84 yıl önce, sıcak bir yaz günüydü. Pülümür Dereboyu (Danzik) bucağı insan kaynıyordu. Kadın, erkek ve çocuklardan oluşan yüzlerce kişilik topluluk, karakolun çevresinde endişeli bir bekleyiş içindeydi. Danzik Jandarma Karakolunda görevli askerler, çevrede toplanan köylülerin yoklamasını yapıyordu.
Köylülerden bazıları ortalıkta yoktu.
Karakola gelmeyen köylülerin bulunması için bir müfreze görevlendirilmişti. Müfreze, karakola birkaç kilometre uzaklıktaki Çakırkaya’dan (Pancıras) eli boş dönmüştü. Askerler, Pülümür’ün güneybatısındaki Çakırkaya’yı karış karış taramış, aralarında genç değirmenci Temir Özkan’ın da bulunduğu bazı köylüleri bulamamıştı.
Pancıras Deresi, üç su değirmeninin çarkını çeviriyordu. Değirmenlerden biri Ding bölgesindeydi. Areye Hırabın/Areye Xırabın (Yıkık Değirmen) adıyla adlandırılan değirmen, Horhoro’larındı (Özdemir ailesi).
Köyde, Özdemir’lerin değirmeninin dışında iki değirmen daha vardı. Bunlardan biri Bako Paşa’nın (Bake Pasay), diğeri ise Mahmut Özkan’ındı. Bako Paşa, Erzincan Caferli köyünde, Asuru (Aşuran) aşireti üyeleriyle girilen çatışma sonucu gelen zamansız bir ölümle sevenlerinden ayrılmıştı.
Paşa’nın değirmeninin çarkı, 1920’li yıllarda durmuş, bir daha dönmemişti.
Aşiret çatışmasında yaşamını yitiren değirmencilerden biri de Mahmut Özkan’dı. Genç yaşta, bir aşiret çatışmasında yaşamını yitiren Özkan’ın değirmeni, çocuklarına kalmıştı. Pancıras Deresi’nin kıyısındaki değirmenin mülkiyeti, çocuklarına geçmişti. Mahmut Özkan’ın Süleyman, Hasan, Ahmet, Kasım ve Temir adlarında 5 oğlu vardı. Süleyman, çok genç yaşta, bir gönül meselesi yüzünden canına kıymıştı. Özkan’ın diğer çocukları değirmen taşının dönmesi için kolları sıvamıştı. Yaşça Temir Özkan’dan (1905-1979)[1], büyük olan Hasan Özkan, değirmenin sorumluluğunu üzerine almıştı.
Çakırkaya köylüsü, 1916’da Pülümür’ü işgal eden Rus’lara karşı mücadele vermişti. Çakırkaya’dan, 1930’lu yıllara kadar askere giden olmamıştı. Sorunun, Çakırkaya’yla sınırlı olduğu söylenemezdi. Çakırkaya, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra iki gencini askere uğurlayarak bir ilke imza atmıştı. 8 Ocak 1936 tarih ve 2887 sayılı Tunçeli Vilâyeti Halkından Olup da Nüfus ve Askerlik Kanunlarına Göre Kendilerine Verilmesi Lâzımgelen Bazı Cezalarn Affına ve Nüfus Yazımı ile Askerlik İşlerine Dair Kanun’un (Resmî Gazete, 13.01.1936) yürürlüğe girmesinden sonra Çakırkayalı gençler askere uğurlanmıştı.
Çakırkayalı iki genç, Temir Özkan ve Ağa Tosun (1911-1985), 1936 yılında, gönüllü olarak silah altına alındığında bölgenin ‘ıslahı’yla ilgili çalışmalar çoktan başlamıştı. Özkan ve Tosun, Kars Süvari Alayı’nda görevlendirilmişti.
Temir Özkan, Kars Süvari Alayı’nda görevliyken, eğitim silahını beğenmemiş, depodan gizlice bir İngiliz mavzeri almıştı. Şikâyet edilen Pülümürlü asker, komutanın müdahalesiyle ceza almaktan son anda kurtulmuştu. Komutan, Özkan’a değil, depo nöbetçisine ceza uygulanması gerektiğini ifade etmişti.
İki arkadaş, Türkçeyi, askerî birlikte öğrenmişti. Çakırkayalı gençler, Kars’ta altı aylık askerlik görevini tamamlayarak memlekete döndüğünde ortalık iyice ısınmıştı.
Çakırkaya’ya, komşu köylerde yaşanan asayiş sorunlarının çözümünde bir tür ‘İsviçre’ rolü biçilmişti. Erzincan Valisi Ali Kemali’ye (1884-1963) göre, 27 Ekim 1930’da, Miralay Rüştü Bey komutasında Dağbey, Harşi, Aşgirik, Gürk köyleriyle Ağaateş ve Hasanali mezralarına düzenlenen operasyonların ardından Aşgirik köyünün ileri gelenleri, söz verdikleri hâlde, Pancıras’ta, Pülümür Kaymakamı Ahmet Bey’in huzuruna gelmemişti (Ali Kemali, Erzincan, s.142).
Temir Özkan, askerlik anılarını köylüleriyle paylaşır, köy meydanında ‘içtimaya’ çağırdığı arkadaşlarıyla keyifli zaman geçirirdi.
1937 yılıydı…
İki gencin tezkere almasının üzerinden fazla zaman geçmemişti. Bölgede dikkat çekici bir askerî hareketlilik gözleniyordu. Silahlar toplanıyor, kentin güneyinde başlayan operasyonlar kuzeye doğru yayılıyordu. Bölgede silah toplama faaliyetleri tüm hızıyla devam ediyordu. Askerî yetkililer, ailede yaşayan erkek sayısı kadar silah istiyordu.
Çakırkaya Köyü Muhtarı Kerem Doğan, komşu Kocatepe (Askırek/Aşkirek) ve Dağbek köylerinden de sorumluydu. Muhtar, komutanların talimatlarını köylülere iletmek için çaba gösteriyordu. Köy Muhtarı, silah teslimi için tanınan sürenin sona ermek üzere olduğunu hatırlattığında, Tosun ailesi (Domene Mılî/Mollanın Çocukları) telaşlanmıştı. Ailenin Hasan, Ağa, Cemal, Mehmet ve Veli adlarında 5 erkek çocuğu vardı. Erkeklerden Mehmet Tosun adına teslim edilebilecek silah yoktu.
Süre dolmak üzereydi.
Mehmet, Türkçe bilmediği için, kardeşi Ağa Tosun, Danzik Jandarma Karakoluna gitmiş, bir günlük süre tanınması talebinde bulunmuştu.
Silah bulma görevini üstlenen Ağa Tosun, hava karardığında Çakırkaya köyünü geride bırakmıştı. Bir gece vakti Çakırkaya’dan yola düşmüş, Erzincan Çağlayan’a kadar saatlerce yürümüştü. Ağa, Çağlayan’da edindiği eski silahı karakola teslim etmiş, böylece aile rahat bir nefes almıştı.
DANZİK/DANZİG (DEREBOYU) NAHİYESİNDE GERGİN BEKLEYİŞ
Silahlar toplandıktan sonra, 1938 yazında, köylülere Danzik Jandarma Karakolunda toplanma çağrısı yapılır. Köylüler yanlarına alabildikleri eşya ve hayvanlarla birlikte Dereboyu’nun yolunu tutar.
Bazı köylüler çağrıya uymaz.
Bunlardan biri de Temir Özkan’dır. Gelişmeleri yakından izleyen Özkan, çağrıya uymaz, kayıplara karışır. Çakırkayalı delikanlı, bu arada, köylülere ‘firar’ çağrısında bulunur. Çağrıya Mehmet Çelik (Meme Bese), Mahmut Akgün (Seymamut), Hüseyin Erele (Bra) ve Ahmet Özdemir (Hemede Xece/Hacer’in Ahmet’i) olumlu yanıt verir.
Kadınlardan firar eden olmaz.
‘Firar’, jandarmayı harekete geçirir. Kaçakların yakalanması için müfreze görevlendirilir. Çakırkaya’ya ulaşan müfreze, kaçakları bulamaz.
Köylüler, Danzik Jandarma Karakolunda iki gün bekletildikten sonra Karakol Komutanı, ‘müjde’yi verir. Komutan, ahşap iskemlenin üzerinden köylülere seslenir:
“Gözünüz aydın, sürgüne gönderiliyorsunuz!”
Sürgün ‘müjdesi’ köylüler için yeni ve zor bir dönemin başlangıcıdır artık.
Dereboyu’nda toplanan köylüler jandarma eşliğinde Erzincan Çağlayan’a doğru yola koyulur. Uzun ve yorucu yolculuk sırasında hayvanların çoğu kaybolur. Sürgün kafilesi, Erzincan Kalecik köyünde mola verir.
ERZİNCAN KALECİK KÖYÜNDE ‘FİRAR’
Mehmet Çelik’in kardeşi Ali‘nin (Aliye Hemed) eşi Gazel, 5 yaşındaki oğlu Kemal (Ay), kızı Söse Özkan (Temir Özkan’ın eşi), 3 yaşındaki torunu Elif Özkan (1935-1993) ve Dervişcemalli Hatun Kılıç, Kalecik’te dinlenen kafileden ayrılarak arazide saklanır. Söse Özkan (?-1939), annesi ve Hatun Hanım, kafile yola devam ettikten sonra, Hel Dağı üzerinden Çakırkaya’ya döner. Kadınlar, zor ve tehlikeli bir yolculuk geçirir. Yolculuk iki gün sürer. Kalecik’ten Çakırkaya’ya dönen kadınlar, mağaralarda saklanır. Birkaç gün saklanan kadınlar, su almak için çeşmeye iner. Çeşme yakınlarında çevreyi kollayan Temir Özkan, çeşmeden ayakkabısına su dolduran eşi Söse Özkan‘ı görür. Özkan ve arkadaşları, çeşme başında buluştukları yakınlarıyla birlikte yola düşer.
Kaçaklar, kendilerini bekleyen zor günlerden habersiz, mağaralara doğru yürümeye başlar.
Kocatepe-Dağbek-Çakırkaya bölgesindeki ormanlık alanlar ve mağaralar, Çakırkayalı kaçakların yeni sığınağı olur.
ÇANKIRI ŞABANÖZÜ’NDE PÜLÜMÜRLÜ BİR DEĞİRMENCİ
Mahmut Özkan’ın büyük oğlu, Temir’in ağabeyi Hasan Özkan, Çankırı’nın Şabanözü ilçesinin Büyükyakalı köyüne sürülür. Değirmenci Çankırı’ya 46, Şabanözü’ne 6 km uzaklıktaki Büyükyakalı’dan bir daha dönemez. Yüreği sürgün acısına dayanamayan Çakırkayalı değirmenci Hasan Özkan, Büyükyakalı köyünde yaşama gözlerini yumar.
YASAK BÖLGEDE BUĞDAY ÖĞÜTEN KAÇAKLAR
Çakırkaya, 6 Ağustos 1938 tarih ve 2/9409 sayılı Kararname’yle yasak bölge kapsamına alınmıştı.
Kocatepe-Çakırkaya arasındaki yasak bölgede barınan kaçaklar, operasyonlardan dolayı zor günler geçirir. Genç değirmenci, kayıplara karıştıktan bir süre sonra gizlice değirmene döner. Değirmenin yakılma ya da yıkılma olasılığına karşı önlem alır. Toprak damlı yapının merteklerini yerinden oynatır. Değirmen kısmen yıkılır. Kaçaklar, yıkıntı görünümüne kavuşturulan değirmende buğday öğütür. Un ihtiyacını değirmenden karşılayan kaçaklara, bazı milisler yardım eder.
OVACIKLI SILIZ’İN (SILIC) OCAKBAŞI AMELİYATI
Temir Özkan, bir gün Pülümür Dağbek köyünde pusuya düşürülür ve her iki ayağından yaralanır. İki ayak bileği parçalanan Özkan, başına doladığı ‘puşi’yle yarasını sarar. İki gün ormanda saklanır. Kocatepeliler, silah seslerinin duyulduğu bölgeye yakın bir yerde yaralıya rastlar.
Yaralı, sırtta Kocatepe’ye taşınır.
Söse Özkan, haber alamadığı eşini ararken öldürülür.
Elif Özkan, 4 yaşında öksüz kalır.
Kocatepeli Apil Aydın (Apıle Musay), yaralı değirmenciyi Ovacık’ta Sılız/Sılıc adıyla tanınan ‘cerrah’a götürür. Ovacıklı Cerrah, parçalanan ayak bileğini temizlemekten başka bir seçenek olmadığını söyler. Yara temizlenmediğinde, yaralının sakat kalması kaçınılmazdır. Ocak yakılır, kasatura ateşte ısıtılır. Ocağın önünde kasaturayla yarası temizlenir. Cerrah, yarayı temizlerken, yaralının hareket etmemesi için ayakları ve kolları bağlanır. Özkan’ın kolları ve bacaklarının üzerine oturan köylüler, acı çeken yaralının hareket olanağını sınırlar
Özkan, yaklaşık 40 gün süren tedavinin ardından saklandığı bölgeye döner.
Ahmet Özdemir (Hemede Xece/Hacer’in Ahmet’i), arkadaşı Temir Özkan kadar şanslı değildir. Bir gün ortadan kaybolur… Arkadaşları günlerce izini sürer. Acı gerçekle karşılaştıklarında iş işten geçmiştir. Hacer’in Ahmet’i, o günün zor koşullarında, bin bir güçlük içinde toprağa verilir.
Yaşama iç güdüsüyle sığındığı dağlar, Ahmet Özdemir’in ebedî istirahatgâhı olur.
Mehmet Çelik, firara bir yıl dayanır. 1939 yılında, yanına Gazel Hanım’ı ve Temir Özkan’ın 4 yaşındaki kızı Elif Özkan’ı da alarak teslim olur. Bu arada Temir Özkan ve arkadaşları, Kocatepe-Dağbek-Çakırkaya bölgesinde saklanmaya devam eder.
OVACIKLI SILIZ, SÜLEYMAN ÖZKAN’I NİÇİN KURTARAMADI?
Mahmut Özkan’ın oğlu Süleyman Özkan, genç yaşta, bir gönül meselesi yüzünden annesiyle tartışmıştı. Büyük olasılıkla annenin istemediği kızdan dolayı yaşanan tartışma, delikanlının ölümüyle sonuçlanmıştı. Süleyman, yayla yolunda tüfeğinin tetiğine dokunmuş, yere yığılmıştı. Arkadaşı, yaralıyı sırtlayıp köye götürmüştü.
Ovacıklı Cerrah Sıliz/Sılıc, Süleyman’ın tedavisi için çağrıldığında iş işten geçmişti. Cerrah, yaralının, ellenen iç organlarından dolayı enfeksiyon kaptığını, yapacak bir şey olmadığını belirtmişti. Yaralı delikanlı, bir hafta süren yaşam savaşına yenik düşmüştü.
ERZİNCAN ÇAĞLAYAN’DA SİLAHLI İKİ KAÇAK
Erzincan Çağlayanlı Seydali Demirbilek, dağdaki kaçaklarla iletişim kurar. Kaçakların ihtiyaçlarını karşılayan Demirbilek, teslim olmaları konusunda onları ikna etmeye çalışır. Özkan’a ‘teslim ol’ çağrısında bulunanlardan biri de Pülümür Mezra köyünden Kamer Canpolat’tır (1894-1996).
Yıllar sonra, Kırmızıköprü’ye oğlu Hakkı Özkan’la birlikte yürüyerek giden Temir Özkan, Mezra köyünde yaşayan Kamer Canpolat’la o güne ilişkin anılarını paylaşır. Kamer Canpolat, dönemin zorluklarından ve teslim olmanın yararlarından söz eder.
Temir Özkan, 1941 yılında, Ovacık Mercanlı Hüseyin Yüceer’le (Küçük Hüseyin) birlikte teslim olmaya karar verir. İki arkadaş, silahlarıyla birlikte, Erzincan Çağlayan’da teslim olur. Özkan ve Yüceer, sorgulanmak üzere, Erzincan Köprübaşı’ndaki askerî karargâha götürülür.
Sorgusu tamamlanan Temir Özkan, Denizli’ye sürgün edilir. Denizli’de bir süre karakola giderek imza verir. Kentte yargılanan Pülümürlü değirmencinin, Çankırı Şabanözü’ndeki ailesinin yanına gitmesine izin verilir.
ÇANKIRI’DAN ÇAKIRKAYA’YA DÖNÜŞ
TBMM’de kabul edilen 18 Haziran 1947 tarih ve 5098 sayılı İskân Kanunun Bazı Maddelerinin Kaldırılmasına, Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Yeniden Bazı Madde ve Fıkralar İlavesine Dair Kanun’un (Resmî Gazete, 24.6.1947) yürürlüğe girmesiyle sürgünlere memlekete dönüş yolu açılır.
Özkan ailesi, Çankırı’dan Pülümür’e döner. Temir Özkan, Çakırkaya’da, yaşama sıfırdan başlar. Köylüler, Çakırkaya’nın yasak bölge kapsamından çıkarıldığı 1950 yılında köyün inşası için seferber olur.
Özkan ailesi, 1938 yılı sonunda üretim dışı kalan değirmen için işe koyulur. 1880’li yıllarda hizmete giren değirmenin çarkı, sürgün sonrası yeniden dönmeye başlar.
ÇAKIRKAYA DEĞİRMENİ
Çakırkaya değirmeni, sürgün sonrası yeniden onarıldıktan sonra yıllarca hizmet verir. Değirmenin, 1970’li yıllarda, tahminen 90 yaşındayken elden geçirilmesine ihtiyaç duyulur. Çakırkaya’ya taze un kokusu yayan su değirmeninin teknesi, boyrası (suyun çarka vurduğu yer), taşı, çarkı, oluğu, yan savağı (yarım ay biçiminde dönme yeteneği olan ve değirmeni durdurmaya yarayan sistem), ayak kolu, manilası vb. bölümlerini yenilemenin zamanı gelir.
Temir Özkan, işe değirmen taşından başlar. Değirmen taşı çıkarmak, ustalık ve yoğun emek gerektiren işlerdendir. Bunun için ilk yapılması gereken, deneyimli bir usta bulmaktır. Değirmenci, taş ustası için araştırma yapar. Çok geçmeden aranan usta Tercan’da bulunur. Tercanlı taş ustası, alanındaki başarılarıyla çevrede tanınmıştır.
TERCAN BÜKLÜMDERE (ZAĞGERİ) KÖYÜNDEN TEMÜR TAŞÇI
Tercanlı ünlü taş ustası Temür Taşcı (1896-1988), Temir Özkan’ın çağrısı üzerine Pülümür’ün Çakırkaya köyüne gider. Tercan Büklümdereli (Zağgeri) Temür Taşcı, usta bir ailede büyümüş, çevrede çok sayıda taş yapıya imza atmıştır. Soyadını taş ustalığından alan ailede Temür’den başka ustalar da yetişmiştir. Hıdır Taşcı, Musa Polat (amca oğlu) ve Hasan Polat, ailenin unutulmayan ustalarındandır.
Temür Usta, Büklümdere’de bazı taş yapılara emek vermiş. Bunlardan biri de Hüseyin Sönmez’in evidir. Kızı Şadiye Taşcı, babasının ter döktüğü yapının hâlâ ayakta olduğunu belirtiyor.
Pülümür Çakırkaya köyü değirmenini yenileme çalışmaları başladığında, takvimler 1970 yılını gösteriyordu.
74 YAŞINDA BİR TAŞ USTASI
Çankırı’da taş ocağında çalışan Temir Özkan, Pülümür Kovuklu köyünün batısındaki Boğalı (Zmage) köyünde, Temür Taşçı’nın gösterdiği taşı taşımaya hazır hâle getirmişti. Taş Çakırkaya’ya taşınacak, değirmende yontulacaktı.
Taş hazırdı, ama Boğalı’dan Çakırkaya köyüne götürülmesi başlı başına bir sorundu. Değirmen taşı, tahminen 5 km uzaklıktaki Çakırkaya’ya nasıl götürülecekti?
DEĞİRMEN TAŞI KAĞNIYA NASIL YÜKLENDİ
Temir Özkan; Çakırkaya (Pancıras), Kocatepe (Askırek/Aşkirek), Dağbek, Kovuklu (Harşiye), Dereboyu (Danzik) köylerinden yardım ister. Boğalı köyü yakınlarında yaklaşık bir aylık çalışma sonucu çıkarılan değirmen taşını taşımak için çevre köyler harekete geçer. 50 dolayında köylü, değirmen taşını Çakırkaya’ya getirmek için Boğalı’ya gider.
Boğalı’ya, iki öküzün çektiği, Kemal Ay, Mehmet Çaktı ve İbrahim Şakar’ın öküzlerinin dönüşümlü koşulduğu bir de kağnı götürülür. Kağnıyı, bölgeye yüzyıllık ceviz ağaçlarını kesmek için gelen Karadenizli kereste tüccarı getirmiştir. Pülümür köylerinin anıt ceviz ağaçları üç kuruşa pazarlanmaktadır. Yeşil üniformalı, silahlı orman muhafaza memurlarının orman köylüsünün baltasına bile tahammül edemediği yıllarda bölgenin en değerli varlığı ceviz ağaçları âdeta kıyıma uğramaktadır.
Boğalı’da kağnıya yüklenen değirmen taşının yolculuğu zor koşullarda devam eder. Öküzlerin zorlandığı yerlerde köylüler el atar. Zorlanan bazı köylüler, değirmen sahibine zaman zaman tepki gösterir. Kağnıya bağlanan kendirlerle öküzlerin işi kolaylaştırılır. Taş, Çakırkaya Mezarlığının karşısında, Pancıras Deresi’nin kıyısındaki değirmene birkaç yüz metre kala devrilmekten son anda kurtarılır.
Onlarca köylü, kalaslardan yararlanarak taşı değirmene ulaştırmayı başarır.
Temir Özkan, değirmende dört hayvan kestirir. Köylülere toplu yemek verilir.
Temür Taşçı, Çakırkaya köyünde varyosu (balyoz) eline aldığında 74 yaşındaydı. Temür Usta varyos, madırga, kazma, tokmak, taşçı tarağı, taşçı çekici, taşçı kalemi, dişli kalem, murç, keski vb. araç gereçleriyle değirmen taşını kullanıma hazır hâle getirmek iş başı yapar. Değirmencinin genç oğlu Hakkı Özkan, su terazisi konusunda Temür Usta’ya yardım eder.
Değirmen tepeden tırnağa yenilenir.
Değirmen kurulumu için gerekli araç gereçler Erzurum’dan getirtilir.
İlkbaharda başlayan değirmen yenileme çalışmaları sonbaharda tamamlanır.
İlkbaharda Çakırkaya köyüne gelen Temür Taşçı, Kasım ayında Tercan’a döner.
DEĞİRMENE EMEK VERENLER
Saatte 15 teneke buğday öğüten değirmene kimler emek vermedi ki… Mahmut Özkan, 1930’lu yıllarda değirmende çalışan Nazımiyeli Hasan Tan, Kalo Çula, Ali Burcu, Kasım Özkan, Hasan Özkan ve Cemal Yıldız akılda kalan değirmencilerden sadece birkaçı.
Değirmenciler, buğday sahiplerinden 20’de 1 pay alırdı.
Değirmen çarkı, kimi zamanlar 24 saat aralıksız dönerdi. Değirmen başında sabahlayan Boğalılar, Çakırkayalılar, Dağbekliler, Dereboylular, Kovuklulular, Ciminli bir üzümcü belki, değirmenciyle yanık bir türkü tüttürür, sofrasına ortak olurdu.
Değirmen sofrasına, el birliğinin, gönül birliğinin tadı karışırdı.
Eşeğine un yüklemekte zorlanan ‘solak’ bir köylüyle değirmenci arasında geçen bir konuşma, dönemin önemli mekânlarından sayılan değirmenlerde yüzlerin sanıldığı gibi asık olmadığını gösteriyor. 1970’li yıllarda değirmenden Kovuklu köyüne eşekle un taşımak isteyen köylü, yük yüklemeye çalışırken zorlanır. Eşeğin bir tarafına çuval yüklerken, diğer taraftaki yere düşmektedir.
Temir Özkan, Kovuklulu köylüye takılır:
“Eşeği çok yormuşsun!”
Kimler geldi kimler geçti… 1880’li yılların zor koşullarında çarkı dönen Çakırkaya değirmeni, bölgenin kaderini paylaştı. Bölgede yaşanan çalkantılardan değirmen de etkilendi. Değirmen, sepete buğday dolduran onlarca değirmenciyi ağırladı.
Değirmen; sahibi Temir Özkan’ı 1979’da, Temür Taşçı’yı 1988’de sonsuzluğa uğurladığında yorgun düşmüştü.
Acı olayların üzerinden yıllar geçmişti.
Genç kuşakların adını bile duymadığı Seye Çezku (Çezkular’ın Yetimi), yaşamına kendi elleriyle son vermişti. Köyün anıt isimlerinden Elif Özdemir (90), Seye Çezku’nun acı vedasının nedenini öğrenememişti.
90’lı yıllarda cehenneme çevrilen bölgede yaşayan insan sayısı, yeniden sıfırlanmıştı. 1990 yılında, köyde yaşayan 146 köylü yine düşmüştü yollara… Ceviz ağaçları, yaban armutları, alıçlar, kavaklar ve meşe ormanı geride kalmıştı. Fırsat bulanlardan bazıları mezarlığa koşmuş, göz pınarlarından süzülen birkaç damla gözyaşıyla sevenlerine veda etmişti.
Değirmenciler için yapılacak bir şey yoktu artık. Değirmen kapısında zincire takılı asma kilit son bir kez kilitlendi.
Değirmen kapısı bir daha hiç açılmadı.
Aradan yine yıllar geçti… Köye birer ikişer dönen köylüler, harabeye dönen köyü diriltmek için uğraş verdi. Mezarlıklarda kuruyan otlar ayıklandı, rengârenk çiçekler ekildi mezarlara… Kuruyan fidan dalları budandı, yeni fidanlar boy verdi.
Pülümür Çakırkaya köyü, 2007 yılından itibaren eski günlerine kavuşma çabasında. Evler yenilendi, 1964’te açılan okul onarıldı. Pancıras Deresi’nin kıyısındaki değirmen mi, toprak altında şimdi. Komşu Kovuklu köyüne dereden su verilirken yürütülen kazı çalışmalarından arta kalan toprak, tarihî değirmenin üzerine süpürülmüş!
1990’da çalışır durumdayken kapısına kilit vurulan değirmen şimdi tonlarca toprağın altında… Ortada ne bir kayıt ne de tanık kaldı. Bütün hatıralar toprağa gömüldü. Geride kalan dev oluk, değirmen taşının küçük bir kısmı, birkaç metrelik duvardan ibaret değirmen, acı hatıraların sicilini ne zamana kadar tutar, bilinmez.
Değirmen çarkının yeniden dönmesi, köylülerin 42 yıl önce de sergilediği, güçlü bir dayanışmaya bağlı.
Değirmen öyküleri buruk insan öykülerinden farksızdır.
Temür Usta’nın teriyle ıslanan değirmen taşının üzerindeki toprağı temizleyen Emekli Öğretmen Hakkı Özkan’a, Emekli Sağlıkçı Mehmet Özdemir’e veda ediyorum.
Çakırkaya-Kırmızıköprü yolunda, Neriman Altındağ Tüfekçi’nin derlediği, “Değirmen Başında Vurdular Beni” türküsüyle ıslanıyor gözlerimiz…
TEŞEKKÜR
Bu çalışma, değerli katkıların bir araya getirilmesiyle tamamlandı. Emekli Öğretmen Sayın Hakkı Özkan’ın çalışmaya sunduğu büyük katkı, her tür övgüye değer. Emekli Sağlıkçı Sayın Mehmet Özdemir, sağlıklı belleğiyle hepimize örnek olan Sayın Elif Özdemir (90), Tercan Büklümdere köyünden Sayın Şadiye Taşçı ve Sayın Hüseyin Kırıkkaya, çalışmaya emek veren diğer değerli isimler… Çalışmaya katkı sunan değerli dostlarımıza candan teşekkür ederim. Çalışmada rastlanan olası eksiklik ve yanlışlardan, katkı sunanların değil, yazarın sorumlu olduğunu hatırlatmak isterim.
(Körfez, 18 Nisan 2022)
Sıra No | Yıl | Kadın | Erkek | Toplam |
1 | 1930 | 119 | 119 | 238 |
2 | 1935 | ? | ? | 299 |
3 | 1940 | 0 | 0 | 0 |
4 | 1965 | 156 | 144 | 300 |
5 | 1970 | 153 | 129 | 282 |
6 | 1975 | 149 | 134 | 283 |
7 | 1980 | 112 | 123 | 235 |
8 | 1985 | 104 | 107 | 211 |
9 | 1990 | 72 | 74 | 146 |
10 | 2007 | 1 | 3 | 4 |
11 | 2008 | 8 | 10 | 18 |
12 | 2018 | 18 | 16 | 34 |
13 | 2019 | 18 | 18 | 36 |
14 | 2020 | 16 | 19 | 35 |
Tablo 1. Pülümür Çakırkaya (Pancıras/Pancilas) köyünün yıllara göre nüfusu (1930-2020)
[1] Temir Özkan’ın doğum tarihi, nüfusa 1913 olarak işlenmiş.