Kentlerimiz, köylerimiz, kasabalarımız, mahallelerimiz, sokaklarımız… Çeşmelerimiz, köprülerimiz, surlarımız… Heykellerimiz, el işlemelerimiz, mağara resimlerimiz… Özetle, tüm kültürel mirasımız, sınır tanımayan rantçı sistemin tehdidi altında.
Doğup büyüdüğünüz köyün, top koşturduğunuz mahallenin, oyun oynadığınız sokağın, siyah önlükle kapısından içeri girdiğiniz okulun, rant zorbalarına yenik düştüğünü öğrendiğinizde artık iş işten geçmiştir.
Yerinde bulabilirseniz, çocukluğunuzda sizi dünyanın öbür ucuna götüren oyuncak arabanızla tozlu yollara düşebilir ya da özenle giydirdiğiniz bebeğinizi kucağınıza alıp birkaç damla gözyaşı akıtabilirsiniz.
Diplomanızdaki okulun adıyla kim bilir kaçıncı kez oynanmış, köyünüz kütükten silinmiş, mahalle ve sokağınız âdeta buharlaşmıştır. Postacının gözü kapalı mektup bıraktığı eviniz kayıplara karışmıştır. Annenizin doğum çığlıklarından, emekleyen kardeşinizin toprak zemindeki el izlerinden, babaannenizin masallarından geriye hüzün kalmıştır.
Yüzlerce yıllık köy mezarlığınızdan geriye sayılı dikili taş kalmıştır. Köyün yüzlerce yıllık insan birikiminin üzerinde meşe ağaçları boy vermiştir. Büyükbabanızın, babaannenizin, anneannenizin, genç yaşta yıldızlara kavuşan arkadaşınızın yanı başına oturup bir ağıt bile yakamazsınız.
Pülümür Beğendik köyü Harsüniye mezrasında, yıkıntıların kıyısında yalnızım. Bir zamanlar mutlu insanların yaşadığı köy, ağır bir sarsıntı geçirmiş gibi. İnsana dair ne varsa toprağa gömülmüş. Onlarca kişinin güçlükle taşıdığı mertekler, ayrılık acısının yükünü taşıyamaz olmuş. Tonlarca toprağın altında kalmış mertekler, kapı ve pencereler… Yerinden fırlayan bir köşe taşı metrelerce uzağa yuvarlanmış.
Harsüniye, 1970’li yıllarda yoğun göç vermiş. 1979 yılında köyde dumanı tüten ev sayısı bire inmiş. Köye veda edenler, geride, Kırmızıköprü’nün sevilen simalarından Hıdır (Pala) Çiçek’in (1932-2007) ailesinden başka kimse bırakmamış. Çiçek ailesi, 1979’dan 1993 yılına kadar köyde tek başına yaşamış. 1990’lı yıllar, köyde huzur içinde yaşayan ailenin yaşamını zora sokmuş. Aile, Erzincan Mollaköy’e yerleşmek zorunda kalmış. Harsüniye, son sakinini Ekim 1993’te Erzincan’a uğurlamış.
Köy yalnızlaşmış… Bir başına kalmış… İnsana hasret ağaçlar, kuşlar… Ceviz ağaçları, yasını tutmuş köylülerin. Ayrılık acısına dayanamayan meyve ağaçları, kurumaya yüz tutmuş.
Pülümür Beğendik (Harsüniye) köyü, yüzlerce yıllık birikimin toprak altında kaldığı köylerimizden. Görkemli bir tepenin üzerinde kurulmuş köyün girişinde sizi anıt ağaçlar karşılıyor. Meşe ağaçları… Ulu varlıklar, yüzlerce yılın tanıkları… Onlarla mutlu oluyoruz. Zorbaların gözünden kaçan yüzyıllık meşe ağaçlarının önünde eğiliyoruz.
Köyde, çeşmelerden başka, ayakta kalmayı başarmış bir tek yapı bile yok.
Çeşmeler, acımasız yılların sicilini tutmuş gibi. İki çeşmesi var Harsüniye’nin. Suyu kesik çeşmeler… Lülelerinden bir damla su akmayan… Her iki çeşme de 1965 yılında yapılmış. İbrahim Çiçek, bir çeşmeye, 28 Ağustos 1992 tarihini kazımış. İbrahim o zaman 20’sinde bir delikanlı… Ya çeşme? Çeşme 27 yaşında. Köyün delikanlısından 7 yaş büyük.
Çeşme yıkıldı yıkılacak. Çeşmenin yıkılmasına İbrahim’in gönlü el vermez. Çeşmeye hayat vermek için malasını ve spatulasını alır, işe koyulur. Hayata döner çeşme… Aradan yaklaşık otuz yıl geçmiş. İbrahim şimdi 50 yaşında. Çeşme 57’sinde. Çeşmenin lülesi yerinde duruyor. Kurnası kısmen zarar görmüş. Sıvası dökülen çeşmenin çevresinde kuşburnu boy vermiş.
Bir pencere korkuluğu yıkıntılardan can havliyle kurtulmuş. Paslanmış demirler. Acaba korkuluk hangi eve aitti? Pala’nın yıkılan evinin mi? Hangi demircinin ellerinde hayat buldu? Ya rengi? Mavi, yeşil, siyah…
Kim bilir.
Bu taş silindir -loğ- kimin peki? Üzerine hangi ustanın teri damladı? Toprak damlı evin üzerinde kaç yıl saltanat sürdü? Beşikte sallanan kaç bebeğe ninni olduğunu hatırlayan var mı?
Bazı dalları kurumuş ceviz ağacının altında sonsuz uykuya dalan Mahmut oğlu Hasan’ın yalnızlığına ne demeli… Dönüşü olmayan yolculuğa çıktığında acaba kaç yaşındaydı? Koca ağaç, insansız köyde Hasan’ın tek dert ortağı. Hasan’ın baş ucundaki beyaz taş, yerinden oynamış. Yıkıntılarda dolaşan bir köylü, dayanamamış, almış taşı, ceviz ağacının gövdesine yaslamış. Ne de olsa memleketin her bir karış toprağında huzur içinde uyur insan.
Harsüniye tepesinde, yüzyıllık ceviz ağacının son yapraklarını savuruyor rüzgâr. Kar taneleri gibi dökülen yaprakları kovalıyorum. Yaprak mı, yoksa geride kalan çocukluğum mu ardına düştüğüm… Ceviz ağacı gövdesiyle, yapraklarıyla, dallarında ağırladığı kuşlarla, kovuğunda bağrına bastığı sincaplarla, kütükten düşülen köye hayat veriyor.
Sadece ceviz mi, anıt ağaçlar, söğütler de öyle…
6 Kasım 2021… Hava çabuk kararıyor. Kırmızıköprü’ye yürüyerek gitmem gerekiyor. Yaklaşık 6 km’lik yolum var. Harsüniye’den inerken Beğendik’e uğramadan olmaz. Beğendik yolunu kuşatan ceviz, meşe, kavak ve çınar ağaçlarını selamlamalıyım.
Saat 14.17’de ulaştığım köyden ayrılma vakti geliyor. Harsüniye tepesinden Çatalyaka köyüne, sararmış meşe ormanına, rengârenk kavak ağaçlarına son bir kez bakıyorum. Yüzyılı geride bırakan meşe ağacının gövdesinde soluklanıyorum.
Sımsıkı sarılıyorum, meşeye…
İnsansız köyde sonsuz uykuya dalanların acılarına karışıyor, çığlığım. Çoğu gün yüzü görmemiş köylülerden kalan yıkıntılar geride kalıyor. Saat 15.06’da, yirmi dolayında evin toprak katmanları arasında kaybolduğu Harsüniye’den ayrılıyorum.
Yıkıntılar, anıt ağaçlar, buruk öyküler kalıyor geride.
Ah o yıkıntılar…
İnsan yüreğine çöken bin yıllık acıları özetleyen…
(Körfez, 13 Şubat 2022)
PÜLÜMÜR BEĞENDİK KÖYÜ HARSÜNİYE MEZRASINDAN FOTOĞRAF KARELERİ