Turgut Özal (1927-1993), İcraatın İçinden adlı programda dakikalarca konuşurdu. Elinde tuttuğu kalemden güç alan Başbakan Özal’ın önünde herhangi bir metin olmazdı. Başbakan’ın TV’deki konuşmasının, teleprompterden akan yazıyı okumaktan ibaret olduğunu ilk kez Uğur Mumcu’nun Gözlem kösesinde okuduğumuzda şaşırmıştık.
Teleprompter, Turgut Özal’ın yeni nesil siyasetçilere armağanı sayılır. Önünde akan yazıdan gözünü ayıramayan siyasetçi aslında çoğu kez ne okuduğunun bile farkına varamaz. Teleprompter, serada yetiştirilen siyasetçilere fiyaka olanağı sağlayan gâvur icadı makine olarak tanımlanabilir.
Nitelikli insan birikimini heba eden sistemler, teleprompter tutsağı bürokrat ve siyasetçi üretir.
Teleprompter, vatana ve halka yabancılaşma duygusunu beraberinde getirir. Sokakta yaşayan insanlar, cinayetler, yoksulluk, ülkeyi bir kanser gibi kemiren yozlaşma ve çürüme teleprompterin umurunda olmaz.
Teleprompter, düşünce ve çözüm üretemeyenlerin mahkûm olduğu protez beyindir. Vatandaşın hâl hatırını soramayacak boyutta bir dil tutulmasına yakalananların ‘ayıbı’nı örten protez.
Teleprompter, siyasetçiye anadilde düşünme ve ifade olanağı sağlamaz. Eloğlunun ürettiği bu ilgi çekici nesneye bağımlılık, kullanıcılarda öfke patlamasını tetikler.
Telepromptersiz ortamlar, yeni nesil siyasetçiler için risk demektir. Bunun için tedbirli olmak gerekir. Umulmadık yerde, umulmadık sorular prompter mahkûmunu zor durumda bırakabilir.
TDK’ya göre, zevzek, geveze demek. Zevzek sıfatı, saçma sapan şeylerle uğraşan kişilere yakıştırılıyor. Ülkeyi ilgilendiren konularda düşünce üretmek, zevzeklik olarak tanımlanabilir mi? Peki, o zaman, bir gece yarısı, Susurluk’taki kayıp silahların izini süren bürokratın makam odasının kilidini kırarak koltuğunu işgal etme ‘eylemi’ni hangi sıfatla tanımlayacağız?
Âşık Mahzuni’nin Zevzek türküsündeki bir dize bu davranışın yanında hafif bile kalır!
Adam olamadın gitti, zevzek!
https://www.youtube.com/watch?v=c3vX1XAoSzc
(Erzincan Çağlayan, 6 Nisan 2021)