TUNCELİ’DE ORMAN YANGINLARI

 

 Mezra köyünden Gavrag'ın görünümü

Mezra köyünden Gavrag’ın görünümü

Tunceli yanıyor… Tunceli ormanları yanıyor.  Ormanlarda mukim hayvanlar yanıyor. Kurt, vaşak, sansar, tilki, ayı, kaplumbağa, tavşan, kuş yanıyor.  Tunceli ormanları…  Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki toplam ormanlık alanların nerdeyse yarısı… Çoğunluğu meşe, ama yer yer kavak, akasya, söğüt, çınar, ardıç ve ayıüzümünü de barındırıyor. Munzur Vadisi ile Pülümür Vadisi’nden yükseklere doğru çıkıldıkça,  meşelik ormanlar yerini ardıç-çekeme bırakıyor.  Onları yetiştirmek için milyonlarca lira ödenek ayrılmadı. Korumak için ne bir çit çekildi ne de gözlem noktaları oluşturuldu.  Cansuyu bile istemediler. Kendi başlarına doğup büyüdüler. Doğar doğmaz ayağa kalkan dağ keçilerinin yavruları gibi direngen ve gururluydular.  Zorlu kış koşullarına yüzyıllarca direndiler. Çığa, sele, kayalara, toprak kaymasına karşı siper oldular.

Her kavgadan alınlarının akıyla çıktılar.

Hiç ihanet etmediler.

İhanet onların dağarcığında yoktu.

Kendilerine sığınan canlılara göğüslerini siper ettiler.

Kurdun kovaladığı tavşanı, yılanın peşine düştüğü sincabı, avcının yaylım ateşe tuttuğu ayıyı bağrına bastılar. Ayılar, kurtlar, kuşlar, sincaplar, vaşaklar, yaban domuzları, sansarlar, tilkiler, kaplumbağalar, kirpiler, balarıları, dağ keçileri, yılanlar, kertenkeleler, ağustosböcekleri, ateşböcekleri, karıncalar, salyangozlar ve diğer canlıları bir anne şefkatiyle kucakladılar. Bütün zenginliklerini paylaştılar. Sahip oldukları zenginlikleri canlılara cömertçe sundular. Meyveleriyle, yapraklarıyla,   tohumlarıyla doyurdular. Sıcak yaz günlerinde gölgelerinde serinlettiler. Koca gövdelerinde sincapları, kuşları, tavşanları, tilkileri, ayıları ağırladılar. Yaşlananlar, soğuk günlerde bedenleriyle köylüleri ısıttılar. Tunceli ormanları, ölürken bile yaşatmayı ilke edinmiştir. Çürüyüp toprağa karışmayı değil, varlıklarıyla yöre insanını dondurucu soğuklardan korumayı yeğlediler.  Onlar için toprak damlı evlerin bacalarından yükselen alev olmak, büyük mutluluktu.

 

İki Yüz Yıldır Yanmayan Ormanlar Niçin Yanıyor?

İbreli (İğne yapraklı) ağaçlar çabuk tutuşur. Çamlık alanlarda sık sık yaşanan orman yangınlarının bir benzerine Tunceli’de rastlanmaz. Tunceli ormanları yapraklı olduğu için öyle kolay yanmaz. Meşe çok dayanıklı bir ağaç türü, küçük bir kıvılcımla tutuşmaz. Yüzyıllardır bu ormanlarda ‘dikkatsizlik’ vb nedenlerden dolayı bir tek yangın bile çıkmamıştır. Meşelik alanlar kendiliğinden yanmaz! Sigara izmaritiymiş, piknik ateşiymiş, ısınan nesnelermiş! Bunların hiçbiri Tunceli’de orman yangını çıkaramaz. Yangın için kibrit, benzin vb. yanıcı maddeler lazım.  Orman yangını için kibrit de yetmez. Kibritle tutuşturulan orman yangınını ‘beslemek’ için tam teçhizatın yanı sıra ‘sabır’a da ihtiyaç var. Diyelim ki orman tutuştu, çam gibi alev almaz ve kısa bir süre sonra kendiliğinden söner.  Orman Yangınları Sözlüğünde, günlerce süren yangınları müdahale dışında açıklayabilecek bir kavrama henüz yer verilmemiş.

1980’li yıllarda ölen köylülerden yaşı 90’ı geçenler, orman yangınlarından söz etmemişlerdir. 1980’lerde hayata veda edenlerin, 1800’lü yıllarla ilgili bilgi sahibi olmaları son derece doğal. Bölgede, bilindiği kadarıyla, son iki yüzyılda kendiliğinden oluşmuş  orman yangınına ilişkin herhangi bir kayda rastlanmamıştır.  Yaklaşık 80 yıl önce meydana gelen ve bugün hayatta olan yaşlıların da tanık olduğu orman yangınları, kendiliğinden değil, insan müdahalesinden kaynaklanmıştır. O tarihlerde bölgede yaşanan bazı üzücü olaylardan köylerle birlikte ormanlar da payına düşeni almıştır. Daha yalın bir ifadeyle, ormanlar yanmamış,  yakılmıştır!  

 

Orman İşletmesi Ne İş Yapar?

Tunceli’de ormanlardan yükselen alevlerin öyküsü otuz yıl öncesine dayanıyor. 1990’lı yıllar, ormanlara ateşin düştüğü yıllar olarak tarihe geçmiştir. Millî Parklar cayır cayır yakılmış ve ilin doğal bitki örtüsü ile hayvan varlığı tarumar edilmiştir. Tunceli, bitki örtüsü ve hayvan varlığı yönünden yoksullaşmıştır. 1990’lı yıllarda başlayan yangınlara gösterilen tepkiler sonuçsuz kalmıştır. Bir çuval odun taşımanın bile suç sayıldığı,  silahlı orman muhafaza memurlarının odun taşıyan katır ve eşekleri kamulaştırdığı, yoksul köylülerin toprak damlı evlerinde kışlık yakacak olarak istiflediği odunlara el koyduğu dönem geride kalmıştır. Köylülerin balta ve taralarını (dare) müsadere eden Orman İşletme Müdürlüğü, ormanların her santimetrekaresine düşen ateşi seyretmiştir.  Ormanlardan yükselen alevler ve dumanlara seyirci kalan Orman İşletme Müdürlüğünün işgüzar yetkilileri, Pülümür-Tunceli, Nazımiye-Tunceli, Tunceli-Ovacık kara yollarında, katır sırtında odun taşıyan köylüler hakkında yasal işlem yapmaktan geri durmamışlardır.

 

Vatan Savunması, Ormanları Korumakla Başlar

Ormansız yurt, vatan değildir. Ormanları yakılan, bitki ve hayvan varlığı tarumar edilen topraklar vatan mıdır? Kaplumbağası, dağ keçisi, tavşanı, ayısı, kurdu, kuşu, balığı, sincabı, sansarı, balarısı, vaşağı, tilkisi, börtü böceği yakılan coğrafya vatan toprağı olarak tanımlanabilir mi?  Meşe, kavak, çınar, ardıç, akasya, ayıüzümü ve   söğüt ağaçlarına odun gözüyle  bakanlar için vatan nedir?  Bitki örtüsü ve hayvan varlığının kökünü kazıma faaliyetlerinin faillerine  niçin yaptırım uygulanmadığı sorusu, bir türlü yanıtlanamamaktadır.  Toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlar, bu ülkenin ormanları, denizleri, canlıları için toprağa düşmemişler miydi? Kırmızı benekli alabalığı sevmeyenler için, göz rengini Karadenizli kızdan alan Çemesol ve Munzur ne ifade etmektedir? Alevlerle kavrulan kaplumbağalar, dağ keçilerinin  ikiz oğlakları, yavru ayılar, yumurtadan yeni çıkan kuşlar, minik vaşaklar ve  kirpilerin acı çığlıklarıyla  mutlu olmak, insanlıkla ya da vatanseverlikle açıklanabilir mi? Şu yeryüzünde, günlerce süren yangınları seyreden Orman İşletme Müdürünün görev aşkını tanımlayacak bir edebiyatçı bulunabilir mi? Korumakla yükümlü olduğu ormanlar cayır cayır yanarken karagözlük takan, kulağına pamuk tıkayan yetkililerin akıl ve ruh sağlığını merak etmek, bir yurttaşlık görevi değil midir?  Duman kokusunun hemen her yerden hissedilebildiği Tunceli’de, Munzur’un kıyısında gününü gün eden mülki erkânın  içine düşürüldüğü acıklı durum, sadece Tunceli’yi değil, Türkiye’yi yaralamaktadır.   

 

Tunceli Semalarında Ağıt Yakan Kırlangıç

Tunceli yanıyor… Ormanlardan havaya dağ keçisinin ikiz oğlaklarının yanık kokusu ve çığlığı karışıyor. Yuvaya yiyecekle dönen anne kuşun feryadını duyacak bir vicdan yok. Yangın vicdanları yok ediyor ve kişilik yıkımına yol açıyor.  Üç kuruşluk çıkar için insanlık değerlerini paspas eden yöneticiler suskun. Bir kırlangıç, kömürleşmiş yavrusuna,  Tunceli semalarında ağıt yakıyor. Orman mühendislerinin, orman işletme şeflerinin, orman muhafaza memurlarının, veterinerlerin, ziraat mühendislerinin, Orman Fakültelerinin, kediler için gözyaşı dökenlerin  kulakları kırlangıcı duymuyor.  Ormanlık alanlardan yükselen duman kokusu her yere yayılıyor, ama burunlar tıkalı! Kulaklar sağır!

Gözler gerçeği görmez olmuş.

Dünya tarihinde, orman yangınlarıyla çözümlenmiş bir ekonomik ya da toplumsal sorun bulunmuyor. Coğrafyayı, toplumsal ve ekonomik sorunların sorumlusu olarak gören mantık, çözümsüzlük üretiyor.

Gözleri kör, kulakları sağır, vicdanları yok eden yangınlarla Tunceli üzerinden iç cephede tereddütler yaratılıyor,  bilerek ya da bilmeyerek, Amerikancı eğilimler güçlendiriliyor.  Amerikan üslerini kapatmazsan, Amerika’nın iç karışıklık yaratan eylemlerine net tavır almazsan, Amerikancı örgütlere göz yumarsan, akıl ve bilimden  uzaklaşırsan, iç cephede tereddüt ve kararsızlık yaratırsın. Tunceli’de yaşanan orman yangınları, özellikle ekonomik kriz koşullarında,  iç cepheyi bölen birer araca dönüşüyor ve  Türkiye’ye büyük zarar veriyor.   

  

Geride Kalan Acı ve Hüzün

Yangınlarla yok edilen ormanlık alanlardan geriye acı ve  hüzün kalmıştır. Delikanlıların ve genç kızların gölgesinde düş kurdukları meşe ağaçları, gökyüzünü öpen kavaklar, asırlık ardıçlar, kuşların yuva yaptıkları ağaç kovukları, bozayıları doyuran elma fidanları, kuşları besleyen böğürtlenler, çocukların tırmandığı alıç ve ahlatlar, yoksul köylülerin kış sofralarının vazgeçilmezi kuşburnu kömürleşmiş ve küle dönmüştür.

Yanan yaban hayvanlarından artakalan kemikler, kabuğunun yarısı yanmış kaplumbağalar, dağ keçilerinin boynuzları, geride hiçbir iz bırakmamış yavru ayılar, alevlere en başında teslim olmuş  balarıları vb.  acı görüntüler, yaşanan acıyı tarifsiz kılıyor.

Yangınlarla Tunceli’nin hafızası  siliniyor ve yok ediliyor.

Tunceli ormanlarından göğe yükselen çığlıklar, Türkiye’nin vicdanını göreve çağırıyor.  

 

(Kırmızıköprü/Pülümür, 18 Ağustos 2018)

 

  • Related Posts

    AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU HÜSEYİN ASLAN

    Hüseyin Aslan (1928-1974). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi   Keko oğlu Ali’nin dillere destan malvarlığının, bir ailenin, daha doğrusu bir köyün kaderinde oynayabileceği rol kimsenin aklına gelmemişti. Ali Arslan (Aliye…

    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN

    Musa Pekin, Kahramanmaraşspor formasıyla.   Pülümür Vadisi’nin batısında yükselen toprak damlı evler… Usta ellerin işlediği kesme taş yapılar. Tek ya da iki katlı evler, zorluklarla mücadele eden bir kuşağın ürünü.…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kaçırdıkların

    ERZİNCAN SANSA VADİSİ’NDE FIRTINALARA MEYDAN OKUYAN PÜLÜMÜRLÜ DEMİRYOLCU HIDIR KELEŞ

    • Eylül 15, 2024
    • 23 views
    ERZİNCAN SANSA VADİSİ’NDE FIRTINALARA MEYDAN OKUYAN PÜLÜMÜRLÜ DEMİRYOLCU HIDIR KELEŞ

    PÜLÜMÜR GOMEDERİ YAYLASINA  VEDA

    • Eylül 15, 2024
    • 9 views
    PÜLÜMÜR GOMEDERİ YAYLASINA  VEDA

    PÜLÜMÜR DEREBOYU’NDA AĞLAYAN  ÇEŞME

    • Eylül 5, 2024
    • 25 views
    PÜLÜMÜR DEREBOYU’NDA AĞLAYAN  ÇEŞME

    SONGÜL BUDAK ASLAN, “BİR ZÜMRÜT ON ÜÇ KADIN”LA ÇÜRÜMÜŞLÜĞE NEŞTER VURUYOR

    • Eylül 3, 2024
    • 29 views
    SONGÜL BUDAK ASLAN, “BİR ZÜMRÜT ON ÜÇ KADIN”LA ÇÜRÜMÜŞLÜĞE NEŞTER VURUYOR

    AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU HÜSEYİN ASLAN

    • Ağustos 9, 2024
    • 621 views
    AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK  KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU  HÜSEYİN ASLAN

    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN

    • Temmuz 27, 2024
    • 506 views
    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN