Koronavirüs salgınından dolayı okulların kapısına 16 Mart’ta kilit vurulmuş, ilk, orta ve yüksek öğretim kurumları tatil edilmişti. Okulların açılması beklenirken Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), 21 Eylül’den itibaren sadece 1. sınıflarda yüz yüze eğitime başlanacağını duyurmuştu. Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yüz yüze eğitimle ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştı:
“21 Eylül olarak belirlediğimiz başlangıç tarihinde, yüz yüze eğitim öğretime sadece -hâlihazırda zaten açık olan okul öncesi öğrencilerimiz ve okulla duygusal bir bağ kurma ihtiyacında olan birinci sınıf öğrencilerimizle başlayacağız. İlkokul birinci sınıf öğrencilerimiz uyum haftasında 1 gün, daha sonraki haftalarda ise haftada 2 gün olacak şekilde okullarımızda olacak. 21 Eylül’den itibaren geçecek üç haftanın sonunda diğer kademelerde ve sınıflarda eğitim-öğretime başlama konusunda süreci yeniden değerlendireceğiz.” (MEB, 08.09.2020).
Açıklamadan, MEB’in, 1. sınıflar üç haftada toplam beş gün okula geldikten sonra yüz yüze eğitimle ilgili karar vereceğini öğreniyoruz.
Gelişmeler, ilk, orta ve yükseköğretim kurumlarında yüz yüze eğitimin sağlıklı biçimde değerlendirilmesinin önemine işaret ediyor.
ÖZEL OKUL KURSLARI, KUR’AN KURSLARI VE SÜRÜCÜ OKULLARI AÇIK
Okulların kapalı olduğu koşullarda açık tutulan kurum ve kuruluşları hatırlayalım:
AVM’ler, kafeler, kahvehaneler, lokantalar, birahaneler, kapalı pazar yerleri, havaalanları, otogarlar, ibadethaneler, özel okul kursları, Kur’an kursları, sürücü okulları vd.
Bunca kurum ve kuruluşun hizmet verdiği bir Türkiye’de ilk, orta ve yükseköğretim kurumlarının niçin kapalı olduğu sorusu yanıtlanmak durumunda. Hepimiz sormakla yükümlüyüz:
Diyanete bağlı kurslar, özel okul kursları, sürücü okulları, AVM’ler, kahvehaneler, ibadethaneler, birahaneler, otogarlar, havaalanları açık olduğu hâlde resmî eğitim kurumları niçin kapalı?
TOPLU ETKİNLİKLER SERBEST, OKULLAR ‘YASAK’!
Halk sağlığını önemseyen sistemler böylesi zor günlerde sınavdan geçer. Okulların kapalı olduğu dönemde gerçekleştirilen bazı toplumsal etkinlikleri sıralayalım:
Mitingler,
Parti kongreleri,
Düğünler,
Toplu yemekler…
Binlerce kişiyi bir araya getiren bu ve benzer etkinliklerin gerçekleştirilmesine izin veriliyor. Peki, okullar niçin kapalı?
İNTERNET ÜZERİNDEN EĞİTİM OLUR MU?
İnternet üzerinden eğitim, kısa süreliğine bir zorunluluk olarak gündeme gelmiş olabilir. Ne var ki bu uygulama, yüz yüze eğitime seçenek olarak sunulamaz. İlkokul öğrencilerinin haftada otuz saat bilgisayar ekranına mahkûm edilmesinin, eğitim yönetiminde gözlemlenen akıl ve bilim dışı uygulamaların bir yansıması olduğu görülüyor. Gelişim çağındaki çocukları günde altı ders saati ekrana hapseden sistem bu süreyi ortaokullarda yedi saat, liselerde ise sekiz saate çıkararak kırılması güç bir rekora imza atmaktadır. Bu süre, EBA TV başında geçirilen zamanla birlikte ele alındığında, gelişim çağındaki çocukların beden ve ruh sağlığının yeterince dikkate alınmadığını düşündürüyor.
OKULLAR NİÇİN AÇILMALI?
- Okulları kapatarak çocukları birbirinden yalıtmak olanak dışıdır. Öğrenim çağındaki çocuklar kapalı okulların açık alanlarında, park ve bahçelerde, sokaklarda bir araya gelmekte, oyun oynayabilmektedir. Okul, çocuklar için park vb. alanlardan daha güvenli bir mekândır.
- Örgün eğitim çağındaki çocukların yüz yüze eğitim hakkından yoksun kalmasının, uzun vadede okula yabancılaşma, sorumsuzluk, depresyon, davranış bozukluğu, görev ve yükümlüklerden kaçma vb. sorunlara yol açabileceği belirtilmektedir.
- Ekran karşısında saatlerce zaman geçiren öğretmenler ve öğrenciler risk altında. Uzaktan eğitimde kullanılan bilgisayar-TV’ler, öğretmen-öğrenci-veliler için birer yıpranma ve tükenme aracına dönüşmektedir.
- Öğretmenler için yorucu olan tele-eğitim ek ders kayıplarına neden olmaktadır. Öğretmenlerin, tele-eğitimde, okul ortamından daha çok yorulduğu gerçeği göz önünde bulundurularak ek ders ücretleri iyileştirilmeli..
- Bazı okul yöneticilerinin, Microsoft Teams, Zoom vb. programlardan ders tanımlamasının, öğretmenleri zor durumda bıraktığı, bu tür uygulamalarla bazı kişisel verilerin amaç dışı kullanılmasının önünün açıldığı ifade ediliyor. MEB’den, yüz yüze eğitime geçilinceye kadar, EBA dışındaki programların kullanımını engellemek amacıyla harekete geçmesi beklenmektedir.
- Çeşitli okullarda oluşturulan WhatsApp vb. toplu iletişim gruplarının, öğretmenlerin akıl ve ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği öne sürülüyor. Bakanlık, okullarda bu tür yasa dışı iletişimi engellemelidir. İletişim için, okulların Genel Ağ sayfaları, E-okul ya da MEBBİS vb. resmî programlar kullanılmalı.
- Tele-eğitim, özellikle, çalışan anne ve babaları zor durumda bırakmaktadır. İlkokul çağındaki çocukların, anne ve babaların evde olamadığı saatlerde ekran başında olmaları, çeşitli sorunlara yol açmaktadır.
- İnternet, bilgisayar-tablet-cep telefonu vb. araçlardan dolayı yüksek maliyet gerektiren tele-eğitimle, satın alma gücü düşük ailelerin çocuklarının öğrenim hakkı fiilen ortadan kaldırılmaktadır.
- Bilgisayar ihtiyacının olmadığı dönemde her öğrenciye bilgisayar dağıtan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi vd. belediyelerin, her öğrencinin bilgisayara ihtiyaç duyduğu bugünlerde çalışmaya katkı sunması gerektiği dile getirilmektedir.
- Bilgisayar teknolojisi üretmeyen bir ülkede, her öğrenciyi bilgisayar edinmeye zorlayan sistemle millî kaynaklarda savurganlığa neden olunmakta, dışa bağımlılık artırılmaktadır.
- İnternet üzerinden sunulan eğitim hakkından tüm öğrencilerin yararlanamaması, Anayasada tanımlanan eğitimde fırsat eşitliğine aykırıdır.
- Tele-eğitim vb. kamusal hizmetlerde, internetin ücretsiz kullanımını sağlamak için harekete geçilmeli. Devlet, özel şirketlere, millî yükümlülükler kapsamında, eğitim amaçlı interneti ücretsiz sağlama yükümlülüğü getirmeli. Bunun için gerekirse yasal değişikliğe gidilmeli.
- Tele-eğitimle güzel sanatlar, spor, laboratuvar, atölye vb. eğitimlerin verilemeyeceği düşünüldüğünde, Türk eğitim sisteminin, salgından, sanılandan daha çok etkileneceği öngörülmektedir.
- Yüz yüze eğitimde okula devam için velinin ‘rızası’nın aranması, zorunlu eğitim ilkesinin yanı sıra devlet gelenekleriyle örtüşmemektedir. Devlet, zorunlu eğitim çağındaki çocukların okula devamını sağlamakla yükümlüdür. Eğitim yöneticileri, veli ‘rızası’yla, görev ve sorumluluklarını bireylere devrederek varlık nedenlerini ortadan kaldırmaktadırlar.
- Öğrencisi olan öğretmen ailelerde, bilgisayar ihtiyacı sorunu yaşanmaktadır. Öğretmen anne ve babaların yanı sıra her öğrenciye bilgisayar alma zorunluluğunun, maliyeti artıran etkenlerden olduğu gözlenmektedir.
- Özel okul kurslarının, Kur’an kurslarının, sürücü okullarının açık olduğu bir dönemde örgün eğitim kurumlarının kapısına kilit vurulması, açıklanması güç uygulamalardan biri olarak kabul edilmektedir.
- Ucu açık salgın riski, kurumları kapatarak, halkı eve hapsederek göğüslenemez. Sağlık sisteminin, eğitilmiş insan gücü, personel güvenliği, yapı ve donatım, ücretsiz erişim vb. yönlerden desteklenmesinin salgınla mücadeleye katkı sunması beklenmektedir.
- 735 bin mevcutlu Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) koronavirüse karşı aldığı etkin önlemler, MEB tarafından incelenmeli ve okullara uyarlanmalı.
- Tüm ilk, orta ve yüksek öğretim kurumlarında, öğrenci mevcudu azaltılmış sınıflarda yüz yüze eğitime geçilmelidir.
- Toplum, uzayan salgın sürecinde maske, temizlik vb. bireysel korunma yöntemleri konusunda önemli deneyimler kazandı. MEB, yüz yüze eğitimde bu deneyim ve birikimden yararlanmalıdır.
(Erzincan Çağlayan, 30 Eylül 2020)
Kaynakça:
http://www.meb.gov.tr/basin-aciklamasi/haber/21601/tr Erişim: 29.09.2020.