Bir zamanlar, yolu olmayan köylerin, çocuk sevincinin yayıldığı okulları vardı.
Kumu, çimentosu, sacı, tahtası katır sırtında taşınmıştı.
Savaş yorgunu bir ülkenin kıt kaynaklarıyla yapıldılar.
Okullar, elektriksiz köylerin ışığıydı.
Okullarla güzelleşti köyler.
Türkiye güzelleşti.
Bencilliği ayaklarının altına alan öğretmenlerin omuzlarında yükseldi, bu güzelim ülke.
Cumhuriyetle kan uyuşmazlığı olanlar, işe eğitim kurumlarını hedef alarak başladı.
20. yüzyılı Cumhuriyet Devrimiyle selamlayan Türkiye, aklın ve bilimin yol göstericiliğinden uzaklaştırıldı. Cumhuriyetin eğitim kurumları ‘yük’ olarak görülmeye başlandı. Özellikle kentlerde, rant uğruna, okul binaları çeşitli gerekçelerle yıkıldı.
Tek ya da iki katlı okul binalarının yerine, çarpık kentleşmenin çirkin yüzünü simgeleyen apartman okullar dikildi.
Okul alanları daraltıldı, oyun çağı çocukları kımıldayamaz hâle geldi.
Cumhuriyetin yarattığı büyük birikim, tarihte eşine az rastlanan bir kıyımla karşı karşıya. Önce köy ve kasaba okullarının kapısına kilit vuruldu. Daha doğrusu, ardına kadar açık bırakıldı, yağmaya açıldı.
Aydınlanmanın temel kurumları, gözden çıkarıldı.
Bin bir emekle yaratılan okullardan ahır ya da samanlığa çevrilenler oldu. Çatısı sökülen, kapı ve pencereleri yağmalanan okulların bir kısmı, yıkılmaya yüz tuttu. Sokak simitçilerine kan kusturan ‘zabıta‘, kamu binalarının yağmalanmasına seyirci kaldı.
Ölüme terk edilen okulların çoğu can çekişiyor.
Millî Mücadeleyle yaratılan maddi ve manevi servet, âdeta çöpe atılıyor.
Olay, o okulların hangi koşullarda yapıldığını bilmeyenler için önem taşımayabilir.
Bu kentte, köyünü ya da kasabasını okula kavuşturmak için bir zamanlar canla başla çalışan saygın insanlar yaşardı.
Okul yapımını üstlenen, tarlasını bağışlayan, karşılıksız çalışanların birçoğu artık aramızda değil.
Okul için Ankara’yı mesken tutanlar, acı manzarayı görmeden, birer birer göçüp gittiler şu kahrolası dünyadan.
Acı gerçek, aydınlanma ikliminde yetişenler için travmatiktir.
Okulu ve öğretmeni el üstünde tutan bir sistemden vazgeçmek, intihardır.
Erkan Aydın, Ali Boşgelmez, Lokman Çeker, Necmettin Yılmaz ve daha nice öğretmenin kemiklerini sızlatan bu hazin gidişe son verme zamanı daha gelmedi mi?
(Körfez, 27 Nisan 2024)