İBRAHİM YILMAZ
(Emekli Öğretmen/Yazar)
Köy çocuğu olmamdan mı bilemem Köy Enstitüsü olayına tanımsız ilgi duyarım. İlkokulda II., III. ve IV. sınıftaki öğretmenim Cilavuz Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmendi. Köy, kent yurt içi, özel okul öğretmenliği derken yarıma asra yakın çalıştım. Sevdim bu mesleği… Öğrencilerimi sevdim. Yurdumun çiçeklenmesi için çaba harcadım. Eğitimin paydaşlarıyla iyi ilişkilerim oldu sürekli… Fakat benim ilkokul düzeyindeki öğretmenim kadar başarılı oldum diyemem.
Bir aydınlanma projesiydi Köy Enstitüsü uygulaması. Ne soylu öğretmenler yetişti bu güzide okullarda. Hepsi birbirlerinden değerli birer yıldızdı; yurdumuzu, “gökte yıldız kadar köylerimizi” aydınlatan. Bu okulların hazin sonları ülke sevgisini kalplerinde hisseden her yurtsever insanımız için onanmaz bir acıdır.
Köy Enstitülerinde yazın sanatımıza büyük katkı veren yazarlarımız yetişti. Onların adlarını bile anımsamak gönlüme bir ferahlık verir. Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Dursun Akçam, Behzat Ay, Mehmet Başaran, Adnan Binyazar, Emin Özdemir, Talip Apaydın, Ümit Kaftancıoğlu, Yusuf Ziya Bahadınlı, Osman Şahin, Hasan Kıyafet ve daha niceleri…
Köy Enstitüleri, köylerimize öğretmen yetiştirmek için açılan okullardı. Öğrencileri köylerimizin en zeki çocuklarıydı. Çağın en modern eğitim yöntemleriyle yetiştiren öğrenciler köylere atanıyordu. Bu öğretmenler sayesinde yurdumuzda az da olsa bir aydınlanma yaşandı…
Köy Enstitülü öğretmenler donanımlı, kişilikli, saygıdeğer öğretmenlerdi. Çoğunu tanıma mutluluğu yaşadım. Yurdumuzu çağdaş uygarlık düzeyine yetiştirmek, biricik idealleriydi. Bu ideali okullarındaki nitelikli eğitimle edinmişlerdi.
Köy Enstitülü öğretmenlerin yetkinliğinde bir öğretmen tanıdım, Hüseyin Canerik. Öğretmenimizi, en uzun süre çalıştığım Derince Turgut Reis İlköğretim Okulunda görev yapan öğretmen arkadaşlarımın bir çay davetinde tanıdım. Almanya’da 6 yıl çalışıp yurda döndüğümde mesleğime daha bir şevkle sarıldım. Çağı yakalamış Almanların düzeyine ancak çok çalışarak yaklaşacağımız inancıyla yılların bana kazandırdığı tüm deneyimlerle mesleğime daha bir farklı sarıldım. Turgut Reis’te ses getirici başarılara imza attım dersem abartı değil.
Okuldan ayrılalı 4 yıl geçmesine karşın okulun yeni müdürü Hüseyin Canerik, hakkımda duygularımı coşturan güzel sözler söyledi. Aramızda dostça bir bağ oluştu kısa sürede. Hüseyin Müdürümüzün ilgisi, gösterdiği yakınlık beni üç yıl okutan ilkokul öğretmenimi anımsattı. Katıksız, çıkarsız güler yüz. Kalpten kalbe akan tanımsız, hoş, insani duygular yaşadık karşılıklı.
Hüseyin Öğretmenimiz de, Köy Enstitülü öğrenciler gibi, yurdumuzun bulutlara yakın, kentlere uzak bir köyünde doğmuş. İçindeki okuma, yükselme isteği ve azmi onu özlenen bilgi ve deneyimlerle bezeli bir öğretmen yapmış.
1966 doğumlu olduğuna göre, şimdi 54 yaşında… Çalışma alanları, bildiri sunduğu sempozyumlar, katıldığı etkinlikler, kendisinin övgüye layık ve özlenen bir öğretmen figürü olduğunu gösteriyor. Arkadaşımız hakkında öğretmen arkadaşlardan hep övgü duydum.
Görevini en iyi biçimde yapan; öğrenci, öğretmen ve velilerce sevilen bu öğretmenimiz ne yazık ki artık emekli kervanına katılmış bir eğitim emekçisi. Küstürülmüş. Emekli olmak zorunda bırakılmış.
Öykümüz devam edecek. İdealist bir eğitimcinin nasıl meslekten uzaklaşmak zorunda kaldığı anlatılacak.
*Bu yazı, Edebiyat Defteri’nde, 11 Şubat 2020’de yayımlanmıştır. Özetlenen yazının tamamını okumak için tıklayınız:
https://www.edebiyatdefteri.com/190214-aci-bir-ogretmen-oykusu/