmenlerin de hakkı olduğunu söyleyen arkadaşım, coğrafi yapısı bisiklet kullanmaya elverişli olmayan beldede her tür tehdide göğüs gererek fedakârca çalışan eğitim ordusu  için uygun ödül arayışında…

Beldede görev yapan öğretmenlere nasıl bir ödül verilebileceği konusunda çevremdeki dostlara  danıştım. İyi ki danışmışım! Otuz yaşındaki resim öğretmeni Neslican Beşikdüzlü ertesi  gün  bir plaketle çıkageldi:

“Bizler, Atatürk’ün öğretmenleri,  satın alınamayan değerler için ölürüz. Hiçbir kuvvet bizi satın alamaz! Bizim için en büyük ödül bağımsız, egemen, başı dik  Atatürk Türkiye’sidir. Bunun dışındaki tüm ödülleri reddediyoruz.”

Plaket dev bir pankarta dönüşüyor. Pankartın ardında sıra oluyoruz. Pankart önümüzde, yola koyuluyoruz… O küçük kasabada ölüme meydan okuyan meslektaşlarımızla buluşmak için yola  düşüyoruz. Önce bir avuç öğretmenle yürüyoruz. Uzun bir yol, yorucu aynı zamanda. Yol uzuyor, pankartın arkasındaki kitle büyüyor. Hemen her yerden aramıza katılıyor öğretmenler. Kentlerden, kasabalardan, köylerden ırmak gibi akıyoruz.

Büyüdükçe büyüyoruz…

Dönüp ardımıza bakıyoruz…

Yer gök kırmızı beyaz!

Büyük insan seli kırmızı beyazla dalgalanıyor.

Türkiye, kırmızı beyazla aydınlığa yürüyor…

 

(Dilovası, 29  Mayıs 2018)

 Kaynakça:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bisiklet Erişim: 14.01.2018.

http://www.bisikletizm.com/osmanlidan-gunumuze-turkiye-bisiklet-tarihi/ Erişim: 14.01.2018. 

http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/bisikletin-baskenti-konyada-600-bin-bisiklet-var-1134099/ Erişim: 14.01.2018. 

http://aa.com.tr/tr/ekonomi/yil-sonunda-1-2-milyon-bisiklet-satmayi-hedefliyoruz/812479

Erişim: 14.01.2018.

https://www.medya24.com/turkiye-de-bisiklet-kullanimi-yayginlasacak-haberi-1696.html

Erişim: 14.01.2018.

https://www.hizlial.com/tunca-ats-512-atlas-26-jant-21-vites-bisiklet-mavi-2147167_u  Erişim: 29.05.2018.

 

  • Related Posts

    AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU HÜSEYİN ASLAN

    Hüseyin Aslan (1928-1974). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi   Keko oğlu Ali’nin dillere destan malvarlığının, bir ailenin, daha doğrusu bir köyün kaderinde oynayabileceği rol kimsenin aklına gelmemişti. Ali Arslan (Aliye…

    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN

    Musa Pekin, Kahramanmaraşspor formasıyla.   Pülümür Vadisi’nin batısında yükselen toprak damlı evler… Usta ellerin işlediği kesme taş yapılar. Tek ya da iki katlı evler, zorluklarla mücadele eden bir kuşağın ürünü.…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kaçırdıkların

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    • Kasım 19, 2024
    • 15 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ  KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    • Kasım 5, 2024
    • 41 views
    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    • Ekim 30, 2024
    • 1423 views
    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    • Ekim 24, 2024
    • 56 views
    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    • Ekim 11, 2024
    • 95 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ

    • Ekim 8, 2024
    • 52 views
    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ