Pülümür Gökçekonaklı Nuri Doğan, Almanya’dan köyüne döndüğünde 42 yaşındaydı. Oğlu Turabi Doğan henüz çocuk yaştaydı. Turabi, köyden kurtulma derdindeydi. O yıllarda birçok genç, annelerinin çeyiz sandığında zor günler için saklanan paraya el koyar, İstanbul yoluna düşerdi.
Gidiş o gidiş!
Gökçekonaklı çocuk, çeyiz sandığındaki paraya değil, babasına umut bağlamıştı. Babasının desteğiyle kente gitmek, eğitim olanağına kavuşmak istiyordu.
Turabi Doğan’ın çocukluğu, bölgedeki diğer çocuklardan farksızdı. Öğrenciler okuldan eve döner dönmez, iş başı yapardı. Birçok anne ve babaya göre, çocuklar okulda oturuyor, gününü gün ediyordu.
Pülümür’deki köy ilkokullarının hiçbirinde hizmetli yoktu. Okulun temizlik ve ısınma işlerinden, öğrenciler sorumluydu.
Öğrenciler, köy çeşmesinden okula su taşır, derslikleri, tuvaletleri ve çevreyi temizlerdi. Kazan ya da kovalarla taşınan su bazen taşar, öğrencilerin üstü başı ıslanırdı.
Bugün birçoğumuzun korkulu rüyası hâline gelen soba yakma görevi de genelde öğrencilerindi.
Öğrenciler, eğitimin yanı sıra, güç gerektiren işlerde çalıştırılırdı.
Yazın tükenmek bilmeyen işler, kışın nitelik değiştirerek devam ederdi.
Gökçekonaklı Turabi, eve yorgun argın gelir, geleceğe ilişkin güzel düşler kurardı. Başını yün yastığa koyduğunda, farklı bir dünyaya yolculuğa çıkardı.
Babası Nuri Doğan, 1983’te köye dönmüş, köy işlerini düzene koymak için kolları sıvamıştı.
Turabi, Almanya’dan dönen babasının sürprizinden habersizdi.
Nuri Doğan’ın Alman arkadaşı Dr. Paul Jung, yaz tatillerinde Gökçekonak’a gelir, aileye konuk olurdu. Dr. Jung, fotoğraf makinesini yanından ayırmaz, Gökçekonak köylüsünün yaşamından bazı kesitleri kayıt altına alırdı. Türkçe konuşan Alman, Zazacayı öğrenmek için çaba gösterirdi. Alman konuk, işlerinde köylülere yardım ederdi.
Doğan ailesinin iki katlı taş yapısında günün yorgunluğu atılır, dostluğa kadeh kaldırılırdı.
Kırmızıköprü, Gökçekonaklı Turabi’nin Paris’iydi. Eline harçlık geçtiğinde kasabaya gelir, ufak tefek harcamalar yapardı.
Halk Lokantası, bir Kırmızıköprü klasiğiydi. Denizli mutfağında yetişen Mustafa Fırat’ın işlettiği lokantanın penceresinden iştah açıcı yemek kokuları yayılırdı.
1984 yılıydı. Turabi, Kırmızıköprü’nün tadını çıkarırken, acıkmıştı. Halk Lokantasına gitti. O gün yeterli parası olmadığından, az çorba istedi. Çorbayı azar azar kaşıklarken, ekmeğe yüklenmişti.
Mustafa amca, az çorbaya iki sepet ekmeği feda ettiğini anladığında iş işten geçmişti. Lokantadaki masaların çoğu doluydu. Kırmızıköprü’nün sevinç kaynağı Mustafa Fırat, az çorbayla fırıncılara çalışan çocuğa seslenmişti:
“Gökçekonak’tan sen, Meçi’den H., beni iflas ettirdiniz! Arkadaşlar, iflas ettim, kalkın lokantayı kapatıyorum!”
Nuri Doğan, Almanya’dan döndükten bir süre sonra, kent hayali kuran oğluna sürpriz yaptı. Çok sayıda keçi satın alarak, oğluna teslim etti. Gökçekonaklı çocuk, keçi ‘sürprizi’nden dolayı derin bir sarsıntı geçirmiş, yaşadığı düş kırıklığının etkisinden uzun süre kurtulamamıştı.
Küçük yaşta çobanlığa mahkûm olma duygusu, umutsuzluğa neden olmuştu.
Keçilerini köyün doğusundaki Boriz, Cerdu bölgesine götürdüğünde kışın habercisi kar, insan soluğuyla eriyecek kadar azdı. Sürüde keçilerin yanı sıra koyunlar da vardı. Koyun sayısı, keçilerden azdı.
Turabi, kendisini köye hapseden bu sevimli hayvanlara öfke duyuyordu.
Keçiler palamutlarla karın doyuruyordu.
Bazı keçiler uzaklaşmıştı. Turabi uzaklaşan keçilere aldırış etmedi. Sürüden ayrılan keçilerden dördü kurtlara yem olmuş, bir koyun yaralı hâlde eve ulaşmayı başarmıştı.
Turabi Doğan, keçilerini kurtlara ‘ikram’ ettiğinde 13 yaşındaydı. Ondan yıllar önce de yakını Seyit Ali Bektaş, zorlu kış koşullarında keçilerini Lonu bölgesine götürmüş, gün boyu aç kurtlarla mücadele etmişti. Seyit Ali, akşamüzeri eve dönerken, peşini bırakmayan kurda şöyle seslenmişti:
“Ey kurt, sabahtan beri peşimdesin. Belli ki sen de açsın. Zemheri soğuğunda ne yiyebilirsin ki…”
Gökçekonaklı köylü, keçilerinden birini ayırıp, kurda bırakmıştı!
Turabi Doğan, keçilerini kurda yem ettikten yıllar sonra askere gitti. 1992’de tezkere alan delikanlının köyde kalmaya niyeti yoktu. Bir gün üstünü başını topladı, yola düştü. Pülümür köylerinden kente gidenlerin, hedefi İstanbul’du.
Gelenek değişmemişti.
Turabi de İstanbul’a gitti.
Yedi Tepeli Şehir’de 12 yıl çalıştıktan sonra Bursa’ya yerleşti.
20 yıldır Bursa’da otomotiv sektöründe çalışıyor.
Onun, aç kurtlara yaptığı ikramın üzerinden tamı tamına 40 yıl geçti.
İyi yürekli insanların yaşadığı Gökçekonak, 1994’te insansızlaştı.
Taş yapılar yerle bir oldu.
Boriz, Cerdu ve Lonu’da yiyecek arayan kurtlar eli boş döndü.
Nuri Doğan, 21 Ağustos 2022’de yıldızlara kavuştu.
Toprağa karışan yapıların kalıntılarında tanımsız acı ve sevinçler saklı…
Gökçekonak mı, bir kuşağın acı ve sevinçlerini bağrında saklamaya devam ediyor.
Fotoğraflar, Sayın Turabi Doğan’ın arşivinden derlenmiştir.
(Körfez, 20 Nisan 2024)