Suriye, 2011 yılından bu yana Amerika-İsrail’le çarpışıyor. Dünyanın dört bir yanından toplanan kiralık katiller, Suriye’nin parçalanması sürecinde acımasızca kullanıldı. Bu saldırılarda binlerce Suriyeli yaşamını yitirdi. Emperyalist işgalden ülke ekonomisinin yanı sıra tarihsel ve kültürel varlıklar da büyük zarar gördü. Evsiz barksız bırakılan milyonlarca Suriyeli başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı.
Emperyalizm, Suriye’de insanlık kalesine çarptı. Kısa süre içinde parçalanacağı düşünülen Suriye, beklenmedik bir direniş sergiledi. Suriye Devleti, işgale karşı yıllardır mücadele yürütüyor. Mücadelenin başarısında, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın kararlı ve cesur tavrının etkili olduğu kabul edilmelidir. Suriye, 2016 yılına kadar, 101 bin 662 askerini şehit verdi. Bu sayı, Suriye’nin toplam asker mevcudunun üçte biridir.
Suriye, emperyalizme karşı kahramanca direnirken PKK/PYD/YPG, işgali fırsata dönüştürdü. Bölgeyi işgal eden ABD’nin kanatları altında sözde kantonlar kurdu. Bu kantonlar, Türkiye’de yenilgi edebiyatında uzmanlaşan, halka yabancı ‘sol’ örgütlerin ilgi odağı oldu. Amerikan askerlerinin koruması altındaki bu ‘kızıl siyasi üsler’i ziyaret ederek, ‘kurtarılmış bölgeler’deki yoldaşlarıyla hasret giderdiler. İstanbul’un varoşlarında molotofkokteyliyle belediye araçlarını yakan gençlerin eline verilen yağlı boyalarla gecekondu duvarlarına ‘Kobani direnişi’ni selamlayan yazılar yazdırıldı.
Âşık Mahsuni’nin “Amerika katil” türküsünü unutalı yıllar olmuştu.
Emperyalizmin Kara Gücü Olma Utancı
PKK/PYD/YPG, direnen Suriye’ye karşı işgal kuvvetlerinin yanında saf tuttu. Suriye’nin yürüttüğü vatan savaşında, düşman cephesinde yer aldılar. Suriye’yi savunmak yerine yıkıma destek verdiler. Irak’ta Barzani’nin yaptığını tekrar ediyorlardı. Amerikan güçleri Suriye’yi parçalayacak, bunlar da Amerikan denetiminde kukla bir devlet kuracaklardı!
Türkiye’de ‘insan hakları’ mücadelesi veren bazı meslek odaları, dernekler, sendikalar Suriye’yi hedef alan emperyalist saldırıya karşı suskun kaldı. Emperyalist saldırıya hayır diyemiyorlardı. ‘Kobani’ dayanışmasıyla Amerikan işgaline destek verdiler. Yaklaşık sekiz yıldır süren emperyalist saldırganlığa susarak onay verdiler.
Türkiye’nin bu savaştaki yanlışları elbette konuşulabilir, ama bugün atılan doğru adımların karşısına geçmişin hatalarıyla çıkmakla neyin amaçlandığı sorusuna kafa yormak gerektiği açık. Ülkemiz, Amerikan-İsrail merkezli bir operasyonla karşı karşıya. Bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğümüzü hedef alan terör koridorunu dağıtmak için Fırat Kalkanı’ndan sonra Zeytin Dalı Harekâtı’nın gerçekleştirilmesi, emperyalist saldırganlığa sessiz kalan bazı oluşumları harekete geçirdi. Dernekler, sendikalar, meslek odaları vb. kitle örgütlerinden bazılarının ‘barış’ duyguları canlandı:
“Savaşa hayır!”
Zamanlama dikkat çekici, değil mi? Türkiye, ABD-İsrail planlarına karşı silah kullanmaya başladığında sözde barış talebi dillendirilmeye başlandı.
Amerikan Üslerinde ‘Sosyalist’ Sistem!
Psikolojik savaşa alet olanlardan bazılarının kimliği hayret verici. Amerikan saldırganlığını perdelemek için ortaya atılan bir iddia var ki, dudak uçuklatan türden. Kendisini ‘sosyalist’ olarak tanımlayan bir yazar, Suriye’deki ‘Kürt kantonları’nda Paris Komünü’ne benzer komünler kurulduğunu öne sürebiliyor! Karl Marks’ın, hatalarına rağmen, komüncüleri desteklediğini belirtmeyi de ihmal etmiyor. ‘Kuzey Suriye’deki halkın, dünyada 25-30 yıldır başka bir ülkede benzeri görülmeyen bir düzen kurduğunu, eski sosyalist ülkeler kapitalist sisteme geçerken burada tersine bir gidiş olduğunu, her şeyin halk meclislerinin elinde olduğunu, bunun anayasasının yapıldığını savunabiliyor! Kısacası, Türkiye’yi, ‘Kuzey Suriye’de kurulduğu öne sürülen ‘sosyalist’ sisteme savaş açmakla suçlayabiliyor!
Türkiye, İran ve Suriye, ‘Kürt kantonları’nda üslenen Amerika tarafından hedef alınıyor. Kiralık katillerin eğitim merkezleri, silah ve mühimmat depoları da bu sözde kantonlarda. Bir vatansever, namuslu bir aydın sözde kantonlarda âdeta sosyalist bir sistem uygulandığını öne sürebilir mi? Vatanseverliğin, bağımsızlık ve egemenliğin, antiemperyalizmin modasının artık geçtiğini düşünürseniz, neden olmasın!
Amerikan Silahlarıyla Halk Savaşı!
Amerika, PKK/PYD/YPG’ye beş bin tır dolusu silah verirken, bunların aklına barış gelmemişti. Bu silahların kime karşı kullanılacağını sormak da gelmedi akıllarına. Bir işgal gücünün PKK/PYD/YPG’ye silah dağıtmasıyla övünenler bile vardı. Onlara göre örgüt, Amerika’yla ‘ittifak’ kurmuştu! Amerika’yla kurulan ittifak, ‘sosyalist’ bir Kürt devletini müjdeliyordu. Kurucusu,Amerika-İsrail olan bir sosyalist devlet! Suudi Arabistan’a haksızlık etmeyelim, onlar da bu oluşumun asli ögelerinden.
Mazlum Suriye halkının kolunu bacağını havaya uçuran mühimmatı ‘Riyal’le finanse eden ‘Müslüman’ ülke!
Amerikan silahlarına ses çıkarmadıkları gibi, Amerikan askerlerinin verdiği eğitime de sessiz kaldılar. Çıkardıkları gazetelerde, yayın yaptıkları radyo ya da televizyonlarda bu utancı görmezlikten gelmeyi tercih ettiler.
Utancı ‘zafer’ olarak sundular.
Emperyalizmin Millî Devletleri Parçalama Stratejisine Teslimiyet
Bir kitle örgütünün görevi, üyelerinin demokratik haklarının korunup geliştirilmesiyle sınırlandırılamaz. Kitle örgütlerinden ülkelerine karşı duyarlılık beklenir. Ülkenin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünün savunulması; millî çıkarların korunması, anti emperyalizm vb. buna örnek olarak gösterilebilir.
Ülkemizde bazı kitle örgütlerinin küreselleşme süreciyle birlikte ülkeye karşı mevzilendiği görülüyor. Türkiye’nin, terör koridoruna karşı başlattığı “Zeytin Dalı Harekâtı”, bu mevzilenmeyi gün ışığına çıkarmıştır.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)nun, ‘Halkları Düşmanlaştıran Savaşa Hayır!’ başlığıyla yaptığı açıklama, bir ibret vesikasıdır. Konfederasyona göre, Zeytin Dalı Harekâtı ile ABD’nin Irak’a saldırısı birbirinden farksızdır. KESK, Kürtlerin, Suriye’nin kuzeyinde diğer halklarla demokratik yönetimler kurduğunu, operasyonla ülkemizin emperyalistler arasındaki egemenlik savaşının içine sürüklendiğini ve emperyalist planların bir parçası haline getirildiğini öne sürmektedir (22.01.2018). Açıklamadan, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin emperyalizme karşı verdiği vatan savaşının da ‘emperyalistler arası savaş’ kapsamında ele alındığı anlaşılmaktadır.
KESK, özet olarak şu iddiaları gündeme getirmektedir:
- (Türk ordusu) Suriye iç savaşından kaçan bir milyon sivilin sığındığı kente bomba yağdırmaktadır.
- Zeytin Dalı Harekâtı, Türk ve Kürt halkları arasında düşmanlıkları körüklemektedir.
- Zeytin Dalı Harekâtı ile ABD’nin Irak’ı ‘Özgürleştirme Harekâtı’ arasında fark yoktur.
- İktidar, Afrin operasyonunu ülkenin bekası için değil, kendi bekası için zorunlu görmektedir.
- Kürtler, Suriye’nin kuzeyinde diğer halklarla demokratik yönetimler kurmuştur.
- Bu savaş, bizim savaşımız değildir.
- Bu savaşla, ülke, emperyalist planların bir parçası hâline getirilmektedir.
Yukarıdaki açıklamadan KESK’in imzasını kaldırın ve yerine Pentagon ya da İsrail Savunma Bakanlığının imzasını koyun, ne fark eder. Açıklamaya ilişkin kararın oy birliğiyle mi, yoksa oy çokluğuyla mı alındığı bilinmiyor. KESK’in yaptığı basın açıklamasında imzası olan yöneticiler şu isimlerden oluşmaktadır: Mehmet Bozgeyik (Eş Genel Başkan), Aysun Gezen (Eş Genel Başkan), Ramazan Gürbüz (Genel Sekreter), İlhan Yiğit (Eğitim, Örgütlenme ve Basın Yayın Sekreteri), Gülistan Atasoy Tekdemir (Kadın Sekreteri), Yusuf Şenol (TİS ve Uluslararası İlişkiler Sekreteri), Elif Çuhadar (Mali Sekreter).
Acı verici bir durum!
KESK’e Sorular
Amerikan destekli terörle vatan savunmasını eş tutan KESK’ten, aşağıdaki soruları yanıtlaması beklenmektedir:
- ‘Kanton’lardaki ABD askeri varlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
- ABD’nin beş bin tır dolusu silah verdiği PKK/PYD/YPG, bu silahları kime karşı kullanıyor/kullanacak?
- Suriye’nin parçalanması sürecinde ABD-İsrail-Suudi Arabistan’la aynı cephede buluşmak, sadece bir rastlantı mı?
- Yeryüzünde emperyalizmin işgali altında özgürleşen, demokratik yönetim kuran, sosyalist sisteme geçen bir millet var mı?
- Kukla Barzani yönetimine öykünerek sözde devlet kurma girişimlerine alet olmak, onurlu bir davranış olarak görülebilir mi?
Türkiye’nin önündeki birincil sorun, yıkıcı-bölücü-irticai terörün kökünün kazınarak vatan bütünlüğünü korumaktır. Türkiye’de faaliyet yürüten siyasal parti, demokratik kitle örgütü ve basın-yayın organlarına düşen görev, emperyalizmin millî devletleri yıkma stratejisine karşı direnmektir. Antiemperyalist mücadele geleneğine sahip olan ülkemiz, emperyalizme hizmette sınır tanımayan sözde örgütlerin utancını taşıyamaz. Türkiye, emperyalist saldırganlığı perdeleyen ve millî devletlerin parçalanma sürecinde piyonluk görevi üstlenen örgütlerin hızla tasfiye olacağı/edileceği bir sürecin eşiğindedir. ‘Proje’, makam ve karanlık fonlarla emperyalizme hizmet edenlerin utanacağı günler çok yakındır.
(Körfez, 28 Ocak 2018)
Kaynakça:
http://www.ensonhaber.com/bmde-suriye-ic-savasinda-olenlerin-sayisi-aciklandi-2016-05-27.html Erişim: 27.01.2018.
http://www.sozcu.com.tr/2016/dunya/suriye-ic-savasinda-283-bin-kisinin-oldugu-aciklandi-1248429/ Erişim: 28.01.2018.
http://www.kesk.org.tr/2018/01/22/tum-gucumuzle-haykiriyoruz-halklari-dusmanlastiran-savasa-hayir/ Erişim: 24.01. 2018.
http://egitimsen.org.tr/tum-gucumuzle-haykiriyoruz-halklari-dusmanlastiran-savasa-hayir/ Erişim: 24.01.2018.