HDP’nin tutuklu Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk, Ankara’da yaşamını kaybetti. 78 yaşında yaşamını kaybeden Hatun Tuğluk’un, 14 Eylülde, Ankara Gölbaşı İncek Mezarlığı’nda toprağa verildiği, olayı öğrenen bir grubun protestosu üzerine cenazenin mezardan çıkarılarak Tunceli’ye götürüldüğü öğrenildi.
Bu olay bana 11 Temmuz 2009 günü, ünlü piyanistimiz İdil Biret’in Topkapı Saray’ında verdiği konsere saldırı girişiminde bulunan bir grubun eylemini hatırlattı. Konser öncesi bazı yayın organlarında yapılan kışkırtıcı haberler amacına ulaşıyor ve 50 kişilik “Alperen Ocağı” üyesi, tekbir getirerek Topkapı Sarayı’na yürüyor!
Ya Allah Bismillah! Allahu Ekber!
Grubun, içildiği öne sürülen şarabı milletin burnundan getirmek için eyleme geçtiği anlaşılıyordu. Amaç, konseri dağıtmak! Çağdaş akıncılarımız, şarabı, içenlerin burnundan getirmek için harekete geçiyordu.
O olayın görüntülerini izlerken beni hayretler içinde bırakan bir isim vardı: Bir öğretmen! Kocaeli’nde görev yapan öğretmen, saldırgan ekiple birlikte İstanbul’a gidiyor ve tekbir getirerek İdil Biret’i protesto ediyor! Önce konser afişlerini yırtıyorlar, ardından kapıya yüklenerek konserdeki izleyicilere saldırmak istiyorlar. Neyse ki polis önlem alıyor ve saldırgan grubu olay yerinden uzaklaştırıyor.
Saldırganlardan kaçının Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığı, bunlardan kaçının ceza aldığı konusunda herhangi bir bilgim yok. Benim bildiğim, protestocu öğretmenle ilgili herhangi bir yasal işlem yapılmadığıdır.
Gözlerim, en kritik millî davalarda Alperenleri arıyor: Millî orduya kumpas kurulurken, Türkiye’ye karşı ABD merkezli yıkıcı-bölücü-irticai terör saldırıları yoğunlaşırken, Kıbrıs üzerinden ülkemiz hedef alınırken, 25 Eylülde Kuzey Irak’ta kukla devlet referandumuna gidileceği açıklanırken vb. onları arıyorum. Ülkemizi bu gelişmeler mi, yoksa şarap mı tehdit ediyor?
Alperenler beni duyuyor musunuz?
Amerika, PKK/YPG’yi ağır silahlarla donatırken onlardan bir tepki bekliyorum. ABD Konsolosluğu önünde bir protesto çok mu zor? Amerikan Savunma Bakanlığına en azından bir kınama mesajı gönderilemez mi?
Yok, ses yok!
Amerikancı Fetullahçı Terör Örgütü‘nün 15 Temmuz darbe girişimine, ABD’nin İncirlik Üssü’nden verdiği destek tüm kanıtlarıyla ortada, ama Alperenler yine yok! Gazetelerden, televizyon ekranlarından, ‘sosyal medya’dan Alperenlerin nasıl tepki verdiklerini merak ediyorum.
Çıt yok!
Kitaplardan Atatürk kaldırılıyor. Öğrencilerini bırakıp İstanbul’da İdil Biret’i tekbirlerle protesto eden öğretmeni arıyor gözlerim. Bir ses, küçük bir tepki verir mi diye bekliyorum.
Boşuna…
Türkiye’nin Rusya’yla S-400 hava savunma sistemleri anlaşması, ABD’yi çileden çıkarmış görünüyor. Kamuoyu, Alperenlerden, ABD’nin özellikle son haftalarda ülkemizi hedef alan açıklamalarına niçin kayıtsız kaldıkları sorusuna açıklık getirmelerini bekliyor.
Aradığınız kişiye ulaşılamıyor…
Şimdi de mezarlığa saldırı girişimi hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum.
Bu olayı kınamalarını, geleneklerimize aykırı olduğunu yüksek sesle dile getirmelerini bekliyorum.
Mezarlığa ve Ölüye Saldırı Kültürü Bize Yabancı
Ankara’da mezar baskınına katılanların herhangi bir gruba üye olup olmadıklarını bilemiyorum. Bu tür eylemlerin, ülkemizin bağımsızlık ve egemenliğine, toprak bütünlüğüne hizmet etmediği biliniyor. Ülkemizde yaşanan Amerikancı teröre karşı mücadelenin onlarca etkili yolu var. Bunlar dururken mezarlığa saldırmak, iyi niyetle okunamayacak bir girişim olarak görülmelidir. Yaşlı bir annenin cansız bedenine terörist muamelesi yapmak, Türkiye’nin uygarlık birikimiyle açıklanamayacak bir durumdur.
Ayıptır!
Utanılacak bir durumdur.
Bu olayla, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini dinamitlemek isteyenlere gün doğmuştur. Hatun Tuğluk’un Alevi olması, mezarlıktaki saldırı girişimini planlayanların, olaydan ‘azami’ yarar sağlama çabası içinde olduklarını gösteriyor. Yaşlı bir kadının ölüsüne yönelik bu saldırı girişimiyle, Alevileri Türkiye’den koparmak isteyenlerin cephaneliklerine mühimmat taşınmıştır. Aysel Tuğluk’un HDP yöneticisi olması, kışkırtıcı eyleme, Türkiye karşıtı faaliyetlerde ‘prim’ kazandırıyor: “Kürtlerin gömülmesine bile izin verilmiyor!”
Bu utanç verici, yüz kızartıcı eylemin halkımız tarafından benimsenmesi mümkün görünmemektedir. Mezarlığa akın eden grup, Türk Milletinin duygu ve düşüncelerini temsil etmemektedir. Milletimizin, bu tür hareketleri hoşgörüyle karşılamadığı/karşılamayacağı ortadadır.
Bu olayın, Türkiye’nin birliğini hedef alanların konumunu güçlendirdiği açıktır.
Atatürk’ün Örnek Tutumu
Türkiye’nin vatan savunmasındaki başarısı birleştirici siyaset, düşmanı yalnızlaştırma, geniş halk kitlelerini seferber etme, etnik-mezhep temelli ayrıştırıcı söylemlerden kaçınma vb. noktalara özen gösterilmesini gerektirir. Vatan savaşının kazanılmasında belirleyici öge, düşmanı yapayalnız bırakmaktır. Düşmanı çoğaltarak savaş kazanma düşüncesi, gerçeğe aykırıdır.
Çanakkale direnişinde büyük başarılara imza atan Mustafa Kemal’in, kendilerine kurşun sıkan yabancı askerlerle ilgili duyguları, bu tür olaylarda alınması gereken tavrı özetlemektedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Çanakkale’de hayatını kaybeden düşman askerlerinin annelerine 1934 yılında yazdığı mektup, bugün de tarihi bir öneme sahiptir:
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken İngiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz! Sizler Mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz! Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedir ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Saldırgan grubun olaydan nasıl ve kim/kimler tarafından haberdar edildiği sorusu, yanıtlanmalıdır. Olayın gerçekleşme biçimi, ölüm haberinin önceden duyurulduğunu gösteriyor. Önceden planlandığı anlaşılan saldırgan eyleme büyüteç tutulması, önümüzdeki süreçte yaşanabilecek provokasyonları önlemek bakımından büyük bir önem taşımaktadır.
Yaşananlar, iç çatışmaya zemin hazırlamayı hedefleyen bir tertibe işaret ediyor. Haberi veren tertip merkezinin açığa çıkarılması, artık bir zorunluluktur. Bu olayın aydınlatılmasıyla, tüm umudunu iç çatışmalara bağlayan tertip merkezinin beklentileri boşa çıkartılmış olacaktır. Tertipçilerin açığa çıkartılması, ülkemizin esenliği için yaşamsaldır. Bu yönüyle ele alındığında, olaya karışanların tamamının tek tek belirlenerek adalete teslim edilmesi bir zorunluluktur.
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun konuyla ilgili, “Gerekli idari ve adli tatkikatlar da başladı, ilgili gözaltı işlemleri de başlamıştır” sözleri (BBC, 14.09.2017), kamuoyunda, bu üzücü olayın aydınlatılacağı beklentisine yol açmıştır. Bu beklentinin boşa çıkarılmaması, ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye, birlik ve beraberliğimizi dinamitleyen eylemleri mahkûm etmeye mecburdur. Mezarlıkta yaşanan üzücü olay, ülkemizin vicdanını göreve davet etmektedir.
(Körfez, 15.09.2017)