Mimarlık birikimimizle haklı olarak övünürüz. Mimar Sinan ya da Mimar Kemaleddin‘i yere göğe koymayız. Ne var ki bugün kentlerimizi yaşanmaz hâle getiren mimarlık ayıbı, üzeri örtülecek türden değildir.
Büyük ayıp, tarihsel mirasımızı tehdit etmektedir.
Büyük kentlerimizin, rant ekonomisinin yarattığı bu utançtan nasıl kurtarılacağı sorusu, yanıt beklemektedir.
Körfezkent Emlak Konut İlk-Ortaokulunun güneyinde, otoyola paralel uzanan yoldan Esentepe Mahallesi-Tütünçiftlik‘e gidenler hemen her gün o su birikintisinin önünden geçerler.
Yol kenarındaki taş duvara yerleştirilen iki plastik borudan aşağı su akar. Yağışlı günlerde su miktarı artar. Birkaç metre yüksekten yere dökülen su, bir tür ‘şelale’ işlevi görür. Kaldırımda yürüme gafletinde bulunanlar, yüksekten süzülen bu sudan payına düşeni alır. Taş duvar yer yer yosun bağlamıştır. Borulardan özgürce akan su otoyolun altındaki alt geçide doğru yol alır ve birikir. Alt geçitten hızla geçen araçlar biriken bu suyu yayaların üzerine sıçratır!
Körfezkent’te heykeli dikilen TOKİ konutlarında mukim vatandaşlar, alt geçidi yürüyerek geçen öğrenciler, yaşlılar, gençler, kadınlar, erkekler bu kirli suyla ıslanır! O ‘şelale’de ıslanmak için bir el genişliğindeki kaldırımı kullanır yayalar. Koca bir kent yağmalandığında, yayalara bir tuğla eninde kaldırım bile çok görülür. 42 numara ayakkabının sığmadığı kaldırımda, belediye başkanı hiç yürümüş müdür, bilinmez. “Betona boğulmuş bir kentte size kaldırımlar yaptım, daha ne istiyorsunuz?” diyerek yeni yatırımlar için hazırlık bile yapıyor olabilir.
O kaldırımda yürüyemeyen vatandaşlar, yetkilileri kaldırımda yürümeye davet ediyor. Yürümeyi başarırsanız, size hak verileceğinden emin olabilirsiniz. Ya yürüyemezseniz?
Onu da siz düşünün!
(Körfez, 3 Mart 2019)