CANIM OĞLUM ERİNÇ CANERİK

Hüseyin Canerik

17 Ağustos’a sayılı günler kala annen ve halan, Kırmızıköprü’den  Derince’ye dönmüştü.  1999 Marmara Depreminin tüm sarsıntılarını anne karnında geçirdin.

22 Ocak 2000’de, annenin çalıştığı SSK Kocaeli (Sopalı) Hastanesinde gözlerini dünyaya açmıştın. 

Yeni bin yılın armağanıydın.

Adını annen koymuş, günlüğüne şu notu düşmüştü:

“Erinç: Hiçbir eksiği olmama, rahata, mutluluğa erme anlamı olduğu için konuldu.”

Adın Türkçeydi,  hiçbir eksiği, üzüntüsü ve acısı olmama anlamındaydı.

Senin gelişinle karla kaplı dağlar yeşile boyanmış, yüreğimizde çiçekler açmıştı.

Kıymetlimizdin.

İzmit Otogarı, Temmuz 2000.

İki görkemli dağdı yüreğin; Munzur ve Palandöken.  Henüz altı aylıkken, Pülümür Kırmızıköprü’nün havasını soludun.  Aşkale Kandilli Karabıyık köyünde düşe kalka oyun oynadığında üçüne bile basmamıştın.

Hüsnü dayının evinin önündeki küllükte,  Halim dayının bahçesinde saklı ayak ve parmak izlerin.

Selçuk amcanın ve  Meymasır’daki halanın evine yayılan sevinçtin.

Kandilli Karabıyık’ın, Kırmızıköprü Mezra’nın el üstünde tutulan çocuğuydun.

Hastalara sıcak bir insan eli uzatan annen hastalandığında üç yaşındaydın. Üç yıl boyunca acı çekti kıymetlin, acı çektin, acı çektik. İçimize akıttığımız gözyaşlarıyla geçti üç koca yıl. Senin için yaşama tutundu annen, ölüme kafa tuttu. Varlığınla annenin ömrüne ömür kattın; birkaç ay, birkaç gün, birkaç saat ya da saniye.  

24 Şubat’ta öksüz kalmıştın, ikimiz öksüz.

Öksüz geçti yıllarımız.

Altısındaydın o zaman,  okula adım attığın ilk yıl.

Derince Mevlana İlköğretim Okuluna kayıt için gittiğimizde bana söylediklerini unutmadım:

“Baba, ben okuma yazma bilmiyorum ki…”

Öğretmenin Yavuz Günerhan’dan, bitişik eğik yazıyla okuma yazmayı öğrendin. Düzgün ve okunaklı yazardın, defterlerin tertemiz. Bu yönünle Hatem dedene benzerdin,  Kandilli’den Erzurum Lisesine 6. Zırhlı Tugayının cemsesinde giderken üşümeyen deden.

13 Eylül 2020’de hepimize veda eden…

Bir yanın Palandöken bir yanın Munzur’du.

Pülümür Buyerbaba Gölü ile  Nazımiye Düzgün Baba yolu, senin ayak izlerini taşıyor. Düzgün Baba’da, Oli’de, Vâla Hızır’da, Cızmesur’de, Sultan Hıdır’da babaannenin döktüğü gözyaşları ve yaktığı çerağ için Hıdır dedene söylediklerin, yüreğimize binen ağır bir yük gibidir:

“Dede, ziyaretlerde tuttuğum dileklerin hiçbiri gerçekleşmedi ki!”

Gerçekleşmedi dileğin, dileğimiz.

Annenin iyileşmesi için dilediğin dilekler, çerağın dumanına karışmış, geride buruk bir çocuk yüreği bırakmıştı.

Kısa yollar gözünde büyür çocukların. Kilometreye döner yakın mesafeler.  Toprak damlı evler saray, kumru kartal, minik bir yılan ejderha olur örneğin. Çocukken çabuk yorulur, bir an önce eve dönmek isterdin. Yorulduğunda dizlerinin üzerine oturur, bana seslenirdin:

“Baba, evimiz nerede?”

Birkaç yüz metre uzağında olurduk evimizin; ışığı sönmüş, perdeleri solmuş, sevinci çalınmış. İktisat kitaplarının sararmış sayfalarında yorgun düşmüş bir çift yeşil göz, gökte yıldız, yüreğime işleyen ayaz.

Canım Oğlum,

Prof. Dr. Emin Önder, senin için aynen şunları söylemişti:

“Bu çocuk bir dâhi,  üstün zekâlılar okuluna verin.”

Kayıt tarihini kaçırmış, Gebze’deki okula seni verememiştik.  

Üstün zekân ve duyarlılığın, bu çürümüş dünyada omzuna yüklenen yükü ağırlaştırmıştı.

Trakya’nın güvenli kentinde sana kumpas kuran, zincir sallayan  A. Buğra K., babaannemizin kemiklerinin toprağa karıştığı köyün yanı başından. Çorak bozkır kültüründen gelmiş, eli kalem tutmayan, bir dize şiir okumamış. Bıçak çekmeyi vatanseverlik olarak algılamış.  Almış yanına birkaç eli sopalıyı,  koca kenti senin için yaşanmaz hâle getirmiş.

Vicdanı susmuş kentin, susturulmuş vicdanlar.

Bizse olup bitenlerden habersiz.

12 Aralık 2024’te okuduğu kitap.

Cumhuriyetin ışığıyla yetiştin,  ülkene ve milletine yürekten bağlıydın.  Vatanseverliğin, kutsal coğrafyanın dağlarını, denizlerini, göllerini, akarsularını, ormanlarını, yeraltı-yerüstü kaynaklarını sevmek ve korumak olduğunun bilincindeydin.

Yüreği karanlık olanların asla tahammül edemeyeceği bir bilinç.

Ayıplardın bedelli askerliği. Doğubayazıt’ın sınır karakollarında sen nöbetteyken,  kumpasçılar sıcacık mekânlarında nutuk çekiyor, sopa sallıyordu. Isınmak için ince uzun ellerini hohladığında ateş olup seni ısıtamadığımız için titrerdik her gece.  

Yüreğimizi ebediyen soğutan bir zemheri oldun şimdi.

Kafatasını parçalayan mermilere siper olsaydım, oracıkta ölseydim senin yerine. Senin yaşayamadığın gençlik yılların, ömrümü kısaltan acı takvimdir artık.

Yaprakları ikişer üçer yırtılan.  

1 Mart’ta emanet ettiğimiz Pülümür Mezra Köyü Mezarlığındasın şimdi. Kardeşin yolunu gözlüyor, gözü yaşlı. Bir gün çıkıp geleceksin diye kapıya fırlıyor her tıkırtıda. Yaşamını sana adayan anneannenin göz pınarları kurudu, kan damlıyor gözlerinden, yüreğine akıyor bütün acılar. Amcanın, halalarının, dayılarının, kuzenlerinin, Sebahat ablanın, Selin yengenin, dedenin ve babaannenin akıttığı gözyaşlarıyla ıslandı toprağın.

4 Mart’ta beyaza bürünen mezarında kokuşmuş dünyaya isyan ediyorum.

Babalık duygusunu bana ilk tattıran, evlat acısıyla sarsan,

KIYMETLİM…

Gidişinle öksüz kaldık büsbütün…

(Körfez, 11 Mart 2025)

Related Posts

GÖKKUŞAĞINI KUCAKLAYAN ÖĞRETMEN HÜLYA DEMİRPEHLİVAN, CANCAĞIZLARINI GÖZYAŞLARIYLA UĞURLUYOR

Hüseyin Canerik Altı yaş grubundaki çocuklardı. Bundan dört yıl önce, 2021 yılıydı. Anne ya da babalarının ellerine sımsıkı tutunmuş, okul yoluna düşmüşlerdi. Birçoğu ürkek ve kaygılıydı. Büyüklerinden duydukları okulda şiddet…

PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDEN ORMAN MÜHENDİSİ YILMAZ FIRAT’I GÖZYAŞLARIYLA UĞURLADIK: AH BE KARDEŞİM, AH!

Hüseyin Canerik Mezra (Köyü) İlkokulunun 47 numaralı öğrencisiydi.  Nurettin Çınar, Gülüzar (Fatma) Arslan, Nimet Canerik, Güner Fırat, Hatice Fırat, Dindar Fırat, Sabriye Güler, Şerife Demirbilek ve Gülüzar (Emine) Fırat,  sınıf…

One thought on “CANIM OĞLUM ERİNÇ CANERİK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kaçırdıkların

GÖKKUŞAĞINI KUCAKLAYAN ÖĞRETMEN HÜLYA DEMİRPEHLİVAN, CANCAĞIZLARINI GÖZYAŞLARIYLA UĞURLUYOR

  • Haziran 19, 2025
  • 15 views
GÖKKUŞAĞINI KUCAKLAYAN ÖĞRETMEN HÜLYA DEMİRPEHLİVAN, CANCAĞIZLARINI GÖZYAŞLARIYLA UĞURLUYOR

PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDEN ORMAN MÜHENDİSİ YILMAZ FIRAT’I GÖZYAŞLARIYLA UĞURLADIK: AH BE KARDEŞİM, AH!

  • Haziran 18, 2025
  • 19 views
PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDEN ORMAN MÜHENDİSİ YILMAZ FIRAT’I GÖZYAŞLARIYLA  UĞURLADIK: AH BE KARDEŞİM, AH!

CANCAĞIZIM, BUGÜN BAYRAM (ERİNÇ’E AĞIT)

  • Haziran 10, 2025
  • 47 views
CANCAĞIZIM, BUGÜN BAYRAM (ERİNÇ’E AĞIT)

PÜLÜMÜR KOCATEPE’DE ÖMRÜMÜZDEN DÖKÜLEN GÜZ YAPRAKLARI: AH CANIM, İKİ GÖZÜM NEREDESİN

  • Haziran 5, 2025
  • 45 views
PÜLÜMÜR KOCATEPE’DE ÖMRÜMÜZDEN DÖKÜLEN GÜZ YAPRAKLARI: AH CANIM, İKİ GÖZÜM NEREDESİN

PÜLÜMÜR SALÖRDEK ÇAYI

  • Haziran 1, 2025
  • 51 views
PÜLÜMÜR SALÖRDEK ÇAYI

PÜLÜMÜR KOVUKLU (HARŞİYE) KÖYÜNDEN BİR CEYAR GEÇTİ:  HAYDAR ŞAHİN VE ALİ HAYDAR ŞANLI   KAHVEHANESİNDEN  NOTLAR

  • Mayıs 10, 2025
  • 69 views
PÜLÜMÜR KOVUKLU (HARŞİYE) KÖYÜNDEN BİR CEYAR GEÇTİ:  HAYDAR ŞAHİN VE ALİ HAYDAR ŞANLI   KAHVEHANESİNDEN  NOTLAR