Sosyal Bilgiler 4. Sınıf Ders Kitaplarıyla İlgili Değerlendirme

 

 

            Ders kitapları,  Millî  Eğitim Bakanlığı  Ders  Kitapları  YönetmeliğiDers  Kitaplarında  Aranacak  Nitelikler  ile  Yayın  Evlerinde  Aranacak  Şartlar, Ders Kitaplarının  Hazırlanması, İncelenmesi,  Değerlendirilmesi  ve  Eğitim  Araçlarının  Seçimine  İlişkin  Yönerge’de belirtilen  hükümlere uygun  olarak  hazırlanır (MEB, 1995). 

 

            Söz konusu yönergeye göre, ders kitapları, Anayasa ve kanunlara aykırı hususları ve reklam niteliğindeki ögeleri içermez,  temel insan haklarına  aykırılık  taşımaz; cinsiyet,  ırk,  din, dil,  renk,  siyasî  düşünce, felsefî  inanç, mezhep  vb.  ayrımcılık  içermez. Aynı yönetmelikte, kitapların hazırlanmasında bilimsel ilke ve yöntemlerin esas alınacağı belirtilmektedir.  

 

            Ders kitapları, 1739 sayılı  Millî  Eğitim Temel  Kanunu’nda   yer  alan  Türk  Millî  Eğitiminin Genel  Amaçlarında   belirtilen “Atatürk   İnkılâp  ve İlkelerine  ve  Anayasada  ifadesini  bulan  Atatürk  Milliyetçiliğine  bağlı; ailesini,  vatanını,  milletini  seven  ve daima  yüceltmeye  çalışan;  insan  haklarına  ve Anayasanın  başlangıcındaki  temel  ilkelere  dayanan  demokratik, lâik  ve  sosyal  bir  hukuk  devleti  olan  Türkiye  Cumhuriyeti’ne  karşı  görev  ve  sorumluluklarını  bilen  ve  bunları  davranış  hâline getirmiş  yurttaşlar  olarak  yetiştirme”  maddesine aykırı olarak hazırlanamaz.  

    Günümüzde ders kitapları bilimsel süzgeçten geçirilmekte midir? Eğitim ‘reformu’,  ders kitaplarının içeriğini nasıl etkilemektedir? Bu ve benzer sorulara yanıt aranan yazıda, küreselleşme sürecinin ders kitaplarında yarattığı tahribatın boyutlarına dikkat çekilmektedir.

  Yeni ilköğretim programının 2005 yılında uygulanmasıyla birlikte ders kitaplarında köklü değişikliklere gidilmiştir. 2005 yılından önce okutulan kitaplardan bir an önce kurtulmak isteyen Millî Eğitim Bakanlığı (MEB),  yeni kitapların hazırlanması sürecinde dikkatli davranmamıştır. Bu durum, doğal olarak,  bilimsel ve edebî niteliği tartışmaya açık kitaplara onay verilmesine neden olmuştur. Ders kitaplarında rastlanan dil, anlatım, yazım ve bilimsel yanlışların tamamının ifade edilmesinde dergi sayfaları yetersiz kalmaktadır. Kitaptan yapılan alıntılarda karşılaşılan dil ve yazım yanlışlarına dokunulmamıştır.

 Sosyal Bilgiler Programında  Türkiye’ye  Müdahale  Tehdidi

  Sosyal Bilgiler Programında şu ifadelere yer verilmiştir“Konan ismim,  kazandığım vatandaşlık hakkım ve  aile bağlarım   korunur.   Bunları  değiştirmek  için baskı uygulanmaz. Bunlar  benden alınırsa,   bütün devletler  ona  karşı çıkar. (MEB, 2005:297).     Programın  aynı sayfasında  yer  alan  şu cümle de  dikkat  çekici: “Haklarımdan  yararlanmam  bütün  devletlerin  güvencesi altındadır.”  Ulusal devlete meydan okuyan bu ifadelerden  ders kitapları da  payına düşeni almıştır. Sosyal Bilgiler ders kitapları küreselleşmeye uygun olarak hazırlanmıştır.  Sosyal Bilgiler programının genel amaçlarından, Türk milleti kavramı çıkartılmıştır (MEB, 2005: 9).

  Aşağıda işlenen konularda belirtilen sayfa numaralarının tamamı MEB’in yayımladığı 4. sınıf öğretmen kılavuz kitabına aittir. Söz konusu kitap kaynakçada  (Tekerek vd. 2005) biçiminde yer almaktadır.

  Atatürk, Kemal  Sunal’la  Birlikte Tanıtılıyor!

 “Kendimi Tanıyorum”  ünitesinde   kimlik  kartlarına çeşitli  örnekler  veriliyor. Atatürk’ün nüfus  cüzdanı; özel  dershane, toplu  ulaşım, meslek, vakıf  ve  dernek  üye  tanıtım  kartlarıyla  birlikte  tanıtılıyor (s.28, 29, 32, 33).  Atatürk’ün nüfus  cüzdanıyla  ilgili  örneğin bir benzerine de “Onlar Başardı”  konusunda  rastlanıyor.   Bu konuda;   sanatçı ve   sporcular, fotoğraflarıyla birlikte, Atatürk’le yan yana  tanıtılıyor. Sosyal Bilgiler  kitabında   şu  isimler  yan  yana  getirilmiş: Atatürk, Kemal Sunal, Âdile Naşit, Dr. Mehmet  Öz, İdil  Biret, Prof. Dr. İlber  Ortaylı,  Barış  Manço,  Sertab Erener,  Mehmet  Okur, Hasan Âli Yücel  (s. 44, 45).  Kitabın 2006 baskısında Kemal Sunal’ın yerine Attilâ İlhan’ın fotoğrafı kullanılmıştır. Attilâ İlhan’ın adı  Atilla  biçiminde yanlış yazılmıştır (Tekerek vd., 2006: 19).

 (*) Bu çalışmaya Sema Koral ve Ahmet Şimşek katkı sunmuştur.     

 (**) Huriye Pak İlköğretim Okulu Derince/KOCAELİ

  Cumhurbaşkanı Yok, Sertap  Erener  Var!

   Kılavuz, ders ve  çalışma  kitaplarında  bazı  ‘yıldız’lar  tanıtılıyor.  Bir  kısmı o  kadar  önemsenmiş  ki,   Atatürk’le  birlikte  tanıtılmalarında bile  sakınca  görülmemiş.   Sertap  Erener,   Kemal  Sunal,  Âdile  Naşit,  Barış  Manço   vb. sanatçıların  Atatürk’le  yan  yana gösterildiği  kitapta,  Cumhurbaşkanı  Ahmet Necdet   Sezer’in  adı  geçmiyor. Ders  kitabında,  Cumhurbaşkanının,  23  Nisan’da  bir  öğrenciyle  makamında  çekilen     fotoğrafının yayımlanmasına karşın,  fotoğrafın kime  ait olduğu  belirtilmemiş (s. 217).  Aynı  sayfada,  10.  Cumhurbaşkanının 23  Nisan  mesajı yayımlandığı  hâlde, Cumhurbaşkanın  adı  yine  belirtilmemiş.    Öğrenciler,  Türkiye’nin 10. Cumhurbaşkanının kim  olduğunu    ancak  5.  sınıfta  öğrenebilmektedir. Çünkü  Cumhurbaşkanının adı  5.  sınıf  kılavuz  kitabında   geçmektedir (Karagöz  vd., 2005: 211).

  Manastırlı Hamdi’nin ‘Açığı’nı   Arayan  Kitap!

   Kitapta,  İstanbul’un    İngilizler  tarafından  işgalini ve  Şehzadebaşı’ndaki Muzıka Karakolu baskınını  Mustafa  Kemal’e  bildiren  Manastırlı  Hamdi’nin   yazdığı telgraf   metnindeki  yazım  yanlışlarına dikkat çekilmektedir:  “Manastırlı Hamdi  Beyin   acele ile  gönderdiği telgraftan  hareketle, ilgili cümleleri   yazım  kurallarına  uygun  bir şekilde   yazmalarını  sağlayınız.”  (s. 152).  Bu ifade, 2006 baskısında şu şekilde değiştirilmiştir: “Hamdi Bey’in Atatürk’e gönderdiği telgraftaki cümleler imla kurallarına uygun olarak yazılmış mıdır?”  (Tekerek vd, 2006: 114).  Dil  ve  yazım  yanlışı  yönünden bir  benzerine  rastlanmayan kitapta,  Kurtuluş  Savaşı’nda  önemli  bir  rol  oynayan  Manastırlı  Hamdi Bey’in telgrafının  içeriğine  değil  biçimine  vurgu  yapılmasının,  ulusal  tarih  bilincinin  geliştirilmesine   hizmet  etmeyeceği  ortadadır.

  Öğrenciye Türk Bayrağı  Değil  Avustralya  Bayrağı  Çizdiriliyor

  Kılavuz  kitapta, Tunus ve  Türk  bayrağı   arasındaki   benzerliklerin  ne  olduğu   sorusunun  öğrenciye  yöneltilmesi istenmektedir  (s. 244).  Sosyal Bilgiler kılavuz, ders  ve çalışma  kitaplarında  Avustralya,  Hollanda, Türkmenistan,  Güney  Kore  ve  Tunus  tanıtılmaktadır. Avustralya  bayrağındaki  yıldızlar  hakkında   bile  en  ince  ayrıntıya  yer verilen   kitaplarda (s. 228),   Türk  bayrağı ile  ilgili herhangi bir  açıklamaya  rastlanmamaktadır.   Türk  bayrağını  tanıtmayan yazarlar,  öğrenciye  Tunus   bayrağı  ile  arasındaki  benzerliği  sormayı,  derse   hazırlık   çalışması  olarak  görmektedir.Türk  bayrağı  ile ilgili bilgi,  Sosyal Bilgiler 5. sınıf  kılavuzunda yer almaktadır  (Karagöz vd. 2005: 233).

  Yabancı bayrak  tutkusu,   öğrenci çalışma kitabına  da  yansıtılmıştır.  Söz konusu kitabın 252.  sayfasındaki 1.  etkinliğin  konusu,  boş  kutuya    Avustralya bayrağı  çizilerek  boyanmasıdır.

  Sınır  komşularımızın  hiçbirinin tanıtılmadığı  kitaplarda,   Güney  Kore   ve  Avustralya’nın  özel olarak seçildiğini  destekleyen  bazı  bulgular şöyle  sıralanabilir:   Güney  Kore,   Kore  Savaşı’ndan  dolayı  seçilmiştir;  Türkiye’nin,    ABD’nin  çıkarları  uğruna    sürüklendiği  savaşın  sonucunda,  NATO’ya    alınması kitapta   ‘ödül’  biçiminde   yansıtılmaktadır: “(Türkiye) Kore    Savaşı’nda  Türklerin gösterdiği cesaret  ve  fedakârlığa  karşılık  1952’de  NATO’ya  kabul edildi.”    (s. 251). 

  Çanakkale  Şehitlerinin  Kemikleri  Sızlatılıyor

  Ders  kitabını  okuyan  öğrenci, emperyalist  Batı’nın  büyük  darbe  yediği   Çanakkale Savaşı’nı  boşuna  verdiğimizi  düşünür. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başarısında  belirleyici rol  oynayan Çanakkale  Zaferi’nin  ele  alınış  biçimi,  tartışma  yaratacak  niteliktedir.   Türkiye Cumhuriyeti’nin   kuruluş  sürecini   etkileyen   Çanakkale  direnişi,  ders kitabında   adeta geçiştirilmiştir.

  Ders  kitabında,   işgal güçleri  sevimli  gösterilmeye  çalışılmaktadır. “Uzaktaki  Arkadaşlarım”  ünitesinde,  “Uzaklardan Geldiler”   başlığıyla  Çanakkale Zaferi  işlenmektedir: “Gelibolu’da  Türk  şehitleri  gibi    Anzak  askerlerinin de  yattığını biliyor  musun? … 1940’lı  yıllarda  Türkiye’yi ziyarete  gelen   Avustralya  Genel  Valisi,   Çanakkale   Savaşları  sırasında geçen  insanlık  dersi  alınacak  bir  olay  anlatır.  …  O  zamanlar  Anzaklar, Çanakkale’de  büyük  bir  direnmeyle karşılaşır  ve yenilirler. Bugün  Anzaklar ile  Türkler  arasında   ilginç bir  durum  vardır.   Anzaklar  her  yıl  25   Nisan’da   Gelibolu’da  atalarını  anmak  için  buluşurlar.  Çanakkale   Savaşları’ndaki  Anzakların   torunlarının bir  kısmı  bugün  Avusturalya’da  yaşıyor.”    (s. 228).            Çanakkale  Zaferi’nin önemini  vurgulamak  isteyen, Gelibolu’da Türk  şehitleri  gibi  Anzakların  da  yattığını  söyler mi? Çanakkale  direnişinin  önemi  üzerinde  tek  satırla  durulmayan  konunun “Uzaklardan  Geldiler”   başlığını  taşıması  bile   Çanakkale  savunmasının önemsizleştirilmek  istendiğini kanıtlar  niteliktedir.    Uzaklardan  gelenlerin  işgal güçleri  değil,      turist   oldukları  sanılır.  Aynı sayfada,  Anzakları  kimin  kullandığı  sorusu   yanıtsız  kalmakta  ve     İngiliz  emperyalizminin   işgaldeki  rolünden söz edilmemektedir.  İngilizler,  Anzakların  adeta  ‘turist’  olarak  tanıtıldığı  sayfada,   Avustralya  bayrağındaki Birleşik İngiliz Devletleri    yıldızı  ile   parlatılmaktadır (s. 228).  

   Hristiyanlığa     Vurgu

  Yılbaşı  kutlamalarında bile  Hristiyanlığa  vurgu yapılması, hangi  eğitim ihtiyacına  cevap verebilir?“Asya,  Kuzey  Amerika  ve     Avrupa’daki Hristiyanlar 25  Aralık’ta  yılbaşında  kutlarlar. …Avustralya  ve  Yeni Zelandalılar   26 Aralık’ta  ‘Boxing Day’ dedikleri  bir  günü  kutlarlar.  … Boxing Day: 26  Aralık  günlerinde  kutlanan  bir  İngiliz  geleneğidir. Geçmişte, zengin  aileler   hizmetçilerine  Noel günlerinde  çalışmalarında şart   koşarlar, karşılık olarak  da  ertesi  günü Noel’i  kutlamalarına  izin  verirlerdi.”   (s.  230).

   Asya,  Kuzey  Amerika  ve     Avrupa’da  yılbaşının  25  Aralık’ta  kutlandığını    belirtmek  için, gereksiz  yere,   Hristiyanlık   nitelemesinde    bulunulmuştur. Aynı  sayfada ‘Boxing Day’ gündeme getirilmekte ve      bozuk  anlatımla   açıklanmaya çalışılmaktadır. “Boxing Day”in  mutlaka tanıtılması  gerekiyorsa,   Türkçe  anlamının   verilmesi gerekmez mi?   “Güney Kore’de …  25 Aralık  Noel kutlamaları,  nisan  ve mayıs aylarında  da  Budha’nın   doğum  günü  kutlanmaktadır.”   (s.  241).  Ders  kitabında,  öğrencilerin,  Hristiyanlığı  özümsemeleri  amacıyla yoğun  çaba  gösterilmektedir.

   Dil,  Yazım ve Anlatım   Yanlışları

   Ders  kitabı,   eğitim ve  öğretimin en  önemli  araçlarından biridir. Dil  eğitimi, temel  eğitimin  en önemli  ögesidir. Öğrenciye Türkçe  dilbilgisi  ve anlatım  becerisinin kazandırılması,  ilköğretimin  temel  hedeflerinden  biridir. Başarılı bir anadil  eğitimi, kitapların    dil ve  yazım yönünden kusursuz olmalarını gerektirir.  Ders  kitaplarında  dil ve  yazıma yeterince  önem verilmemesi, Türk  dilinin okullarda  iyi öğretilmesini ve Türkçenin geliştirilmesini engeller.

   Yeni  kitaplarda  dil, anlatım ve  yazıma  gereken özen  gösterilmemiştir. Bu  incelemede,  yanlışların  ancak  bir kısmına  değinilmiş, yanlış yazılan iki yüzün üzerindeki sözcük, yer  darlığından dolayı  belirtilmemiştir. 

   “Bu  şekilde ilköğretimi  tamamlamış  görmüş  her öğrenci,”  (s.10). “Binlerce  binada  oturulamaz   hale geldi.”  (s.22).

    “Krokilerde kullanılan sembollerin  krokinin  anlaşılmasında önemlidir.”  (s. 92).  “Hava  durumu; bir  yerde  kısa  süre  içinde  sıcaklık, yağış, rüzgâr, basınç gibi  hava  olaylarının  gösterdiği  durumdur. …Birkaç  dakika  sonra neden  illerin  sıcaklık değerlerinin  farklıdır?”  (s. 94).  “8. etkinlik  kazanımla  ilgili   olarak  hazırlanan   etkinliklerdir.”  (s. 96).  “Çevresinde  meydana  gelen  hava  olaylarını  gözlemleyerek  bulgularını  resimli grafiklere  anlatır.”  (s. 96).  (Öğrenci, bulgularını grafikle  anlatmak  yerine grafiğe anlatıyor!)

    “……..ülkemizde  hava  tahminleri yapan  kuruluştur?”  (s. 108).  Öğrenci  boş  bırakılan  yere   kutucukta  verilen Devlet Meteoroloji Genel  Müdürlüğü  yazacaktır.  Demek ki bu bir  soru  cümlesi değildir ve soru işareti  kullanılmasına  gerek  yoktur.  Benzer  hatalar  başka sayfalarda  da  yinelenmiştir:  “Hava durumunun  aşağıdaki  insanların   mesleklerini  nasıl  etkilediğini  kutuların içine  yazınız?”  

    “ ‘Haydi Düşünelim’  üzerinde   bir  hazırlık  yapmaları istenir.”   (s.  118).  “Başlıklar altına  ihtiyaçlarını sıralayıp   kimlerin de   bu  ihtiyaçlarını  gidermelerine   yardımcı   olduklarını   yazmalarını isteyiniz.”   (s. 118).  “…bunlardar   hangilerinin sizin için  mutlaka  olması  gereken  ihtiyaçlarınız olduğunu  düşünüyorsunuz?”   (s.118).  “Herkes  kendisi  için   olmazsa olmaz  5 ihtiyacını  listeleyip  bir  arkadaşıyla   karşılaştırır ve bu  listeye  neyi  niçin   aldığının  açıklamasını  yapar.”   (s. 118).

  “Ailelerinizin  aylık harcamalarını  nasıl  planlandığını;  kendi  harçlığını  ne şekilde  kullandığını; yaptığı bütçe  planının ne derece  işe  yaradığını  sorabilirsiniz”   (s. 122).  “ ‘Hangi  market en hesaplı  satıyor?’ sorusunu araştırmalarını isteyebilirsiniz.”   (s. 124).

  “Performans  çalışmanızda  bir başka  ürünün   üretim, dağıtım  ve  tüketim   aşamaları    yaptırılırken  bizim  buğday-ekmek  yolculuğunda  izlediğimiz   yol işlenebilir.”   (s. 128).  Yol izlenebilir, ama  işlenemez.  “ ‘Ekmek parası için  çalışıyorum’  diye çalışan   insanlardan  duymuşsundur.”   (s. 128). 

  “Atatürk’ün  tarımda   modern araç  ve  gereçlerin  kullanılmasına  teşviki  ve  ısrarı  ile  ilgili olarak  2. Ünite ile  konuyu  ilişkilendirebilirsiniz.”   (s. 129).  Cümledeki anlatım  ve  yazım  bozukluğuna  bir de 2. ünite ‘sürprizi’  eklenmiştir.  Geçmişimi  Öğreniyorum   adlı  2. ünitede,  tarımda  modern araç  ve  gereç kullanımıyla    ilişkilendirilebilecek   herhangi  bir   konu mevcut  değildir. (2. ünitede   şu kavramlar  işlenmektedir: Akrabalık, değer, aile,  kanıt, kronoloji,  gelenek, dil, giyim,  liderlik,  din, kültür,  kültürel öge, kültürel  farklılık.) (s. 52).

    “Ders  kitabının sayfa  113.  sayfadaki soruları…”   “Soyadı Kanunu’nun  öneminden  ve Soyadı Kanunu’ndan önce,  adla ilgili  yaşanan   toplumsal  sorunları vurgulayınız.”   (s. 152).   

   “Tarihimizdeki   önemli telgrafçılardan  biri  de   Hamdi Beydir.”   (s. 152).   Cümleden  çıkan sonuç,  tarihimizde, Kurtuluş  Savaşı’mızın  kahraman   telgrafçısı  Hamdi  Bey’den  başka   önemli  bir  telgrafçımızın  da olduğudur!  

  “Telefonlar makineleri   neden yapılmış  olabilir? (metal mi?, plastik mi?)”   (s. 153).   Cümlede telefon  yerine telefonlar  sözcüğünün  yazılmış  olması,  dizgi  hatası  olarak  kabul  edilebilir. Fakat telefon  makinelerinin  neden yapıldığı  sorusu,  yanlış  sorulmuştur.  Çünkü  soruyla,   verilen  ipuçlarına (plastik,  metal)  bakılırsa,   telefon  makinelerinin  yapılma  gerekçesi değil,  neyle  yapıldıkları  konusu  aydınlatılmaya  çalışılmaktadır. Aynı  soru, 173.  sayfada da yinelenmiştir.

   “1860 sonrası  teknoloji ürünlerinin  bu  döneme  ikinci  sanayi  inkılâbı  dönemi de  denir. Bilimsel tutum ve çalışmaların  ürünü olduğuna  dikkat çekilir.”  (s. 168).   Bu  düşük  cümleyle ne  anlatılmak  istendiğini  kavramak güçtür.

   “Karşılaştırma  yaptırırken   A  nesnesinin  özelliklerini,  B  nesnesinin  özelliklerini, A ile B  nesnesi  arasındaki  benzerlikleri, A  ile B  nesnesinin   arasındaki  farklılıkları  bireysel  ya da  grup  çalışmasıyla   bir  kompozisyon    yazma    şeklinde   yaptırılabilir.”   (s. 168).  Defalarca okunsa  bile  ne   anlama  geldiği anlaşılamayan  cümle,   çok  sayıda   yazım  yanlışı  da  içermektedir.

   Aletler  ilerleyebilir  mi?   “İyi ki  Var”  ünitesindeki     ek bilgiye göre, evet: “Bu  aletlerin  ilerleme nedenleri  üzerinde  durulabilir.”  (s. 168).  Aletlere, insan  müdahalesinden  bağımsız  bir ‘ilerleme’  rolü  biçilebilir mi?  Kitapta, ancak   emekle  geliştirilebilen  nesnelere kendiliğinden  ilerleme  ‘görevi’  verilmiştir. Aynı sayfada   başka bir  ilginç  cümleyle daha  karşılaşılmaktadır: “İlerleme,  değişimden  daha fazla  bir  şeydir.”   Değişimden  daha fazla  bir şey   ne  demektir?   Öğrenciye, bu  cümleyle,  ilerleme  ile  değişim  kavramlarının  kavratılmasına  olanak  yoktur.

  “Telefon  makineleri gelişme  nedeni  olarak  ne  söylenebilir?”   (s. 173).  Bu   yanlış ifade, “Telefon  makinelerinin  gelişme  nedenlerini araştırınız.”   vb.  biçiminde  değiştirilmelidir. 

  “Öğrenciler hangi  kulüpte  görev  almak  istediklerine   karar  vermeleri  istenir.”    (s. 188).  Cümledeki  öğrenciler  sözcüğü,  -den   durum  ekiyle  birlikte yazılmalıdır.

 

      “Çocuklar yönetim  birimlerinden  en kolay   muhtara  ulaşabilirler.  Yönetmek kavramının  öğretilebilmesi  için  muhtar  sınıfa   davet  edip  nasıl  seçildiği,  neden  muhtar  olmayı  tercih ettiği,  ne  gibi sorunlarla  karşılaştığı, sorunların  çözümü  için   neler yaptığı  konusunda  bir  öğrenme  ortamı  oluşturabilirsiniz.”   (s. 201).    Yönetim  birimi     muhtar değil,    muhtarlıktır;  muhtar,  muhtarlık  biriminin  başındaki seçilmiş  yöneticidir.

    “Öğrenci  bir  ülkede  kutlanmayan  günü  o  ülkedeki  akrabalı (akrabaları olmalı)  ya  da  başka  tanıdıkları  kutluyor  düşüncesiyle  yazarsa,  sadece  nedeni  açıklatılacak,   değişiklik  yaptırılmayacaktır.  Boşluklar  doldurulurken 1 Ocak  yaprağında verilmiş  6  ülke  kullanılacaktır.”  (s.  246). Bu  anlamsız  cümlede  sözü  edilen  6  ülke Avustralya,  Güney  Kore,  Hollanda, Tunus,  Türkiye  ve  Türkmenistan’dan  oluşuyor (s. 254). Takvim  yapraklarında,  dinî ve ulusal bayramlarımız,  25 Aralık  Noel,  27  Mart  Boxing  Günü,  Douz Festivali’nin  rüzgârına  kapılmış  gibidir  (s. 254). 

       Dil  ve Yazım  Birliği Yok

       Ders  kitaplarının hazırlanmasında  Türk  Dil  Kurumunun (TDK)     ölçütlerinin  esas  alınması  gerekir.  Kitaplarda  dil  ve  yazım  birliğinin  sağlanması,  TDK’nin belirlediği kurallara uyulmasını  zorunlu  kılmaktadır.   2005-2006 eğitim-öğretim  yılında okutulmaya  başlanan ders  kitaplarında dil  ve  yazım  karmaşası  hüküm sürmektedir.  Hangi  sözcüğün  nasıl  yazılacağı,   noktalama  işaretlerinin nerede ve nasıl  kullanılacağı konusunda  aynı  kitabın  yazarları arasında  bile  görüş birliği  sağlanamamıştır.   Aşağıda  verilen  örneklerde,   yanlışların  ancak  bir  bölümüne değinilmektedir.

    Hava  tahmin  uzmanının  baş  harflerinin  gereksiz  yere  büyük  yazıldığı  satırın hemen  altında   doğru  yazılması,  kitapların  tamamında  uyulması  gereken  dil  ve  yazım  birliğinin  sağlanmadığını gösteriyor  (s. 97).

   “Üretimden Tüketime”   ünitesinde  geçen ders    sözcüğünün  ilk  harfi,  aynı  sayfada,  hem  küçük  hem de büyük yazılmıştır: “Türkçe  Dersi…   Matematik  dersi…  Fen ve  Teknoloji Dersi”   (s.  117). Cümle içinde  küçük  harfle  başlaması  gereken  sözcüğün  ilk harfi,  yanlışlıkla,  büyük   yazılmıştır.

       Öğretmen kılavuzunda  etkinlikler numaralandırılmıştır (1. etkinlik, 2. etkinlik vb.).  Etkinlik sözcüğünün  ilk  harfi  sıra  sıfatlarından sonra  kitabın  bazı  sayfalarında  küçük  yazılırken (s. 40, 90, 94, 96, 100, 102, 106, 124, 160, 202,  230, 234, 238 vd.),  bazı  sayfalarda  ise  büyük  harfle yazılmıştır (s. 120, 126, 128, 130, 134, 136, 162,  204 vd.). 

       Kitabın   yazarları,  karetta   karetta   kaplumbağalarının  nasıl   yazılması  gerektiği  konusunda  kendi aralarında  görüş  birliği  sağlayamamışlardır.   Çalışma  kitabının  104. sayfasında karetta  karetta  diye  yazılan  sözcük,  105.  sayfada  caretta  caretta  olarak  yazılmıştır (Karagöz vd. 2005 a).      

    İnkılâp  Sergisi’nde   geçen    sergi   sözcüğünün  ilk  harfi  aynı  sayfadaki   cümlelerden birinde  büyük,    diğerinde    ise küçük  yazılmıştır (s. 161).   Özel  bir  sergi adı olduğundan dolayı, söz konusu sözcüğün ilk  harfinin  büyük yazılması  gerekirdi. (Sözcükte, 2005 Yazım Kılavuzu’na göre düzeltme işareti kullanılmaması gerekir.)

   Demir  yolu  sözcüğü    161.  sayfada  ayrı,  168.  sayfada ise bitişik  yazılmıştır.  Altı  şapkalı  düşünme   tekniği  ile  ilgili  uygulama örneğinin  verildiği  bir  sayfada, siyah  ve  sarı  şapkalardaki  “ş”    küçük; kırmızı, beyaz,  yeşil  ve  mavi  şapkalardaki  “ş”  ise  büyük  harfle yazılmıştır (s. 168).

       Yazım  Kılavuzu’na  göre  kurum adlarının  kesme  işaretiyle  ayrılmaması gerekir (TDK, 2005:47)  Ders  kitabında,  kurum  adı olduğu  hâlde,     PTT Genel  Müdürlüğü yazılırken bu kurala uyulmamış  ve   iyelik  eki  alan    kurum adı    kesme  işaretiyle  ayrılmıştır: “PTT Genel  Müdürlüğü’nün…”  (s. 172).   Bu  kurala,  başka  bir kurum adı  yazılırken   uyulmuştur: “Karayolları Genel Müdürlüğünün…”  (s. 179).  

    İkametgâh   sözcüğü,  200. sayfada         ikâmetgah,   201.  sayfada  ise  ikâmetgâh    biçiminde yazılmıştır.

   Ahali   sözcüğü,   Kuyu   adlı  öyküde  değişik  biçimlerde yazılmıştır.  Aynı  öyküde    üç  kez  kullanılan  sözcüğün  birinde    gereksiz  yere  düzeltme  işareti  kullanılmıştır  (s.224).  

   Kitabın  yazarları,  Avusturalya   adında  yeni  bir  anakara  keşfetmişlerdir!   Avustralya’nın  nasıl  yazılacağı konusundaki ‘kararsızlık’   ilginç  bir  karışıklığa  neden  olmuştur. “Avustralya Genel  Valisi…”   (s. 228).  “…Avusturalya’da  yaşıyor.   Avusturalya  Uluslar  Topluluğu…   Avusturalya’nın…    Avustralya’da…  Avusturalya’ya…  (s. 229).  

   Dil ve yazım  yanlışlarından  Nasreddin  Hoca  da   payına  düşeni  almış.  Nasreddin  Hoca,   ders kitabında    Nasrettin   Hoca    yapılıvermiş  (s.  244).  Bu  halk  bilgesinin adı,  kılavuz  kitabın  aynı  sayfası     ile   251. sayfada     doğru  telaffuz  edilmiştir.

   Kitap  Günlük  Gazeteyle Karıştırılıyor

   Ders  kitapları  beş  yıl  süreyle  okutulur. Sosyal  Bilgiler ders  kitabında zaman  kavramının yanlış işlenmesi, bir sonraki yıl okutulmasını  olanaksız  hâle  getirmektedir: “Bu  yıl  644.  tarihî Kırkpınar Yağlı  Güreşleri’ni izlemeye gittim.”  (s. 62).  Metinde güreş şenliğinin hangi  yılda  gerçekleştirildiği   belirtilmemiştir. Böylece kitabın okuma  süresinin sona  ereceği   2010 yılına  kadar  Kırkpınar  şenliklerinin  her  yıl  644’üncüsü  düzenlenecektir.

  Güney Asya’da Tsunami  Devam Ediyor!

  “Örneğin insanlar  Güney  Asya’da, yüzyılın    en  büyük felâketlerinden  biriyle  karşı karşıya  geldiler. …Türk  Kızılayı, Güney  Asya  afetzedelerine   yardım  eli uzatmak  amacıyla  bir  kampanya  başlattı. …Bu amaçla beş  bankada  açılan  hesaplara  yardımlar  yağıyor.” (s. 185).     Bu  ‘haber’le,   Güney  Asya’da  yaşanan  büyük  doğal  yıkımın  hâlâ  devam ettiği,  Kızılayın  bu  bölgeye  yaptığı  yardımların  sürdüğü ve  bu   durumun  kitabın  beş  yıllık okuma  süresince  de devam edeceği  duyurulmaktadır.

  Bilgi  Yanlışları

  Mevzuata göre, ders  kitapları  bilimsel  ilke  ve  yöntemlere uygun  olarak hazırlanır (MEB, 1995). Sosyal Bilgiler    ders  kitaplarının  hazırlanmasında  bilimsel  ilke ve yöntemler yer  yer  göz ardı  edilmiştir: “Tahta  bizim ülkemizdeki ağaçlardan, demir de  bir  madenden  kazılarak elde  edilmiş  olabilir.”  (s. 101). Demirin,  bir  madenden  kazılarak elde  edilmiş  olabileceği  ifadesinden, demirin bir  maden  olmadığı  sonucu çıkarılmaz mı? Oysa  işlenmemiş  demirin  kendisi zaten bir  madendir.  Kitapta okul  sıralarında kullanılan  demirden  söz edildiğine  göre, yukarıdaki  cümle,  sıra  yapımında  kullanılan işlenmiş  demirin   maden  kazılarak   elde edildiği  anlamına  gelir. “Tahta    ülkemizdeki ağaçlardan elde  edilir”  ifadesi  de yanlıştır. Çünkü  tahta  sadece  ülkemizdeki  ağaçlardan  değil,  yeryüzündeki  bütün  ağaçlardan  elde  edilebilir.  Anlatım  bozukluğu,  ülkemizde  demir  madeni  olmadığı  düşüncesine yol  açabilir. 

  Kitapta,  insanların  daha  güzel  yaşamak  için  doğal  çevrede  yaptıkları  değişiklere  değinilmektedir. Konuyla  ilgili kısa  bir  açıklama  yapıldıktan sonra, doğaya  müdahalenin  sınırları  şöyle  çizilmektedir: “Bu  sınır  ne  doğanın  ne  de  insanların  lehine  olmamalıdır.”  (s. 101).   Doğaya,  insanın ve  doğanın  lehine olmayan  bir  müdahale   neden yapılsın? 

   Kılavuzda,  ders  kitabında,  “Yaşam  Çevremizde  Tehdit”  başlığıyla  verildiği   belirtilen bir  resimden  söz edilmektedir (s. 101).   Öğrencilerin  işlemeleri istenen resim, ders  kitabının 76. ve  77.  sayfalarında, “Yaşam  Çevremizde  Tehdit”  başlığı altında  değil,  “Yaşam  Çevremize  Tehdit”  biçiminde  verilmiştir (Karagöz vd. 2005 b).

  Tutum, Yatırım ve  Türk Malları  Haftası,  kılavuz  kitapta  Tutum, Yatırım ve  Yerli  Malları  Haftası  biçiminde yazılmıştır (s. 120).  Benzer  bir  yanlış,  çalışma  kitabında da  tekrar  edilmiştir (s. 144).

 “Yediğiniz yiyecekleri  yetiştiren…”   (s. 134).  Sözlüklerde,  yiyecek  şöyle  tanımlanmaktadır: Yenmeye  elverişli şey: Ekmek, et, yoğurt birer yiyecektir.   Yiyecek  kavramı  tarımsal-hayvansal  ürünleri  kapsar ve   günümüzde bu  ürünlerin önemli  bir  bölümü  fabrikalarda işlenir. Yiyeceklerin bir  kısmı  tarlada  yetiştirilse de,   önemli  bir  kısmı   çeşitli   tesislerde  üretilir.  Bu durumda  yediğiniz yiyecekleri  yetiştiren  ifadesi  yetersiz ve  yanlıştır. 

  Ders  kitabında,  bir gözlem evi fotoğrafının altında,  gözlem evleriyle ilgili    genel  bilgiler  aktarıldıktan  sonra  öğrencilere  şöyle  bir  soru   sorulmaktadır:   “Bu  gözlem evi  nerede olabilir?”   (s. 159).  Öğrenci,  fotoğrafa  bakarak  gözlem  evinin  nerede  olduğunu  nasıl  bilebilir?  Gözlem  evinin bulunduğu ille  ilgili  hiçbir  ipucuna  rastlanmayan  fotoğrafa  dayanılarak  böyle  bir soru  sorulabilmesi,  kitabın  nasıl hazırlandığı  konusuna  ışık tutmaktadır.

   “Bunlar, kazanlarda 25 ºC ısıda kaynatılır.” (Tekerek vd., 2006: 99). Yazarlar ısıyla sıcaklık kavramlarını karıştırmışlardır. İfadenin,  25 ºC sıcaklıkta kaynatılır  biçiminde düzeltilmesi gerekir.  

 Özel  Dershaneler Resmî  Kurum  Sayılıyor

 “Hep Birlikte”    ünitesinde,  “Resmî Kurumlar”    başlığıyla  işlenen    konuda resmî kurum tanımı  şöyle yapılmaktadır:  “Kamu hizmetlerinin yürütmek amacıyla devlet  tarafından  kurulan  kurum.”  (s.  186).  Kılavuz  kitabın  “Konuyla İlgili Açıklamalar”  bölümünde   şu  bilgiler  veriliyor: “Eğitim  ailede başlar. …Daha  sonra toplum  ve  eğitim kurumlarında  gelişir. …Dil  kursları ve özel  dershaneler de eğitim  kurumlarıdır.”   (s. 186).  

  Devlet Hastanesi Yerine Özel Muayenehaneye

 “Bir  sabah  kahvaltısında  Yasemin’e babası, ‘Saat  dokuzda  diş  kontrolün  var. Unutmadın  değil mi?’ dedi.  Evlerinden    yürüyerek iki  sokak  ötedeki  Doktor Selda Hanımın muayenehanesine gittiler.”  (s. 120).  Ders  kitabında,   sağlık sorunlarının  çözümünde  kamu hastaneleri değil,  özel  muayenehaneler   adres  olarak  gösterilmektedir. 

 Öğrenci  İnternet  Kafeye  Yönlendiriliyor

 Ders  kitabı,  öğrenciyi  internet  kafeye     yönlendirmektedir: “Yavuz… okulunun  yakınındaki  internet  salonunda takvim  ile ilgili  araştırma yapmaya başladı.” (s. 158).  4.  sınıf  öğrencisine,  12  yaşından  küçük  çocukların  sokulmadığı  internet   kafelerin  adres  olarak  gösterilmesi,  yasal  açıdan   tartışmaya  açık  bir  durum  yaratmaktadır.  

 Türk Okulları  Batı Okullarıyla  Karıştırılıyor

 Kitabın  yazarları,  ilköğretim  okullarında tek  tip  kıyafet  uygulamasından habersizdir. İlköğretim  okullarının  birinci  kademesinde okutulan  kitaptaki     şu ifade, her  öğrencinin farklı  kıyafetle  okula  geldiği  izlenimini veriyor: “Öğrencilerinizin  kıyafetlerini inceleyerek  içlerinden birisine ‘Neden  bu  kıyafeti  giydin?  Bu  kıyafeti  giymene karar verirken  neleri  dikkate  aldın?’  sorusu  ile derse  giriş  yapabilirsiniz.”   (s. 94).  İlköğretimde   hangi  kıyafetin  giyileceğine  öğrenci ya  da  veli  değil, okul  yönetimi  karar  verir.

 Memurun İş Güvencesi Yok Sayılıyor

 657  sayılı  Devlet  Memurları  Kanunu’yla    memurlara  iş güvencesi  sağlanmıştır.  Ders  kitabında, öğrenciye,  memurların  yasal statüsüyle çelişen  bilgiler  verilmektedir: “Beyza’nın  annesi bir  fabrikada  işçi;  babası ise memur. Her  ikisi de her  ay  düzenli  olarak maaş  alıyorlar. … Beyza’nın babası  işten  ayrılır. Yeni işine  iki  ay  sonra  başlayacaktır.”  (s. 122). Paragrafın  sonunda,  Beyza’nın    babasının   çalışmadığı   iki aylık  süre  içinde maaş  alamadığı anlaşılmaktadır.

  Kitapta  şu  soruların  yanıtı  verilmemektedir: Beyza’nın babası  devlet  memuru  olduğu  hâlde  işten   neden  ayrılmıştır? İstifa mı   etmiştir? İstifa  etmişse, daha  iyi  bir  iş  bulması ve işinin hazır olması  gerekmez miydi?  Bu  koşullarda iki ay  çalışmaması ve  maaş alamaması nasıl açıklanabilir? Düzenli  çalışan ve  herhangi bir  nedenle  işsiz  kalan kişilere işsizlik  sigortası  ödendiği  hâlde, Beyza’nın babasına  neden  ödenmemiştir?

 Yoksulluk Kader Olarak  Sunuluyor

 İncelenen  kitaplarda, yoksulluk olağan  bir durum  olarak  sunulmaktadır.  Örneğin   lokantada yemek  yemek   bile  nerdeyse  ‘lüks’ bir  harcama biçiminde nitelendirilmektedir (s. 118).  Yoksulluğun kader olarak sunulduğu kitapta, bir öğrenci, günlüğünde  ağabeyinin yağmurda botları olmadığı  için  ayakkabısına su girdiğini anlatmaktadır (s.121).  Yasemin’in annesi, akşam  yemeğe  gelecek konukları  için  hazırlık yapmak  ister ve cüzdanındaki parayı   hesaplar. Anne, hazırladığı  alışveriş  listesiyle  kızını markete gönderir. Bu  listeye  göre, Yasemin   250  gr  kıyma  alabilecektir (s. 124).

 “Kemal… maddî imkânsızlıklar  nedeniyle kitap  alamayan öğrencilerin olduğunu öğrendi. Bu  öğrencilere nasıl kitap  temin edebileceğini  düşündü.”    (s. 180).  İlk ve ortaöğretim okullarında  ders kitapları devlet  tarafından  ücretsiz dağıtılmaktadır.  Bu  durumda,   bazı öğrencilerin maddî imkânsızlıklar nedeniyle kitap alamaması, gerçeği yansıtmaktan uzaktır.

 “Sahipsizler   için kermes”   (s. 181).  Kermes, “Kış  nedeniyle   çok güç  koşullarda  yaşam  mücadelesi  veren  sokak  hayvanları”   için  düzenlense de,  mesaj  yerine  ulaşıyor: Sahipsizlik! Yani yoksulluk ve   açlık.  Kitapta, kermesin  düzenleneceği  belirtilen  otel (Otel Tunalı) ile  etkinlikte rol  alan   Meliha  Yılmaz  Doğal  Hayatı  Koruma,  Geliştirme, Sağlık, Eğitim  ve  Kültür Vakfı  da unutulmamış! Yönetmelik,  ders  kitaplarında   reklâmı  yasaklasa da,  bunun  pratik  bir  anlam  taşımadığı ortada.     Ders  kitabında,   kermesten   elde  edilecek gelirin nasıl  harcanacağı da  belirtilmiş: “Elde edilecek  tüm  gelir  Gölbaşı’ndaki barınaklarda  özellikle  bakıma  muhtaç  sokak hayvanlarının  sağlık,  bakım  ve  tedavi  giderlerinin  karşılanması  amacıyla  kullanılacak.”   (s. 181).

 “Çevremizde  yardıma muhtaç insanlar  vardır.”   (s. 184).   Peki  insanlar   yardıma  neden muhtaç? Toplumda  bazı  kesimlerin  ancak  ‘hayır’  kurumlarının yardımlarıyla  yaşamını  sürdürmesi,  değiştirilemez  bir  gerçeklik mi?  Satır aralarına  ustaca  gizlenen  mesajlara  göre, evet!

 Yabancı Adların  Türkçe Okunuşları  Yok

 Ders kitaplarında,   yabancı  ad ve  sözcükler Türkçe okunuşlarıyla  birlikte   yazılmak  zorundadır. Millî Eğitim Bakanlığı  Ders  Kitapları  Yönetmeliği’ne (MEB, 1995) göre, aynen  yazılması  gereken   yabancı  sözcüklerin   yanında  parantez  içinde  Türkçe  okunuşları  da  gösterilir. Bu  maddeye  göre, yabancı  sözcükler,  herhangi  bir  zorunluluk  yoksa,  sadece  Türkçe  okunuşlarıyla  yazılabilir. Sosyal  Bilgiler ders  kitabında  yer  yer  bu kurala uyulmamış  ve   yabancı  adlar,  Türkçe  okunuşları belirtilmeden,  olduğu  gibi yazılmıştır: “Lance  Armstrong,  Penny  Farthing”   (s. 133).   “Samuel  F. B.  Morse Kimdir? Morse’un…  Morse  rakamları… Morse Alfabesi”  (s. 151). Aleksander Graham  Bell,  Thomas   Watson (s. 153).

 “Jules Verne’in…  Louis Braille… Braille alfabesi… Valentin Haüy”   (s. 164).  Dilimize  Mors  alfabesi  biçiminde   yerleşen   adın  ‘özgün’ hâliyle  yazıldıktan  sonra   İngilizce okunuşuna  uygun ek  alması (Morse’un), ancak  yabancı  dil  tutkusuyla  açıklanabilir. (Jules Verne,   cümlenin  birinde  Türkçe yazılışına  uygun  ek  alırken -Jules  Verne’nin-,   başka  bir cümlede  ise  İngilizce  okunuşuna uygun   ek  almıştır -Jules  Verne’in-.)  

 Yabancı adlardan  birinde Türkçe okunuşa yer verilmiş, o da yanlışlıkla parantez dışında tutulmuştur:  Rayt (Wright) Kardeşler (s. 174).  

 “Bilinçli Tüketici” Ömür Tüketiyor

 “ ‘Bilinçli  Tüketici’ 8 yıl  buzdolabı  peşinde  koştu.”  (s. 127).  Gazete  kupürüyle birlikte   yer  verilen  bu  haberde  adı  geçen  yurttaş,    ‘bilinçli  tüketici’  örneği  olarak   sunulmaktadır.  Dikkat  edilirse, kitapta  bozuk  mal  üretme  ‘özgürlüğü’  savunulmaktadır. Hatalı  ve  kalitesiz  üretimin   doğal  karşılandığı  kitapta, bir  yurttaşın,  bozuk  buzdolabı  için     sekiz  yıl     mücadele  etmesi bile olağan  karşılanmaktadır. Kitapla,   bozuk  mal  üretmenin ve  satmanın  suç  sayılmadığı  bir  serbest  piyasa  ekonomisi  modeli  içselleştirilmektedir. Serbest  piyasa, bozuk  malları iade  edebilmek  için    ömür tüketen  ‘kahraman’larıyla   övünç  duymaktadır.     

 Sosyal Devlet   Yok  Sayılıyor

  Bir devlet   okulunda  öğretim yılı boyunca  yetersizlikler   yaşanıyor. Fakat devlet  buna   çözüm  bulamıyor  ve   sıkıntılara  müdahale etmiyor. “Toplum Hayatında  Dayanışma”  başlığı  altında  işlenen  konunun   anahtar  sözcüklerinden  biri de  dayanışmadır.  Devletin  çare  bulamadığı sorunlara,     kampanyalar  yoluyla   ‘çözüm’  üretilmesi dayanışma  duygularını güçlendirmez, ama  sosyal  devlet   bilincini zayıflatır.  Oysa öğrencilerin  dayanışma  ve  yardımlaşma  duygularının  güçlendirilmesi  amacıyla  daha  uygun örnekler  verilebilir.

  Sosyal devlete  ‘savaş’ açan anlayış, ulus ötesi  yardımları  da  gündeme getiriyor.  Ders  kitabı,  T.C. Devleti’nin   ‘üstesinden  gelemediği’ni  düşündüğü   işleri  yurt dışı  kaynaklarla  hâlletmeye  kararlıdır: “İnsan Kaynakları Sitesi’nde  yayınlanan ‘Patnos’taki  okullar yardım bekliyor’  ilânı  sayesinde Türkiye’den, yurtdışından   destek  bulduklarını  vurgulayan Arık,  böylece  60  haneli,  550  nüfuslu  Meydandağı  Köyü’nün  kaderinin  değiştiğini  anlattı.”    (s. 190).  Gazete  haberinden,  Ağrı’nın  Patnos  ilçesine  bağlı  Meydandağı Köyü  İlköğretim  Okulunda lojman  bulunmadığı  ve sorunun çözümü  için   bir  internet  sitesine  ilân  verildiğini öğreniyoruz. 

 Yön  Kavramı  Yanlış  Öğretiliyor

 Ders  kitaplarında  yönler  nasıl  tanıtılmalıdır?   Sağ-sol,  doğu-batı vb.  kavramlar  verilirken,   nesnelerin konumu,  Güneş  ve    okuyucuya  göre   belirlenir. Sağdaki  resimleri inceleyiniz   ifadesi,   okuyucunun   sağındaki    resmi  kapsar.  Bu  tür  ifadeler,  eğer  özel  bir  açıklama  yoksa,  farklı  biçimlerde  algılanamaz.  Yön kavramı,  sadece  okuyucunun konumuna  göre  işlenmez  kuşkusuz.  Herhangi  bir  nesnenin  bulunduğu  yer,    başka  bir  nesnenin  konumuna göre de  belirlenebilir. Ceviz  ağacının  solundaki   öğrenciyi  işaretleyiniz   ifadesi,  buna  örnek  olarak verilebilir.   

 İncelenen kitaplarda  yönler  yanlış  öğretilmektedir.  Çalışma  kitabında  bisiklet, lokomotif,  otomobil,  uçak  ve  gemi  fotoğrafları  alt alta  sıralanmıştır (s.  174).  Bu   beş   fotoğrafın sağında  ve solundaki kutucuklarda  bazı  açıklamalar  yer  almaktadır.    Okuyucuya  göre  sağı işaret  eden  beş kutucukta    ‘sol’daki  nesnelerle   ilgili  sorular  sorulmaktadır: “Soldaki  fotoğrafta  görülen  bisiklet  ile bugün kullandığımız   bisikletleri  karşılaştırırsak ne gibi benzerlikler  ve   farklılıklar  bulabiliriz?”   Bu  soru      lokomotif,  otomobil,  uçak  ve  gemi   için de ayrı ayrı   tekrar  edilmiştir.   Fotoğrafların  tamamı  okuyucunun    sağında   yer  aldığı  hâlde,   kutucuklarda,  ‘soldaki fotoğraf’larla  ilgili  sorulara  yanıt  aranmaktadır. Söz konusu  yanlışlık, öğrenci çalışma kitabının 2006 baskısında düzeltilmiştir (Tekerek vd. 2006 a,  107).

 Maltepe Belediye Başkanına Ayrıcalık

 “Maltepe belediye başkanı,   bölgesindeki çocukların sorunlarını 13 yaşındaki danışmanı Büşra  Saygı’dan  öğreniyor.  … Küçük Büşra  44  yaşındaki  başkanın  şimdi  sağ kolu.  Çatkapı  başkanın yanına  girebiliyor,  dilediği zaman  özel  numaralarından arayabiliyor,  çocuklar  adına  da   başkanı  denetliyor.”   (s. 209).    30 Mayıs 2004 tarihli gazete haberine dayanılarak ders  kitabına  alınan  bu haberde,   Maltepe  Belediye   Başkanı  ile  ‘sağ kolu’   Büşra’nın    fotoğrafı da kullanılmış.  Görev başındaki bir belediye başkanı ders kitabında tanıtılırken,   hangi ölçütün esas alındığı belirsizdir.          

 Bütün Ülkeler Cumhuriyetle Yönetiliyor!

 “Her  ülkenin bir parlamentosu  bulunur.  Cumhuriyet ve demokrasi  ile  yönetilen  ülkelerde  parlamentoların  bulunması  bir zorunluluktur.”   (s. 212).  Yine  kılavuz kitaba  göre,   her  ülke  bir  parlamentoya  sahiptir. Yazarlar, demokrasi  ve  cumhuriyetin  ön koşulu  olarak  gördükleri parlamentonun,  her ülkede bulunduğunu da belirtmektedirler. O  hâlde,  bütün  ülkelerin  yönetim biçimi cumhuriyettir ve demokratik  olmayan  bir tek  ülke  yoktur.             

 Türk Tugayına Türkçe  Bilmeyen  Tercüman!

 Tercüman, bir  dilde anlatılanları  öteki   dile  çeviren  kimse  demektir. Kore’de  savaşan  Türk  tugayına    bir  tercüman  verilir. Ders  kitabında  tanıtılmaya çalışılan  tercüman,   çeviri  yapması  gereken  dili  öğrenmemiştir.   Bu  tercüman,  yabancı  bir  ülkedeki Türk  askerî  birliğinde  çevirmenlik  yapacağı  için   doğal  olarak Türkçe  bilmek zorundadır. Fakat ders kitabının  bulduğu  tercüman  Türkçe  bilmemekte,   Türk  askerleriyle   işaret  diliyle    anlaşmaktadır (s.  240).  Tabur  komutanı,  kendi posta  eri  Ali’yi,      Türkçe  bilmeyen  tercüman  Paik’in  hizmetinde  görevlendirir (s.240).  Kitaba  göre, Türk  askeri,   sınır  ötelerinde  ABD  çıkarları  uğruna  canını  vermekle  yetinmez,  bir  de  yabancılara  hizmet  eder.

 Kılavuz  kitap, Kore  Savaşı  ile  Kıbrıs  Barış  Harekâtı  arasında  bir  fark  görmemektedir: “Kore    Savaşı  ile  ilgili   araştırma  yapması  istenebilir. Bu  araştırma  Kıbrıs’a,  Bosna  Hersek’e,  ve  Afganistan’a  giden  askerlerimiz  için   de  yaptırılabilir.”   (s. 241).   

  Sonuç ve  Öneriler 

·        MEB Sosyal Bilgiler 4.  sınıf  öğretmen  kılavuz, ders  ve  çalışma  kitapları;  Millî  Eğitim Bakanlığı  Ders  Kitapları  YönetmeliğiDers  Kitaplarında  Aranacak  Nitelikler  ile  Yayın  Evlerinde  Aranacak  Şartlar, Ders Kitaplarının  Hazırlanması, İncelenmesi,  Değerlendirilmesi  ve  Eğitim  Araçlarının  Seçimine  İlişkin  Yönerge  ile  Türkiye Cumhuriyeti Anayasası,  1739 sayılı  Millî Eğitim  Temel  Kanunu’na   aykırı olarak  hazırlanmıştır.

       Ders kitaplarını basma yetkisi sadece Millî Eğitim Bakanlığına verilmelidir. Bu amaçla, 24 Nisan  1926  tarih  ve  823  sayılı  yasa  yeniden yürürlüğe girmelidir. 

 ·        Kitaplar ulusal tarih ve Cumhuriyet Devrimi ruhuna uygun olarak hazırlanmalıdır.

 ·        Sözü edilen kitaplar dil ve yazım yanlışlarından arındırılmalı, bilimsel süzgeçten geçirilmelidir.

 ·        Kitaplarda   zaman kavramı doğru işlenmeli, olayların hangi tarihlerde gerçekleştiği açık biçimde belirtilmelidir. (Örneğin  1940’lı yıllarda ifadesinde  ay, gün ve yıl tam olarak belirtilmemiştir.) (s.228). 

 ·        MEB Sosyal Bilgiler 4.  sınıf öğretmen kılavuz, ders ve çalışma kitaplarıyla ilgili onaylar iptal edilmelidir.

 ·        Kitaplara onay veren yetkililer hakkında yasal işlem yapılmalıdır.

 ·        Söz konusu kitaplar, teknik yönden kusurlu,  ‘ayıplı’  mal niteliğindedir. Kitapların büyük bir bölümü,   öğretim yılı tamamlanmadan dağılmış ve kullanılamaz hâle gelmiştir. Bu durum, ulusal kaynakların israfına neden olmuştur. 

       Kaynaklar

 Karagöz, D.; Tekerek, M.;  Kaya, N.;  Azer, H.;  Alıç, M. D.;  Yılbat, B.; Koyuncu,  M.; Ulusoy, K. (2005). İlköğretim Sosyal Bilgiler 5 Öğretmen Kılavuz Kitabı.  Ankara:  Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Yayın Nu: 4119.

Karagöz, D.; Tekerek, M.;  Kaya, N.;  Azer, H.;  Alıç, M. D.;  Yılbat, B.; Koyuncu,  M.; Ulusoy, K. (2005 a).   İlköğretim  Sosyal  Bilgiler  5   Öğrenci  Çalışma   Kitabı.  Ankara:  Devlet Kitapları. 1.  Baskı.

Karagöz, D.; Tekerek, M.;  Kaya, N.;  Azer, H.;  Alıç, M. D.;  Yılbat, B.; Koyuncu,  M.; Ulusoy, K. (2005 b).    İlköğretim  Sosyal  Bilgiler  5   Ders  Kitabı.  Ankara:  Devlet Kitapları. 1.  Baskı.

 MEB. (1995). Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği. Resmî Gazete (RG), 29.05.1995, Sayı: 22297. Değişik: 17.03.2004/ 25405 RG.

MEB. (2005).  İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu  (4–5. Sınıflar).  Ankara: Devlet  Kitapları Müdürlüğü.

TDK. (2005). Yazım Kılavuzu.  Ankara: Türk Dil Kurumu.

Tekerek, M.; Kaya, N.;  Alıç, M. D.; Yılbat, B.;  Yıldırım, T.;  Koyuncu, M.; Ulusoy, K.  (2005). İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Öğretmen Kılavuz Kitabı.  İstanbul:   Devlet Kitapları, 1. Baskı, Feza Gazetecilik A. Ş.

Tekerek, M.; Kaya, N.;  Alıç, M. D.; Yılbat, B.;  Yıldırım, T.;  Koyuncu, M.; Ulusoy, K.   (2006). İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Ders Kitabı.  İstanbul:  MEB  Devlet Kitapları, 2. Baskı, Doğan Yayıncılık.

Tekerek, M.; Kaya, N.;  Alıç, M. D.; Yılbat, B.;  Yıldırım, T.;  Koyuncu, M.; Ulusoy, K.   (2006 a). İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 Öğrenci  Çalışma Kitabı.  İstanbul:  MEB  Devlet Kitapları, 2. Baskı, Doğan Yayıncılık.

          

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  • Related Posts

    AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU HÜSEYİN ASLAN

    Hüseyin Aslan (1928-1974). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi   Keko oğlu Ali’nin dillere destan malvarlığının, bir ailenin, daha doğrusu bir köyün kaderinde oynayabileceği rol kimsenin aklına gelmemişti. Ali Arslan (Aliye…

    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN

    Musa Pekin, Kahramanmaraşspor formasıyla.   Pülümür Vadisi’nin batısında yükselen toprak damlı evler… Usta ellerin işlediği kesme taş yapılar. Tek ya da iki katlı evler, zorluklarla mücadele eden bir kuşağın ürünü.…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kaçırdıkların

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    • Kasım 19, 2024
    • 10 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜ PİŞİ DERESİ  KIYISINDA ULU BİR CEVİZ  AĞACI

    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    • Kasım 5, 2024
    • 38 views
    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    • Ekim 30, 2024
    • 1420 views
    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    • Ekim 24, 2024
    • 52 views
    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    • Ekim 11, 2024
    • 93 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ

    • Ekim 8, 2024
    • 49 views
    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ