2004 yılıydı. Pülümür ıssızdı, köy yolları ıpıssız. Araç trafiği durma noktasına gelmişti. Pülümür Kırmızıköprü’den Kovuklu yönüne giden bir otomobilin motor gürültüsü, yola komşu köylerde duyulmuştu.
Gün kararmak üzereydi.
Şahin marka otomobilin sürücüsü, el frenini çekip araçtan inmiş, köyün temiz havasını ciğerlerine çekmişti.
KOCATEPE JANDARMA KARAKOLUNDAN TELEFON
Sürücü çok geçmeden hemen işe koyuldu. Isparta plakalı aracıyla Pülümür Çemesol/Askirek/Tuzıke Çayı’nın kıyısına doğru hareket etti. O sırada Pülümür Kocatepe Jandarma Karakolunun mevzideki nöbetçisi, alan taraması yapıyordu. Beyaz Şahin, dürbünle çevreyi gözetleyen jandarma erinin dikkatini çekti. Yabancı plakalı aracın çayın kıyısında ne işi olabilirdi? Araç sürücüsü Çemesol’da (Tuzıke) ne arıyordu?
‘Meçhul sürücü’nün kimliğini belirleme çalışmalarına hemen başlanmıştı.
Jandarma, konuyla ilgili bir araştırma yapmış, aracın Kovuklu köyünde ikamet eden bir köylüye ait olduğunu saptamıştı.
Kocatepe Jandarma Karakol Komutanı Jandarma Astsubay, Kovuklu Köyü Muhtarı Kazım Yıldız’ı arayarak, şüpheli aracın sahibiyle görüşmek istemişti. Araç sahibi, Köy Muhtarı’nın evinden Jandarma Karakol Komutanı’na telefon etmişti. Komutan, araç sürücüsüne ‘keklik’ görüp görmediğini sorunca, sürücü, kekliklerin korunması gerektiği konusundaki görüşlerini açıklamıştı.
Komutan, ‘keklik’leri tanımayan köylüye gülmüştü.
Beyaz Şahin’e, sadece Çemesol/Askirek/Tuzıke’de değil, irili ufaklı derelerin çoğunda rastlanıyordu. Isparta plakalı Şahin kimindi ve dere kıyılarında ne arıyordu?
Otomobil, Kovuklu köyünün ünlü ustalarından Hasan Karaaslan’ın (Hesene Klaçi, 1924-1969) oğlu Alişan Karaaslan’a aitti. Isparta’dan, baba ocağı Kovuklu’ya dönmüş, başını sokacağı bir ev için harekete geçmişti. Emekli maaşından başka bir geliri yoktu. Cebindeki parayla, Erzincan Tercan’dan bin 260 taş satın alabilmiş, eksik kalan taşları kendi çabasıyla toplamaya başlamıştı. Otomobiliyle dere kıyılarına gidiyor, inşaat için taş topluyordu. Bütün işleri tek başına yapıyordu. Bulabildiği taşları köye getiriyor, duvar örüyordu.
İnşaatın ustası, işçisi, mimarı, mühendisiydi.
Duvar yapımımda gizli harç kullanıyordu.
Çalışmalar ağır ağır ilerliyordu. Bazı köylüler, inşaatın niçin uzadığını merak ediyordu. Usta, meraklı köylülere şu karşılığı veriyordu:
“Baba parasıyla değil!”
Uzun süren çalışmalardan sonra inşaat tamamlanmış, Karaaslan ailesi, yıllar sonra baba ocağında başını sokacağı bir eve kavuşmuştu.
ISPARTA’DA PÜLÜMÜRLÜ BİR AİLE
Alişan Karaaslan, Kovuklu köyünden Isparta’ya göç eden Saray Karaaslan (1938-1984)-Hasan Karaaslan (1924-1969) çiftinin oğlu. 1964’te köyden ayrılan aile, kentte büyük zorluklarla karşılaşır. Isparta Nazmi Toker İlkokulu yıllarında yaklaşık 5 yıl ayakkabı boyacılığı yapar. Isparta Merkez Ortaokulunda ilk üçe girer. Merkez Ortaokulunun aynı şubesinde ilk üçe giren öğrencilerinin tamamı, Pülümürlüdür:
1.Mustafa Susan, 2. Alişan Karaaslan, 3. Ali Sosun.
Mustafa Susan, 7 Mayıs 1966’da, Pülümür Mezra Köyü İlkokulundan pekiyi dereceyle mezun olduktan sonra, eğitimine Isparta’da devam eder. Mezra Köyü İlkokulu Müdürü Mehmet Hazır’ın birincilikle mezun ettiği Susan, babasından habersiz, ilkokul diplomasıyla Isparta yoluna düşer.
8 çocuklu bir ailede büyüyen Mustafa Susan, Isparta Şehit Ali İhsan Kalmaz (Anadolu) Lisesini birincilikle bitirir. Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesini kazanır. Ekonomik zorluklardan dolayı eğitimine Isparta’da devam eder. Lisansüstü eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesinde tamamlar. Aynı üniversitede doktoraya başlar. İlgili kurumlardan destek göremeyen Susan, tez aşamasındayken, doktora eğitimine son vermek zorunda kalır.
Makine Yüksek Mühendisi Mustafa Susan, çok sevdiği, çalışkan okul arkadaşı Alişan Karaaslan’ın zor koşullarda yaşadığına tanıklık etmiş. Mustafa Susan, Alişan Karaaslan’ı şöyle tanımlıyor:
“Alişan, çok sevecen, hümanist bir insan. Zor koşullarda yaşıyordu. Çok sevdiğim, çok çalışkan bir arkadaş.”
‘CİMRİ’ RESİM ÖĞRETMENİNİN BONKÖRLÜĞÜ
Isparta Merkez Ortaokulu Resim-İş Öğretmeni Kemal Cora, notu ‘kıt’ öğretmenlerden biri olarak bilinir. Alişan Karaaslan’ın resim çalışmaları, öğretmenin dikkatini çeker. İzmir’de denize dökülen işgal güçleriyle ilgili çalışma, Pülümürlü öğrenciye 10 üzerinden 4 puan kazandırır. Notları kuyumcu terazisinde tartan, ‘ömründe 7 vermeyen’ Resim-İş öğretmeninden 4 almak, büyük başarıdır.
Günnur Günaydın, Merkez Ortaokulunda okuyan varlıklı bir ailenin kızı. Alişan, öğretmenden habersiz, Günnur için resim çizer. Öğretmen, Alişan’ın çizgilerini tanır, Günnur’a 3 verir.
PANCARKÖY FACİASINDA YOLLARI KESİŞEN İKİ PÜLÜMÜRLÜ
22 Eylül 1981… TSK, Kırklareli Yıldırım 81 Tatbikatı’ndaydı. Uçaklar, Pancarköy’de tatbikata katılan birliklere hava desteği sağlamak için havalanmıştı.
Babaeski Pancarköylü çocuklar, alçalıp yükselen uçaklara el sallıyordu.
Bandırma 6. Ana Jet Üs Komutanlığından havalanan F- 5 A uçağını, Pilot Yüzbaşı Mustafa Özcan yönetiyordu. Uçak, 65’inci Piyade Tümeni 241’inci Piyade Alayı 2. Piyade Taburu Karargâhı ve Karargâh Destek Bölüğü Ordugâh Bölgesi’nde içtima hâlindeki birliğin üzerine düşmüş, pilot dâhil, 65 er-erbaş şehit olmuş, onlarca er-erbaş yaralanmıştı.
Muhabere Taburu Komuta İşletme Bölüğünden tatbikata katılan Alişan Karaaslan (Pülümür), Celal Doğan (Hozat), Hüseyin Sönmez (Hozat) ve Hıdır Geyik (Tunceli Geyiksuyu) kazadan yara almadan kurtulmuştu.
Tatbikatta iki Pülümürlü asker görevliydi. Pülümürlü askerlerden biri Akdik, diğeri ise Kovuklu köyündendi. Akdikli asker İmam Canpolat, kazadan ağır yaralı hâlde kurtulmuştu. Kovuklulu Alişan Karaaslan, yara almadan kurtulan şanslılardandı.
Pancarköy’de ağır yaralanan İmam Canpolat, 2 Haziran 1977’de, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi 3. sınıf öğrencisiyken Gladyo tarafından katledilen Ali Canpolat’ın kardeşiydi. Ali Canpolat, o tarihte Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin Pülümürlü öğrencisi Alişan Karaaslan’ın arkadaşıydı.
1 Ocak 1957 doğumlu Ali Canpolat, Mezra Köyü İlkokulunda okumuştu. Akdik’ten Mezra’ya kadar 2 km yürüyerek gidiyordu. Ali Pekin, Ali Şahin, Ali Yıldız, Gülhan Canpolat, Hatice Solmaz, Hıdır Akkılıç, Mehmet Akkılıç, Mehmet Canerik, Selahaddin Fırat ve Şükrü Şahin’le aynı sınıfta öğrenim görüyordu. Süleyman Duymaz’ın okuttuğu sınıf, fire vermeden ilköğrenimini tamamlamıştı. Mezra İlkokulunun 78 numaralı öğrencisi, 13 Mayıs 1967’de pekiyi dereceyle mezun olan 3 öğrenciden biriydi. 8-13 Mayıs 1967 tarihlerinde, 5. sınıf öğrencilerine yönelik yıl sonu sınavına katılan 11 öğrenciden 3’ü (Ali Canpolat, Hıdır Akkılıç ve Selahaddin Fırat) ‘pekiyi’ dereceyle mezun olmuştu. Ayırtman Ali Rıza Şerkalkan ve Sınıf Öğretmeni-Okul Müdürü Süleyman Duymaz’ın gözetiminde yapılan sınav sonucu mezun olan öğrencilerden ikisi, Selahaddin Fırat ve Mehmet Akkılıç, öğretmen olmuş, Ali Pekin ise Kırmızıköprü Ortaokuluna memur olarak atanmıştı.
Alişan Karaaslan, Ali Canpolat’ın katledilmesinden kısa bir süre sonra eğitim yaşamına son vermek zorunda kalmıştı.
Pancarköy faciası, Siyasal Bilgilerin Pülümürlü öğrencisinin okulu terk etmek zorunda kalmasından sonra yaşanmıştı.
Canpolat ve Karaaslan’ların yolu, Gladyo cinayetinden sadece 4 yıl sonra bu kez Kırklareli Babaeski Pancarköy’de kesişmişti.
Belleklerden silinmeyen uçak kazasıyla…
MÜLKİYEDEN USTALIĞA UZANAN YOL
Hasan Karaaslan, Pülümür’e 22 km uzaklıktaki Kovuklu köyünden, çocuklarının geleceği için göç etmiş, 45 yaşında yaşama gözlerini yummuştu. Kara lastikle Isparta yoluna düşen çocuklar, babalarını mahcup etmemek için çaba göstermişti.
Alişan Karaaslan, Gladyo cinayetlerinin zirvede olduğu yıllarda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğrenciydi. Ziraat Fakültesinden arkadaşı ve yakın köylüsü Ali Canpolat 20 yaşındayken katledilmiş, katilleri âdeta buharlaşmıştı. SBF’li Alişan, çok sevdiği okulunu terk etmek zorunda kaldığında 21 yaşındaydı.
Mülkiyenin kapısı, zorluklar içinde büyüyen Pülümürlü gence kapanmıştı.
Öğrenim hakkı engellenen delikanlı, zorluklarla mücadeleden vazgeçecek değildi. Bulabildiği hemen her işte çalışır. Yetenekli babadan yadigâr genler, çalışkan gencin başarısında etkili olur. 1984’te müteahhitliğe başlar. Isparta’da bir süre müteahhitlik yapar. Eğirdir Orman İşletme Müdürlüğünün lojman ve tüpleme hangarlarının yapım işini üstlenir.
Babasına ve yetiştiği iklime borçlu olduğu iş ahlakı sayesinde el attığı her işte başarılı olur.
Isparta Eğirdir Göktaş köyünde 28 dönüm arazi satın alır. Elma fidanlarının boy verdiği bağda elma üretir. Isparta Kral Restoranı işletir. Lokantasında, yılda bir kez, Pülümürlü dostlarını ve yaşlıları ağırlar.
Isparta Ticaret Lisesi Halkoyunları Ekibini yönetir. Karadeniz Bıçak Oyunu oynarken bir arkadaşının yaralanmasına yol açar. Yaranın hafif oluşuyla teselli bulur.
TAŞ SEVDASI
Taş, uygarlıktır. Taşa âşık olunur mu? Kadim uygarlıkların izini yıkıntılarda sürenler için taştan daha değerli ne olabilir. Taşa kazınan yazı ve resimlerin, usta ellerin özenle biçimlendirdiği taş yapıların yıkıntılarında rastlanan sararmış fotoğrafların verdiği mutluluk, parayla pulla ölçülemez!
Kovuklulu Alişan Karaaslan, taşa âşık bir taş ustası. Yurdun dağına taşına âşık. Nevşehir, Erzincan Tercan, Erzincan Cimin, Tunceli Hozat, Bitlis Ahlat taşını yakından incelemiş.. Erzincan Perlit ve Diyarbakır Karacadağ taşlarını incelemek için gün sayıyor.
Fosil taşlardan oluşturduğu köşede tarih dersi veriyor. Akarsu kıyılarında, taş ocaklarında, kazılarda rastladığı renk renk taşları evine götürmüş. Taş koleksiyonunda neler yok ki… İşte şu taş, güneş altında parlayan, altın tanecikli… Şuradaki, baklava ustasının maharetli ellerinde dilimlenmiş baklavaya benzeyen rengârenk taş yani. Güneş Tanrıçası için özenle bir araya getirdiği taşlar… Taşın ömrü, dayanıklılığı vb. özelliklerini anlatırken gözlerinin içi gülüyor.
Taşı seven, insanı ve doğayı sevmez mi?
GÜZELLİKLERİ TAPULAYAN GÖNÜL ERİ
Bir doğa tutkunu. Yaşadığı köyün, kasabanın, kentin her güzelliği onun üzerine tapulu. Ona, Tapu ve Kadastro’nun çizdiği sınırlara meydan okuyan serüvenci denebilir. Gökyüzünün, yıldızların, Ay’ın ve Güneş’in tapusunu cebinde taşıyan, ama cüzdanında emekli maaşından arta kalan birkaç yüzlükten başka parası olmayan gönlü zengin bir insan ya da. Sadece yaşadığı yer mi, yeryüzündeki güzelliklerin tamamından sorumlu. Pülümür Vadisi’nde kanat çırpan kartallar, söğüt dalında yan yana dizilen serçeler, yüzyıllık ceviz ağaçlarını mesken edinmiş sincaplar, mavi sularda zıplayan balıklar, çiçeklere konan kelebekler de onun. Domdom kurşunu, bozayıdan çok ona acı verir. Ardıç kuşlarından armağan ardıçlar, mezarları definecilerin delik deşik ettiği kavimlerden miras anıt ağaçlar, adı unutulmuş ustaların ellerinde yükselen yüzyıllık yapılar ona emanet. Meydandağı’nda bir ardıç kurusa, yüzyıllık ceviz ağacı kereste tüccarının hızarıyla yere devrilse, anılarla yüklü taş ev yıkılsa uykuları kaçar, kalbi tekler. Ondan habersiz kesilen ağaçlardan, yıkılan özgün yapılardan, kirletilen hava ve sudan kendini sorumlu tutar. Onun için bahçesindeki elma ağacı neyse, köy merasında boy veren elma ağacı da odur.
Yurdun herhangi bir köşesinde orman mı yakıldı, su mu kirletildi, bir doğa harikasına iş makineleri mi girdi, tarihsel bir mekâna zarar mı verildi, elleriyle, kollarıyla, yüreğiyle işe koyulur. Eğirdir Gölü’nün kirletilmesi, Ispartalılar kadar Pülümürlü köylüyü de ilgilendirir. Gölün kirlenmesine karşı kampanya başlatır. Gölde yüzen Eğirdir Göktaş Köyü İlkokulu öğrencilerinin sudaki kirlilikten dolayı hastalandıklarını öğrenir öğrenmez harekete geçer. Suyu kirleten kaynağı saptar. Sorunu, gazeteci arkadaşı Mehmet Bilir’le birlikte Kanal 32’de gündeme getirir. Eğirdir Belediyesi, suyu kirleten tesisi kapatınca, aralarında çocukları hastalanan köylüler dâhil, bazı kişilerin tepkisini çeker! Tesis kapanınca işsiz kalan köylüler, sorumluyu bulur:
Alişan Karaaslan!
MÜREKKEBİNDEN SEVGİ DAMLAR
Şiddet gören, feodal zorbalıktan payına düşeni alan kadınların mücadelesine omuz verir. Bir zorbanın tokadı Hazal Kız’ın yüzünde değil, onun yüzünde patlamış gibidir. Kaleminden damlayan mavi mürekkep, yurdun tüm Hazal’ları içindir. Tehdit edilen, zor koşullarda yaşayan kadınlara ve çocuklara kalkan olur.
Öğrencilere destek sağlar. İş yaşamına atılan bazı başarılı öğrenciler, Karaaslan’ı ziyaret eder. Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezunu İş İnsanı ve Trabzonspor Basketbol Kulübü Başkanı Abiş Hopikoğlu, öğrencilere uzatılan bu dost eli unutmayanlardan.
Alişan Karaaslan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesindeki Gladyo saldırılarından canını zor kurtaran gençlerden biriydi. Ülkeye değil, ülkeyi cehenneme çevirenlere tavır aldı. Ülkesinin göllerini, denizlerini, akarsularını, dağlarını, ormanlarını ve insanını her koşulda sevdi.
Sevgisini, aşklarını şiire döktü. Bugüne kadar 40 dolayında şiire imza attı. Sevincini, hüznünü, gözyaşlarını dörtlükleriyle ölümsüzleştirdi. Dizeleriyle ağladı, dizeleriyle güldü. Bazen gözyaşları damladı dizelerinden, sarardı beyaz sayfalar… Umut aşıladı dizeleriyle, bir çocuk gülümsedi kalemiyle. Rant kurbanı Eğirdir Gölü’nün duyarsızlığa isyan eden dalgası oldu. Eğirdir Gölü’ydü, ağlayan. Ağlayan Göl Eğirdir şiiriyle, kıyısında gözyaşı döktüğü göl adına insanlığa seslendi:
Ağlarım/Tutamam gözyaşlarımı/Yediveren gül gibiyim renklerimle/Dünyaya nam salmışım/Mavi bayrağımla
Aydınlık’ın Yurt Haberler Servisi’ne Isparta’dan katkı sağladı. Eğirdir’i, köylerini ve insanını tanıttı.
58 yaşında yitirdiği kardeşi Fazlı Karaaslan’ın (1959-2017) mezarını kendi elleriyle yaptı. Kızı Burcu Karaaslan’ın tasarladığı mezarın taşlarını Tercan’dan getirtti.
45 yıl önce Mülkiyeye veda ettiğinde 21 yaşındaydı. Şimdi 66 yaşında. Yüreğinde kinden, nefretten eser yok.
Ayrılma vakti geliyor. Çalışkan ve üretken Mülkiyeliye sarılıyorum. Kovuklu’daki bahçesinde yetiştirdiği pembe domateslerden birkaçını çantama sıkıştırıyor. Yoğun geçen bir günün ardından yola düşüyorum.
Köyü geride bırakıyorum. Zor koşullara kafa tutan insanlardan kuvvet alıyorum. Hızlanıyor adımlarım, koşar adım yürüyorum.
Kovuklu’nun gülen yüzü Alişan Karaaslan eline murcunu, balyozunu alıyor. Ülkesinin taşına sevdalı bu gönül erinin durağı Erzincan Perlit ya da Diyarbakır Karacadağ olacak. Sevgiyle dokunacak taşlara, onlarla konuşacak, dertleşecek… Bir türkü tutturacak belki Karacadağ’ın eteklerinde…
Sönmüş yanardağın kara taşına kazıyacak sevdalarını…
Ölümsüzleşecek sevdalar, aşklar…
(Pülümür Kovuklu köyü, 26 Eylül 2022/Körfez, 14 Kasım 2022)