Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), 8 Şubat’ta, 20 bin sözleşmeli öğretmen atadı. 78 alanda, 60 ile atanan öğretmenler kısa bir sonra göreve başlayacak. 20 bin sözleşmeli öğretmen kadrosuna 53 bin 871 aday başvurmuştu. Bunlardan 33 bin 871’i atanamadı. Göreve başlayanların sevincini paylaşıyoruz. Ya görevden alınanlar? Onlar göreve başlar başlamaz 20 bin öğretmen görevden alınmış olacak! İşte onlara üzülüyoruz.
Kim mi onlar?
Haftada 30 saat derse giren, ancak ayda en çok 16 gün sigortalı sayılan,
Haftada 30 saat ders okuttuğu hâlde 3 saatlik planlama ve hazırlık ücretinden yoksun bırakılan,
Millî bayramlarda bile ücreti kesilen,
Asgari ücretin altında maaş alan,
Nöbet ücreti alamayan,
Yetiştirme kurslarında kadroluların yarısı kadar ücret alan,
Raporlu günlerde çalışmamış olarak kabul edilen,
İşsizlik maaşından yararlanmaları mucize olan,
Emeklilik için gereken 7 bin 200 prim gününü aralıksız 50 yıl çalışarak tamamlayabilen,
25 yaşında göreve başladıklarında aralıksız çalışarak ancak 75 yaşında emekli olabilen,
Yarıyıl tatilinde ücreti kesilen ve beş kuruşa muhtaç hâle getirilen,
Ücretli süt izninden yararlanamayanlar…
Ücretli öğretmenler yani…
Okulda öğretmen açığı olunca çağrılan, atamadan hemen sonra kapı dışarı edilenler… Bir saat, bir gün, bir hafta, bir ay, bir dönem, iki dönem çalıştırıldıkları olur. Aralarında 8-10 yıl çalışanları da var. Okullarda kadrolularla aynı işleri yaparlar. Öğretmen çizelgelerindeki unvanları ‘ücretli’dir. Öğretmenliğin gerektirdiği her işi yapan, ancak öğretmenlere tanınan bazı haklardan hiç yararlanamayanlardır onlar. Toplu ulaşım, tiyatro ve müzelerde öğretmenlere uygulanan indirim hakları da onlar için yok sayılmıştır. Öğretmenlerin aldığı maaş-ücretin dörtte biri kadarını bile alamazlar, ama sinemaya tam biletle girerler.
İşte bugün 20 bin öğretmen onlardan boşalacak dersliklerde görev yapacak. Kimi eylülde göreve başlamıştı. Hasta ya da hamile öğretmenlerden geçici olarak boşalan sınıflarda işbaşı yapmışlardı. Aralarında ikinci yarıyılda göreve başlayanlar da vardı. Dört ay çalışabilmenin sevinci yine kısa sürdü. Yatalak anne-babalara ve çocuklara sıcak simitle kavuşmanın mutluluğu uzun sürmedi. En sıradan bir işte çalışanlar, işten çıkarılmadan tam bir ay önce haberdar edilir. Onların böyle bir hakkı yok. İşten çıkarılma yöntemleri, aldıkları ücretten daha can yakıcı ve aşağılayıcıdır. Elde kitap okul yolundan çevrilirler… Dersten çıkarılanlar da olmuştur. O günkü ders çizelgelerine kırmızı bir işaret konulmuştur artık.
Asgari ücrete mahkûm edilmiş bir kuşağın psikolojisi bozulmuştur. Sistem, birikimli insan gücünü kemirip tüketmektedir. Büyük umutlarla bitirilen Eğitim Fakültelerinin kantinlerinden yükselen sevinç büyük düş kırıklıklarıyla sonuçlanmıştır. Türkiye, yetişmiş insan kaynaklarını tüketen acımasız sistemin sancılarını çekmektedir.
20 bin öğretmen ders başı yaptı. 20 bin ücretli öğretmen ise işsiz kaldı. Öğrenciler, karnelerini öğretmenlerinin elinden alamayacak. Öğretmenleri, onların karnelerine duygu ve düşüncelerini yazamayacak.
Onlar bu akşam eve eli boş dönecek. Yatağa bağlı anne-babalara, çocuklara sıcak simit uzatamayacak. Biliyorum, bugün onların birçoğu uyuyamayacak. Tek dertleri çalışmak olan ‘ücretli’ öğretmenler bugün daha çok üşüyecek. Anne-babalar üşüyecek, çocuklar üşüyecek, bütün bir ülke üşüyecek.
Sınıflardan yükselen çocuk çığlıklarını taşıyan rüzgârı kucaklıyorum.
Çocuk çığlıklarıyla büyüyor umutlar…
http://www.huseyincanerik.com/index.php/127-ucretli-ogretmenler-ne-zaman-ve-nasil-emekli-olur
(Körfez, 8 Şubat 2019)