Mehmet Bedri Gültekin, bugün sabah saatlerinde yaşama veda etti. Birkaç gündür deprem bölgesindeydi. Değerlendirmelerde bulunmak üzere dün Ankara’ya dönmüştü. Bölgede günlerce incelemelerde bulunmuş, gözlemlerini kaleme almıştı.
Mehmet Bedri Gültekin, 1953 Tunceli Gömemiş doğumluydu. Fatma-Yusuf Gültekin çiftinin oğluydu. 10 çocuklu bir ailede büyüdü. Temel eğitimini Gömemiş (Köyü) İlkokulunda tamamladı. Ortaokulu ve liseyi Tunceli’de okudu. 1970 yılında Tunceli Lisesinden mezun olduktan sonra ODTÜ’ye girdi. 12 Mart Muhtırası sonrası gelişen gözaltı ve tutuklamalardan dolayı eğitimine ara vermek zorunda kaldı.
1978’de girdiği Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini, 12 Eylül Darbesinden dolayı, 1985’te bitirdi.
Mehmet Bedri Gültekin’in 70 yıllık yaşamı, Türkiye’deki siyasal dalgalanmaları özetlemektedir.
Tek derdi, ülkesinin bağımsızlığı, halkının mutluluk ve refahıydı. Para, pul, şöhret peşinde koşmadı. Yaşamını ülkesine adadı. Namuslu aydınların yaşadığı baskılardan o da payına düşeni aldı.
Cezaevinde geçirdiği yılların faturasını halka çıkarmadı.
Pülümür Çayı’nın kıyısındaki köyüyle, köylüsüyle bağlarını hep korudu.
Türkiye’den başka bir yerde gelecek arayışına girmedi.
Eli kalem tutan namuslu aydınlarımızdandı. Çok sayıda çalışmaya imza attı. Türkçenin Dünü ve Yarını, Laikliğin Neresindeyiz, Gelenek ve Gelişme, Batı Asya Birliği, Asya’nın Yükselişi – Bölgesel Birlikler, bu çalışmalardan sadece birkaçıydı.
Eğilip bükülmedi.
Aynı saflarda ömür tükettiği bazı arkadaşlarının akıl almaz davranışlarından etkilenmişti. Sisteme ‘ortak’ olmanın yolu, arkadaş tasfiyesinden geçiyordu. Tasfiye için her yol denenebilirdi. Aile bireylerinin ‘sicili’ni sorgulamak da onlardan biriydi. Bir gazetecinin, 90 yaşındaki annesiyle yaptığı görüşme kayıtları, Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı bir ifadeye rastlama ‘umudu’yla, defalarca incelenmişti.
O görüşme kayıtlarında, yaşlı kadının, Cumhuriyete hakaret içeren ifadeleri aranmıştı! Oysa anne, Cumhuriyet Devrimini yaşatma kararlılığında olduğunu düşündüğü ‘arkadaşlara’, tavuğunun yumurtalarından elde ettiği gelirle katkı sunmuştu.
Yaşlı anne, ‘arkadaş’ evriminden habersizdi.
İlk günden itibaren birlikte yol aldığı bazı arkadaşları sürece sessiz kalmıştı.
Gerçeğe bağlılık aşkı çoktan terk edilmişti.
Mehmet Bedri Gültekin’e özellikle son birkaç yılda yaşatılanlar, ülkemizdeki siyasal gelişmeleri anlamak isteyenler için ders niteliğinde. 40-50 yıllık yol arkadaşlığına, ‘ihanet’ ya da ‘hain’lik damgasıyla, bir günde son veriliyordu.
Akıl tutulması yaşayanlara, o lanetli kavramları tekrar etme görevi düşüyordu.
Mehmet Bedri Gültekin, eline, beline, diline sahip olanların geleneğinden geliyordu. Bütün ömrü, bu güzel değerleri yaşatmak için geçti. Korkudan sokağa bile çıkılmayan koşullarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu karış karış gezdi.
Diyarbakır’ın kepçe operatörüyle, köylüsüyle, esnafıyla, çobanıyla, aydınıyla sıcak bağlar kurdu.
Mehmet Bedri Gültekin, en verimli çağında aramızdan ayrıldı. Depremin yarattığı büyük acılara tanıklık etti. Kalbi, depremin ağır yükünü taşıyamadı. Kuruluşuna önderlik ettiği gazetesi, ölüm haberini ana sayfadan duyurmayı bile kendisine çok görmüştü.
Temiz bir insandı. Yüreği temizdi. Hilesiz hurdasız bir yaşam sürdü. SBF mezunu, sarı basın kartı sahibi gazeteciydi. Yetenekli ve birikimliydi. İsteseydi sistemin zirvesine çıkabilirdi. Edep erkân bilirdi. Hoşgörülü, ağırbaşlı, mütevazı ve güven vericiydi.
Mehmet Bedri Gültekin, 15 Şubat Çarşamba günü, saat 12.00’de, SCP Genel Merkezi önünde düzenlenecek cenaze töreninin ardından, memleketine uğurlanacak. Gültekin, 16 Şubat’ta, baba ocağı Gömemiş köyünde sevenlerine kavuşacak.
Namuslu ve vicdanlı bir vatansever için dökülecek gözyaşları bu kez…