Ah şu çeşmeler… Lülesinden sevgi akan. Sevgiyle, aşkla, coşkuyla çağlayan çeşmeler. Yurdun dört bir yanında yorulmak bilmeyen. Doğaya hayat veren, doğanın hayat verdiği çeşmeler.
Can verir çeşmeler doğaya, tutkuyla, aşkla.
Su, kirden pastan arınmanın aracı.
Köy çeşmeleri, darda kalanların imdadına yetişen Hızır’ın mekânı.
Su, kardır; beyaz, bembeyaz, kar beyazı…
Sevdadır.
El değmemiş, kirlenmemiş, kirletilmemiş.
Suyla arınır, yaşama gözlerini ilk açanlar.
Suyla uğurlanırız sonsuzluğa.
Öylece hareketsiz duran bedenimize dökülen suyla çıkarız son yolculuğumuza.
Köy çeşmeleri, elde yıkanan çamaşır, soğuk kış günlerinde ipte buz tutmuş okul önlüğüdür.
Ablanın biri yamalı, iki cepli önlüğü…
Dantel işlemeli yakalık bir de…
Zorbalığın yumruğunu sineye çeken genç kadının tülbendindeki kanı temizleyen tatsız, kokusuz, renksiz bir sıvı.
Kanına girilen masum köylünün çizgili pijamasından toprağa karışan zorbalığın suç kaydının tutulduğu arşiv.
Hılves köylüsü, su ihtiyacını, 1970’li yılların başına kadar, erişilmesi güç kaynaklardan karşılarmış. Koreku Çeşmesi (Heniye Koreku), Pagu Çeşmesi (Heniye Pagu)) bunlardan ikisiymiş.
Hılves çeşmeleri, zorlu bir coğrafyanın mucizelerindendir. Çeşmelerin metal boruları, taşı, çimentosu ve kumu insan ya da katır sırtında köye taşınmış. Her köylü, payına düşen kanalı karşılıksız kazmış.
Yakınmayı aklına bile getirmemiş.
Hılves çeşmelerinin yapımını ‘kral’ koltuğundan yöneten şanslı müteahhide gıpta etmemek elde değil! Kazma kürekle işe koyulan Hılveslilerden birçoğu sonsuzluğa uğurlanmış. Hasan (Ahmet) Güzel, 1971’de köye veda etmeden birkaç yıl önce çeşmelere emek veren Hılveslilerden.
Köyden ayrılıyorum, bana ne, demek aklının ucundan bile geçmemiş.
Bir başkası, vurduğunu deviren, çimento torbalarını sırtlarken, eyvallah dememiş kavurucu sıcaklara…
Kesme taşları omuzlamış bir diğeri, kasketi terden sırılsıklam.
Alüminyum çaydanlıkta demlenmiş çayla, çeşme emekçilerinin imdadına yetişmiş, 20’sinde bir gelin. Boncuk işlemeli beyaz tülbendiyle başı örtülü, kimseyle tek kelime konuşmayan.
Boğazı kurumuş işçiler birlikte oturmuş yer sofrasına.
Yedikleri mi, ekmek, çökelek, ayran bir de.
Ekşi mi ekşi…
Arada bir zervet.
Çaydanlığın başında nöbet tutmuş, gelin.
Gözü, boşalan bardaklarda.
Yaz sıcağında kavrulmaz gelinler, ayazda üşümez!
Baba ocağından kovulduktan sonra yersiz yurtsuz.
Dilsiz…
Sesi bile çok görülmüş kendisine.
Yasaklanmış sesi.
Yeryüzünde uykusu gelmeyen, yorulmayan, hastalanmayan, acıkmayan ve konuşmayan tek canlı…
Gelin toplamış sofrayı, merteğe asılı salıncakta bebeği emzirme vakti.
Sigara içmeyenden işçi olmaz!
Tüttürülmüş sigaralar,
Dost ateşiyle yakılan.
Elden elde dolaşmış ateş.
Metrelerce uzunluktaki demir borular, Tunceli-Pülümür kara yolunun kıyısından omuzlarda taşınmış köye.
Dik yokuşta ah vah eden olmamış.
1970’e sayılı yıllar kala (1968?) Hılves beş çeşmeye kavuşmanın sevincini yaşamış:
Vuroz Çeşmesi/Heniye Vuroz (Dönmez-Doğan aileleri),
Huri Çeşmesi/Heniye Horiye (Ayaz ailesi),
Pagu Çeşmesi/Heniye Pagu (Sağlam ailesi),
Mahmut Çeşmesi/Heniye Momud (Genç ailesi),
Taht Çeşmesi/Heniye Taht (Kaya ve Doğan aileleri).
Mahmut Çeşmesi, Koreku’dan almış suyunu. Pagu Çeşmesi, kendi öz kaynağından beslenmiş.
Hılves’in ışığı 1970’lerden itibaren sönmeye başlamış. 1971’de Ahmet (Hasan) Güzel ayrılmış köyden. Ardından Ahmet Akdemir ve Hüseyin Çayır, son bir kez el sallamış o zorlu coğrafyaya.
1980 sonrası mı, tam bir yaprak dökümü…
Ali Hıdır Ayaz, gözü yaşlı veda etmiş köyüne. Kemal Açıkbaş (Pala Kemal) ailesiyle birlikte 1987’de baba dede ocağından ayrılmış.
Mahmut’tan su içen Kemal Açıkbaş (Pala Kemal), Hıdır Genç ve niceleri yıldızlara karışmış.
Vurozu’dan kana kana su içememiş, koca kar kütlesine yenik düşen iki kardeş. İkisi de genç, filinta gibi delikanlı. 1 Mart 1979’da Hılves-Serdeniye yolunda çığa kapılmış. 38 yaşındaymış Ali Kamer Dönmez, Mehmet Ali Dönmez 30’unda.
Gözyaşı olmuş çeşme, lülesinden akmış damlalar.
Bir pepuk tünemiş çeşme başına, ağıt yakmış iki delikanlıya.
Toprak damlı evlerde dul kalmış genç gelinler, çocuklar yetim.
Hılves’in doğusundan akan kara öfkelenmiş köylüler.
Kara kış, yokluk ve zorbalığın kol gezdiği Hılves’te son bir köylü kalmış, 1992 Eylül’ünde…
Bir gece vakti çalınmış kapısı köylünün,
Sokulmuş çocuk ablasına.
Zorbalar kan ister, can ister zorbalık.
Eylül’ün 22’si…
Yaprakların sararma vakti…
Zifiri karanlık…
Zorbalar çay ister, ekmek, çökelek…
Yoksulun mutfağındaki bir çuval unda gözleri…
Oturmuş sacın başına anne,
Yüzyılın yorgunu.
Taze ekmek kokusu yayılmış toprak damlı evden.
Sofrada zorbalar.
Sırtlamışlar ekmeği, tereyağını, çökeleği.
Beraberinde pijamalı köylü.
Sarıymış rengi.
Ayağında terlik.
Köylünün serveti, yumruğu.
Teke tek girseler kavgaya, serilecek yere her biri.
Eli silahlı zorbaların elinde tutsak.
Meşe çalılarına takılmış saati,
Pijaması paramparça.
Çıkmış terliği ayağından,
Yalınayak,
Sürüklenmiş kilometrelerce.
Sırt çantalarında taze ekmek, tereyağı, çökelek,
Sürüklenen köylünün evinden alınan.
İki çocuk ve anne sokulmuş birbirine,
Açık kalmış kapı,
Rüzgârın üflediği gaz lambasının camı çatlamış.
Vadiden yayılan çığlığa silah sesleri karışmış.
Koca bedende yüzlerce mermi.
Sırtlarında taze ekmek, tereyağı, çökelek.
Sabah kahvaltısı, yerde yatan köylüden,
Vücudu paramparça.
Hılves, Son Köylüsünü zorbalığa kurban verdiğinde öksüz kalmış. Çeşmeler, toprak damlı evler, mezarlıkta yatan ölüler, ceviz ve armut ağaçları, kavaklar kimsesizdi artık.
Vuroz Çeşmesi (Heniye Vuroz), Huri Çeşmesi (Heniye Horiye), Pagu Çeşmesi (Heniye Pagu), Mahmut Çeşmesi (Heniye Momud), Taht Çeşmesi (Heniye Taht), son sakini zorbalığa kurban giden köyde yapayalnız kalmıştı.
Mahmut Çeşmesi’nın yıllarca emzirdiği armut kurumuştu. Karanlık iki el, çeşmeyi yerle bir etmişti.
Bin bir emek ve zorlukla yapılan çeşmeye kıyılmıştı.
Pagu Çeşmesi, 31 yıllık yalnızlığa ve zorbalığa isyanını, lülesinden yayılan buruk sevinçle sürdürüyor.
22 Eylül 1992’de öksüz kalan köye veda vakti.
Zorbalığa boyun eğmeyen Son Köylüyü, köylüleri yürekten selamlayarak ayrılıyoruz köyden.
Geride buruk anılar, izi kaybolmuş mezarlar, yerle bir olmuş evler, ceviz ağaçları, çeşmeler…
Sarp kayalıklara kazınmış insanlık direncinin önünde eğiliyoruz.
Pülümür Vadisi’nin doğu yakasında zorbalığın suç kanıtlarını saklayan insansız köye veda ediyoruz.
(Körfez, 22 Eylül 2023)