1967 yılıydı. Beğendikli iki kardeş kafa kafaya vermiş, birlikte iş yeri açmaya karar vermişti. Pülümür Beğendik, o tarihte bucak konumundaki Kırmızıköprü’ye bağlıydı. Bucak, doğusunda Kızılkayalar, batısında ise Pülümür Çayı’yla âdeta kuşatılmıştı.
Salördek Çayı, küçük kasabayı kuşatan bir diğer akarsu kaynağıydı.
Kasaba, yüzölçümüyle çelişen insan hareketliliğine sahne oluyordu. Çevre köylerden kasabaya akan köylüler, temel gereksinimlerini Kızılkayalar’a ve Pülümür Çayı’na paralel uzanan, süpermarketleri aratmayan bakkallardan karşılıyordu. Bakkallarda yok yoktu! Temizlik, gıda, giyim, kırtasiye, yapı malzemeleri, ilaç (Gripin, Opon, Aspirin vb.) ürünler bakkal raflarını süslüyordu.
Kasabada iş yeri açmak, kolay değildi. Yan yana sıralanan binaların yapımında yaşanan anlaşmazlıkların birçoğu Pülümür Asliye Hukuk Mahkemesinde karara bağlanıyordu.
Beğendikli Hıdır Demirtaş ve kardeşi Ahmet Demirtaş, ticarete karar verdiğinde, Kırmızıköprü’de ‘arsa’ ve ‘arazi’ anlaşmazlıklarından kaynaklanan sorunlar doruktaydı. Ticaretin nabzı, yüzölçümünden büyük kavgalara sahne olan kasabada atıyordu.
Kırmızıköprü’de yer bulmak, kolay değildi. Demirtaş kardeşler, kasabaya yaklaşık 2 km uzaklıkta, Salördek Çayı’nın kıyısında iş yeri açmaya karar vermişti. Beğendik, usta ellerin mekânıydı. Tez zamanda işe koyulan ustalar, maharetlerini sergilemişti. Gomederi’de, 2 katlı, 5 odadan oluşan taş yapı kısa sürede tamamlanmış, üstü çatıyla kaplanmıştı.
Binanın çevresi, taş duvarla örülmüştü.
Demirtaş kardeşler, iki katlı binanın alt katını kahvehane, üst katını bakkal olarak işletmeye başlamıştı. Üst kata, dışarıdan, bağımsız merdivenden çıkılıyordu.
Peki, bakkalda neler satılıyordu? Neler satılmıyordu ki… Manifatura, gıda (çay, şeker, makarna, pirinç, bulgur, bisküvi, kuruyemiş vb.), meyve-sebze, kırtasiye, giyim vb. ürünler, akla ilk gelenlerdi.
Bakkalda satılan ürünler, yazın, odun kamyonları ya da katırlarla taşınıyordu. Kış bastırdığında, Kırmızıköprü’den insan sırtında getiriliyordu. Portakal, elma vb. kış meyveleri, sırtta taşınan ürünlerin başında yer alıyordu.
Kahvehanede tüp kullanılmıyordu. Çaylar, odun ateşinde demleniyordu.
Demirtaş Kahvehanesinin 4 masası vardı, sandalyeleri ahşaptı.
Kahvehane ve bakkalın ortaklarından Hıdır Demirtaş, çok geçmeden ortaklıktan ayrılmıştı. Musa Demirtaş, okul dönüşü kahveci önlüğünü önüne bağlar, işe koyulurdu.
1969 yılında keyifle çay servisi yapan 12 yaşındaki çocuk, akşamüzeri önlüğünü bakkal direğinin çivisine asmış, köyünün yolunu tutmuştu. Sabah bakkalı açmak için cebindeki anahtarları boş yere yoklamıştı.
Kapı açıktı!
Bakkalın kapısını açan kişi ya da kişiler, önlükteki ‘servet’le kayıplara karışmıştı!
Gomederi, 1969 yılı sonbaharında soygun eylemiyle tanışmıştı!
Demirtaş Kahvehanesinin müdavimleri genelde çevre köylerden gelen köylülerden oluşuyordu. Çatalyaka, Beğendik, Kadısırtı, Doğanköy, Salördek köylüleri, odun ateşinde demlenen çay eşliğinde keyifli zaman geçiriyordu. Onlara zaman zaman uzak köylerden gelenler de eşlik ediyordu. Efeağılı ve Koyeser (Nazımiye) köylerinden Kırmızıköprü’ye işi düşenler, kahvehanede soluklanıyordu.
Kahvehane, Musa Demirtaş’ın Avusturya’ya gitmesi üzerine, 1970 yılında Doğanköy Geliyamısku’nun sevilen isimlerinden Mehmet Ali Şahin’e (Memedaliye Kamori) kiraya verilmişti. Yeni kahveci, 3 yıl sonra Almanya’ya gitmiş, ormanın eteğindeki kahvehane kapanmıştı. .
Demirtaş Kahvehanesi ve Bakkalının kapısına, 1973’te kilit vurulmuştu.
Salördek Çayı’nın kıyısında 6 yıl ömür süren Demirtaş Kahvehanesi, köyden kente göçün yarattığı iklimden payına düşeni almış, meşe ormanının arasında unutulmuştu. Bina, yıllarca direndiği doğaya sonunda yenik düşmüştü. Çatısı uçmuş, sac levhalar çevreye saçılmıştı. Bir süre yaban hayata ev sahipliği yapan iki katlı bina çökmüştü.
Demirtaş Kahvehanesi ve Bakkalı, Gomederi’de tutsak edildiği yılların bedelini, bedeniyle ödemişti. Sadece o mu, binayı yapan usta eller, işletme sahipleri de birer birer göçüp gitmişti bu diyardan.
Geride buruk öyküler, yıkıntılarda saklı hatıralar…
Teşekkür: Bu çalışmaya katkı sunan Sayın Musa Demirtaş ve Sayın Hasan Kılıç’a candan teşekkür ederim.
(Körfez, 25 Ekim 2023)