SANAT VE SPOR EĞİTİMİNDE KALİTE DÜŞÜYOR
ÖZEL YETENEK SINAVLARI MERKEZİ SİSTEMLE YAPILMALIDIR
Resim-İş, Müzik, Beden Eğitimi, Geleneksel Türk El Sanatları, Grafik, Seramik, Mesleki Resim öğretmenlerinin yetiştirildiği okullara alınacak öğrenciler özel yetenek sınavlarıyla belirlenir. Güzel sanatlar, konservatuar, spor, halkla ilişkilerin çeşitli dallarında öğrenim görmek isteyenler de yetenek sınavlarıyla belirlenmektedir. Özel yetenek sınavlarıyla öğrenci alan fakülte ya da yüksekokullarda öğrenim görmek isteyen öğrenciler, ÖSS’den 105-120 puan aldıklarında, sınavlara girme hakkı kazanırlar. Yüksek öğretim kurumları, yetenek sınavına girecek öğrencilerin ÖSS puanlarını belirlerken tamamen özgürdür. Bazı okullar, başvuru için 105 puanı “baraj” olarak belirlerken, bazılarında ise 120 puan koşulu aranmaktadır.
Torpiller torpiller…
Özel yetenek sınavına giren öğrencilere sorulan ilk soru, “Torpilin var mı?” sorusudur. Sıkça sorulan bu soru, yetenekli öğrencileri tedirgin eder. Aslında soru, sınav sisteminden kaynaklanan güvensizlik ve endişenin varlığına işaret etmektedir Her yıl yapılan ve binlerce öğrencinin geleceğini yakından ilgilendiren özel yetenek sınavlarında nesnel bir değerlendirme yapılmadığı kanısı, kamuoyuna hakimdir.
Özel yetenek sınavları ile öğrenci alan okullara yönelik “torpil” baskısını okul yöneticileri de doğruluyor. Birçok okul yöneticisinin baskılardan dolayı “bunalıma” girdikleri ifade ediliyor. Torpil talebinde bulunanların başında yerel yöneticiler (Belediye başkanları) geliyor. Belediyelerin kaynaklarına duyulan gereksinim, zaman zaman torpil vb. isteklerle okul yöneticilerine fatura ediliyor. Kuşkusuz, bütün okul yöneticilerinin baskılara boyun eğdiği düşünülemez. Sorun, “baskı” yaratmaya elverişli bir sınav sisteminden kaynaklanmaktadır ve bu soruna artık neşter vurma zamanı gelmiştir. Amaç, dikkatleri, sınav sisteminin yanlışlığına çekmektir. Yanlışlığın kavranması, bazı hataların gündeme getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Öğrenciler, sınavlarda başarısız olduklarında idare mahkemelerine başvursalar da, davalar bazen yıllarca sürmekte ve sonuçsuz kalmaktadır. Çünkü yeteneğin değerlendirilmesinde başvurulan ölçütler değişkendir. Bir okulun yeterli bulduğu yetenek, bir başka okulda yeteriz bulunabilmektedir.
Torpil kaygısını besleyen en önemli etken, sınav sonuçlarının açıklanmasının geciktirilmesidir. Bazı okullar sınav sonuçlarını aynı gün açıklarken (Kocaeli Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi), bazılarının açıklamaları (Gazi Eğitim Fakültesi) birkaç haftayı bulabilmektedir. Kocaeli Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’ne başvuran yaklaşık 950 öğrencinin sınav sonuçları (Aynı gün birden çok sınav yapılması ve test tekniğinin de uygulanmasına karşın) sınav akşamı açıklanırken, Gazi Eğitim Fakültesi’nde test tekniği uygulanmamasına karşın yaklaşık 2 bin öğrencinin sınavı ancak 15 gün sonra açıklanabilmiştir. Bu gecikme, sınavlara “müdahale” biçiminde algılanabilmektedir. Müdahalelerin değerlendirme kurullarıyla sınırlı olmadığı, üst düzey yöneticilerin çekmecelerine konan isimlerin zaman zaman başarılı olanlar listesine eklendiği ve başarılı olan öğrencilerin bir kısmının böylece elendiği ilgililerin bilgisi dahilindedir.
Torpil savlarının kanıtlanması zordur. Torpili önler düşüncesiyle bazı sınavların kameraya kaydedilmesinin, pratik hiçbir değeri yoktur. Bu yöntemle öğrencilerin “yatıştırılması” amaçlanmaktadır. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarında başvurulan bu yöntemle, aşama aşama yapılan sınavlarda torpillin önlenemediği yakınmalardan da anlaşılmaktadır. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, “torpil”den bir anlamda öğrenciyi sorumlu tutmuş, çözüm olarak da suçluların saptanmasında başvurulan “parmak izi” uygulamasına gitmiş. Sınava girmeden önce, adayların isim ve imzasının bulunduğu deftere adayın sağ el baş parmağının izini alan yetkililer, sınava giren öğrenciden de parmak izi almış. Konuyla ilgili olarak Fakülte yöneticileri şu açıklamayı yapmış: ‘‘Şikayet, torpil iddiası olduğunda, sınava giren öğrenciyle, kayıt yaptıran adayın parmak izi karşılaştırılacak”. (22 ağustos 2000, Hürriyet) Başka adayların yerine sınava girilmesine önlem olarak parmak izi uygulamasına geçen okul yöneticilerinin, yeteneksiz öğrenciye kapıların aralanmasında yardımcı olan “hatırlı kişilere” karşı nasıl bir çözüm buldukları bilinmiyor.
Hocalar da torpilden rahatsız
KTÜ Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği bölümü öğretim üyelerinden Ceyhan MURATHANOĞLU, Dekanlığın torpil baskısından dolayı sınav komisyonundan istifa etmiş. Murathanoğlu, istifa gerekçesini şu sözlerle açıklıyor: “Dekanımız matematikçi olmasına rağmen sanata da müdahale etmeye başladı. Aslında müdahaleden amaç, bazı yeteneksiz öğrencileri torpille almayı sağlamaktır.” (26 ağustos 2002, Sabah)
Ankara Gazi Ü. Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Bünyamin BALAMİR de değerlendirmelerin nesnel olmadığını düşünenlerden. Dr.Balamir, Sanat Eğitiminde Özgürlük ve Özgünlük (Kültür Bakanlığı Yayınları) adlı yapıtında, Eğitim Fakültelerinin Resim-İş Öğretmenliği bölümüne giriş sınavları ile ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulunuyor:
“Söz konusu sınavlarda, sınavın özüne aykırı noktalar da bulunmaktadır. Güzel Sanatlar eğitiminde yetenekler test tipi sınavlarla ölçülemez. Sınav sonuçları ilanının gecikmesi çeşitli söylentilere neden olmaktadır. Mülakatlarda kimi öğrencilere keyfi soruların sorulması, sınavın ciddiyetine gölge düşürmektedir. Sınav çalışmalarının değerlendirilmesinde subjektif davranılması, komisyonda görev alan öğretim elemanlarına rahat çalışma fırsatının verilmemesi gibi konular üzerinde düşünülmelidir.”
Torpiller, kaliteyi düşürüyor
Özel yetenek gerektiren okullara yapılan müdahaleler, eğitimin kalitesine de yansımaktadır. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan deneyimli Resim-İş Öğretmeni Hüseyin SAVRAN, torpilin resim eğitiminde yarattığı tahribata dikkat çekiyor. Okulun genel başarı durumu ile torpilin boyutu arasında yakın ilişki kurmak olanaklı. Torpil “kontenjanı” fazla olan okulların başarı düzeyleri düşük olurken, torpilden pek etkilenmeyen okullarda başarı daha yüksek olmaktadır. Kuşkusuz bir torpil “istatistiği” çıkarmak olanaklı değil, ama yeteneksiz öğrencilerin okullara alınmasını haksızlık olarak nitelendirmek de sorunun ciddiyetini kavramak için yeterli değil. Ülkemiz, sanat eğitimi alanında büyük bir erozyonla karşı karşıyadır. Sınavlarda “şike” uygulamasıyla sanat ve sanatçılık kavramları aşındırılmaktadır. Bu uygulamalar yalnız bugünümüzü değil, yarınımızı da tehdit etmektedir. Bölgecilik, siyasi görüş ayrılıkları, etnik-mezhep farklılıkları ve “hatırlı kişilerin” sanat eğitimi alacak öğrencilerin seçiminde belirleyici olması, yıkımdır.
Okul kontenjanları
Özel yetenek sınavlarıyla toplam 7045 öğrenci bir yüksek öğretim programına kayıt hakkı kazanmaktadır. Okula kesin kayıt hakkı kazanan öğrencilerin 1331’ i yurtdışında (Kazakistan, Kırgızistan, Romanya, Azerbaycan, Gürcistan, Bulgaristan, Kıbrıs), 5714’ü ise yurtiçinde bir yükseköğretim okuluna yerleştirilmektedir. Yurtdışındaki paralı okulları bir yana bırakırsak, toplam 5714 öğrencinin alınacağı bölümlerle ilgili yapılan sınavların önemi ortaya çıkmaktadır. Bu sınavlarda ölçme- değerlendirmenin öznel olması, vicdanları yaralamaktadır.
Okuluna göre sınav
Binlerce öğrenciyi yakından ilgilendiren bu sınavların, her okulda farklı biçimde uygulanması tartışma konusudur.
Örneğin bazı okullar yetenek sınavının ardından test yaparken (Kocaeli Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi), bazı okullarda ise “mülakat” yapılmaktadır.(Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi) Özel yetenekle öğrenci alan bazı okullarda yalnız yetenek sınavı yapılmakta, test ya da mülakat sınavına gerek duyulmamaktadır.(Trakya, Uludağ, Dicle, Sakarya Üniversitelerinin Eğitim Fakülteleri, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi)
Önkayıt borsası
Özel yetenek sınavlarının öğrenciye maliyeti çok yüksek olmaktadır. Önkayıt ücretleri, sınav giderleri ile orantısızdır. Her okul farklı bir ücret belirlemektedir. Yüksek ücretleri, sınavda görevlendirilen personel ödemeleri ve kullanılan araç-gereçlere yapılan harcamalarla açıklamak pek mümkün görünmemektedir. Örneğin 2000 dolayında adayın başvuruda bulunduğu Gazi Eğitim Fakültesi bölüm başına 60 milyon önkayıt ücreti alırken, ikinci bir bölüme girmek isteyen adaylardan buna ek olarak 20 milyon TL daha almıştır. Öğrencilerin büyük bir bölümünün en az iki tercihte bulundukları düşünülürse, Fakültenin başvurulardan kazanacağı para yaklaşık 160 milyarı bulmaktadır. Önkayıt ücretleri, okuldan okula değişmektedir. Uludağ Ü. başvuru ücretini 100 milyon TL olarak belirlerken, Kocaeli 60, Sakarya 80; Marmara, Trakya, Anadolu ve Dicle Üniversiteleri ise öğrencilerden 50 milyon TL önkayıt ücreti almıştır. Bu rakamlar, okulun yalnız bir sanat dalına giriş sınavı için alınmakta olup, ikinci ya da üçüncü sanat dalına girenlerden her sanat dalı için ayrı bir ücret daha alınmaktadır. Okullar, aldıkları önkayıt karşılığında adaylara ücretsiz olarak bir resim kağıdı vermekle yetinmektedirler.
Önkayıt ücretlerinin yüksek oluşu, sınavların, okulların ana para kaynağı olarak görülmesine neden olmaktadır. Bazı okulların başvuru süresini uzun tutarak ( Anadolu Ü. Eğitim Fakültesi, başvuru tarihini 5 Ağustos-10 Eylül olarak belirlemiş!) sınavlarda izdihama neden olmaları, ÖSS’den en düşük puan alanlara da (105) başvuru olanağı sağlamaları ancak bu “finansman” mantığı ile açıklanabilmektedir.
Sınavlarda merkezi sisteme geçilmelidir
Her yıl torpil savları ile büyük tartışmalara neden olan özel yetenek sınavlarında yaşanan karmaşaya son verme zamanı gelmiştir. Okullarda eğitimin düzeyini olumsuz etkileyen, üniversitelerin saygınlığına gölge düşüren özel yetenek sınavları ÖSYM tarafından merkezi sistemle yapılmalıdır. Resim, el sanatları, grafik, fotoğrafçılık vb. dallarda merkezi sistemle sınav yapmak kolaydır. Spor vb. dallarda merkezi sistem uygulamasına geçmek zor olabilir, bu alanlarda yapılacak özel yetenek sınavlarına YÖK tarafından bir standart getirilebilir. Örneğin, her okulun dilediği gibi sınav yapma yetkisine sahip olması, torpil vb. savları desteklemektedir. Bu sınavlara getirilecek standartlar, koşu vb. zamanla ölçülebilen ve sonuçlar üzerinde oynamaya olanak tanımayan uygulamaları içermelidir.
ÖSYM’den “adını açıklamayan” bir yetkili, (Adını neden açıklamadığı da merak konusudur) 2 Ağustos 1999 tarihli Hürriyet’e yaptığı açıklamada, özel yetenek sınavlarının kaldırılacağı belirterek şu görüşü savunmuş: ‘‘Öğrencinin spor akademisine girmesi için takla atmasına gerek yok. Bu iş için ÖSS yeterlidir.” Bu açıklamadan, özel yetenek sınavlarının tamamen kaldırılmasının planlandığı ortaya çıkmaktadır ki, bu da yanlıştır. Çünkü özel yetenek gerektiren okullara giriş yöntemi hukuk, tıp, toplumbilim vb. bölümlere girişte uygulanan yöntemlerden farklı olmak zorundadır. Bu nedenle, ÖSS’den en az 120 puan alan öğrencilerden özel yetenek gerektiren okullara girmek isteyenler, ÖSYM’ye tercih bildiriminde bulunmalı ve ÖSYM tarafından merkezi sistemle yapılacak özel yetenek sınav sonuçlarına göre okullara yerleştirilmelidir. Bu uygulamanın ayrıntıları YÖK tarafından belirlenebilir. Torpil uygulaması ile sanat ve spor eğitiminin içine girdiği çıkmazı aşmanın biricik yolu, sınavları merkezi sistemle yapmaktır.
31 Ağustos 2002