Türkiye öğretmen hareketinin önderlerinden, eğitimci ve yazar Bilal Dilber kalbine yenik düştü. 1 Ağustos’ta yitirdiğimiz Dilber’in ölüm haberini Öğretmen Dünyası çalışanlarından Selime Özkuzucu’dan öğrendiğim sıralarda, cenazesi memleketi Trabzon’a gönderilmiş, Kocaeli’den cenazeye katılmak mümkün olmamıştı.
Bilal Dilber, sadece Öğretmen Dünyası okurlarının değil, eğitim alanında çalışma yapan araştırmacı-akademisyenlerin de yakından tanıdığı bir eğitimci ve kalem emekçisi. Titiz bir araştırmacı. Birçok bilimsel yayında araştırmalarına atıfta bulunulmuş olması da bu düşünceyi doğruluyor.
Gösterişten Uzak, Mütevazı Bir Aydın
Bilal Dilber’le 17 Mayıs 2006 tarihinde İstanbul Gaziosmanpaşa Sultançiftliği’ndeki evinde görüşmek üzere yola çıktığımda, İstanbul trafiğine takılmış, saatlerce yolda kalmıştım. Gecikince merak etmiş, telefonla aramıştı. Uzun bir süreden beri tedavi gördüğünden dolayı bitkin düşmüş olmasına rağmen, ayaktaydı. Danıştay’ı hedef alan saldırı o gün gerçekleştirilmişti. Yaklaşık bir saat süren söyleşimiz sırasında Danıştay saldırısından da söz etti ve çok üzgün olduğunu dile getirdi. Söyleşide dikkatimi çeken noktalardan biri de birçok ayrıntıyı zorlanmadan hatırlamasıydı. Söyleşimiz sırasında gerekli gördüğü sayısal bilgileri, tarihleri ve isimleri rahatlıkla belirtebiliyordu. Gösterişten uzak sade yaşamı ve milletine olan bağlılığı, en hasta olduğu dönemde bile düşünsel faaliyetlerini sürdürmesinin ipuçlarını veriyor. Ölümünden iki ay önce Öğretmen Dünyası’nın Haziran sayısında yayımlanan “Türk Eğitim Sisteminde Avrupa Birliği Etkisi / MEB İşgal Altında!” adlı incelemeyi hasta yatağında yaptığı biliniyor.
Bağımsızlık Tutkusu
Bilal Dilber’in 57 yıllık yaşamına bağımsız Türkiye tutkusu damgasını vurmuştur. Ülkemize yabancı devletlerin müdahalesine hep tavır aldı. 1980 öncesi dahil her dönem anti emperyalist saflarda yer aldı. SSCB’den ‘sosyalizm’ bekleyen bazı çevrelerin aksine halkının tarihsel birikimine ve gücüne güvendi. AB sevdasının eğitimcileri etkilediği yıllarda Türkiye’nin egemenlik haklarını savundu ve bağımsızlıkçılıktan asla ödün vermedi. Bu konuda yaptığı ciddî araştırmalarla eğitim kamuoyunu aydınlatmaya çalıştı. ’80 sonrasında ABD-AB’nin ulusal devletleri yıkma projesine karşı mücadele yürüttü, Kemalist Devrimin ödünsüz bir savunucusu oldu. Atatürk’ün ulusal eğitim politikasının kitlelerce kavranması amacıyla büyük çaba gösterdi.
Ulusal Eğitime Adanmış Bir Yaşam
Bir insan ömrünü neye vermeli? Bilal Dilber’in bağımsız Türkiye’ye adadığı yaşamı bu soruya verilebilecek en güzel yanıtlardan biridir. Bağımsız bir ülkenin eğitim sistemi elbette ulusal olacaktır. Dilber, paraya pula değil, ulusal eğitime adanmış yaşamıyla öğretmen hareketinin seçkin önderlerinden biridir.
Ulusal eğitim sistemimizi hedef alan Batı güdümlü ‘reform’lar konusunda ciddî araştırmalar yaptı ve eğitimcileri aydınlatmaya çalıştı. Türkiye öğretmen hareketi ulusal eğitimi tasfiye planlarını Dilber’in makalelerinden öğrendi. Toplam Kalite Yönetimi, İlköğretim Program Geliştirme Çalışmaları, yabancı uzmanların ülkemizdeki faaliyetlerini toplumcu ve gerçekçi bakış açısıyla ele aldığı yazıları eğitim kamuoyu üzerinde etkili oldu.
Sınıf(ın) Öğretmeni
Bilal Dilber’in yüze yakın makalesi yayımlanmıştır. Dilber’in bu kadar üretken olmasının en önemli nedeni, beyni ve yüreği ile Türkiye’ye bağlı olması ve örgütlü mücadele geleneğinden hiç kopmamasıdır. 20 yaşındayken TÖS üyesi olan Dilber, Cumhuriyet Devrimini tamamlama programına her zaman örgütlü olarak destek verdi. Üyesi olduğu kitle örgütlerinden bazıları: TÖB-DER, Eğitim-İş (kurucu), Eğitim-Sen ve İstanbul Eğitimciler Derneği (başkan).
Partisiz iktidar mücadelesi verilemeyeceğine inanan Bilal Dilber, emekli olunca İşçi Partisi’ne üye olur ve Eğitim Komisyonu’nda görev alır. Parti üyeliği yaşamının sonuna kadar devam eder. Sınıf öğretmeni olan Dilber, meslek yaşamı boyunca emekçi davasına bağlı kaldı. O, bu anlamda sadece sınıf öğretmeni değil, ‘sınıf’ın da öğretmeni olmuştur.
Bilal Dilber, geride yüze yakın makale bıraktı. Türkiye ulusal eğitim hareketinin önemli birikimini yansıtan bu makalelerin bir kitapta toplanması, kendisini milletine adayan bu yurtsever eğitimci-yazarı ebedileştirmek bakımından büyük önem taşımaktadır. Türkiye, 1949 yılında Sürmene’de gözlerini dünyaya açan Karadenizli bu Çılgın Türk’ün yasını tutmayacak, eserleri ve onurlu mücadelesiyle sonsuza kadar yaşatacaktır.
Bu yazı, Öğretmen Dünyası’nın Eylül 2006 tarihli 321. sayısında yayımlanmıştır.