13 yıl önce kaleme alınan bu yazı,,  Öğretmen Dünyası’nın  Şubat 2004 tarihli 290. sayısında   yayımlanmıştır. Yazı, eğitime darbe sürecinde Türk eğitim sisteminin  Atatürkçü, bilimsel, millî, halkçı ve  laik niteliklerini hedef alan uygulamalarda, merkez medyanın rolünü hatırlatmak için yeniden yayımlanmaktadır. Yazı, dil ve yazım yönünden Türk Dil Kurumunun güncel Yazım Kılavuzu esas alınarak düzenlenmiştir.  

Abbas Güçlü... Milliyet gazetesinin  eğitim yazarı. Türkçenin eğitim dili olmasına tepki gösteren;   eğitimi  devletin sırtında yük olarak gören; devlet okullarında ücretsiz kitap dağıtılmasına karşı çıkarken, özel okullara parayla satılmasına ‘isyan’ eden; liselerin dört yıla çıkarılmasını angarya olarak nitelendiren; özel okullara vergi ‘kıyağı’ için Maliyeyle   pazarlığa girişen   bir  yazar...  Yazar, ‘gücünü’  yetenek ve birikimlerinden  mi, yoksa patronundan mı  alıyor? Ulusal eğitimi savunan Cumhurbaşkanımızı, ‘bilgisizlik’le suçlama cesaretini kimlere borçlu?  Diyalog,  ulusal  ve halkçı eğitim davasına neden ilgisiz? Köşe, hangi toplumsal kesimlerin eğitime bakış açısını yansıtıyor? Velileri torpile yönlendiren  yazara göre, Aydın Doğan işlerini neden büyütüyor? Abbas Bey’le ulusal devlet düşmanlarını buluşturan  gerçekler... Bir zamanlar Abdi İpekçilerin  yönettiği gazetenin  eğitim yazarı,  basın  özgürlüğünü Aydın Doğan’a  borçlu olduğunu nasıl  söyleyebiliyor? Öğretmen ve öğrencilerle  ‘dalga’  geçilen köşeye  ciddi araştırmalar mı,  yoksa yüzeysel yaklaşımlar mı damgasını  vuruyor? 

Gazetelerin köşe yazarlığı  ile  ilgili  temel  ölçüt  nedir?  Başarılı  çalışmalara imza atmak,  mesleki  birikim ve deneyime sahip olmak,  köşe yazarı olmak için yeterli midir?  Gazeteler, işlevi önceden  belirlenen köşeye uygun bir ‘yazar’ mı  arıyor, yoksa  köşe, kendi  yazarını mı  yaratıyor?

Bir gazeteciyi, ulusal çıkarlarımız  yerine  yabancı ülkelerin çıkarlarını savunmaya zorlayan etken ne olabilir? Ulusal kültüre karşı  kozmopolit kültürü savunmak, yurtsever  bir gazetecinin  görevi olarak kabul edilebilir mi?  Bu soruların hepsinden daha önemlisi,   Türk   yayın organlarında Türkiye  karşıtı  yazılar  yazma özgürlüğü  hangi  gereksinimden kaynaklanmaktadır? 

0
0
0
s2sdefault

Tacir, Arapça kökenli. Ticaretle uğraşan kimse, tüccar anlamında kullanılıyor. Ticaret ekonominin konusu... Alım-satımla ilgili hemen her şey ticareti ilgilendiriyor.  Ticaret, aynı zamanda  hukuk demektir. Hukuku olmayan, kuralları olmayan bir ticaret düşünülemez.   6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, ticari faaliyetlerin sınırı çizilmektedir.

Çocukluğumuzda ‘tacir’  yerine ‘tüccar’ derdik. Tüccar, köylerimizden taze çökelek ve ceviz toplardı. Bazı tüccarlar da canlı hayvan alımıyla ilgilenirdi. Köy köy gezen tüccar,  büyükbaş ya  da küçükbaş hayvanları satın alır ve kamyona yükleyip götürürdü.

Kamyon kasasından çevresini şaşkın ve korku dolu bakışlarla  seyreden hayvanların nereye götürüldüğünü bilemezdik. Hayvanların, ulaşım olanaklarının yeterli olmadığı dönemde  kamyona bindirilmeleri bize nedense ‘ayrıcalık’ gibi gelirdi. Kamyon, arka kapağı gürültüyle kapatıldıktan sonra  hareket ederdi.

Toz savuran kamyonların peşinden koşar, gözden kayboluncaya kadar izlerdik.

Kasadaki hayvanların ayakta kalma çabasını keyifle izlerdik. Hayatında ilk kez kamyona bindirilen hayvanların  bozuk köy yollarında düşmeden yolculuk yapması, olağanüstüydü.

Tüccarın ahlaklı olması gerekir. Binbir emek ve zahmetle yetiştirilen hayvanlara, uygun fiyat biçmesi beklenir.

Satın alınan mal ya da ürüne değerinin altında fiyat biçilmesine, dolandırıcılık denir.

Biz hayvan, ceviz, çökelek, odun vb. tüccarlarını tanırdık. Köyden kente adım attıkça onlarca değişik tüccarın varlığından da haberdar olduk. Erzincan Buğday Meydanı’nda kayısı, un, buğday, tereyağı, gübre vb. işlerle ilgilenen tüccarlarla tanıştık.

Günümüzde  akıl almaz ticari faaliyetlere tanık olmaktayız. Bu  ‘yenilik’ yeni bir tüccar kimliğinin de altyapısını oluşturuyor. Küreselleşme adı verilen  emperyalist dalga, ülkelerin kaynaklarını talan etmek için kulağa hoş gelen bazı söylemlere vurgu yapıyor. Milleti bir arada tutan değerleri yıkıma uğratma çabası, millî boğazlaşmaları kışkırtma çabasıyla eş zamanlı yürütülüyor.

Son yıllarda ‘Dersim tacirliği’nden ‘ekmek yiyenlerin’ sayısında artış var. Gazeteci, siyasetçi, akademisyen, esnaf, öğretmen, avukat, memur...   Bunlar aklıma gelenler. Farklı meslekleri icra eden ‘Dersim tacirleri’nin ortak noktası, feodalite tutkusudur. Büyük kısmı, henüz lise çağlarında Bilimsel Sosyalizmle tanışmışlardı. Gazete ve dergi okuyor, ellerinden kitap düşürmüyorlardı. Etnik temelli siyasetle henüz tanışmamışlardı.

0
0
0
s2sdefault

  Yüksek Planlama Kurulu (YPK)nun 31.05.2017 tarih ve 2017/15 sayılı Öğretmen Strateji Belgesi (2017-2023), Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. YPK, Milli Eğitim Bakanlığının 08.05.2017 tarih ve E. 6510967 sayılı, 22.06.2016 tarih ve E. 6878658 sayılı yazıları ile Kalkınma Bakanlığının 28.02.2017 tarih ve E. 1650 sayılı yazısını dikkate alarak; 10. Kalkınma Planının Eğitim Politikalarına ilişkin 152.  paragrafı çerçevesinde Millî Eğitim Bakanlığınca hazırlanan  “Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023”ün kabulüne karar vermiştir.

Öğretmen Strateji Belgesi’nin Amaç ve Hedefleri

YPK’nın  kararında,  belgede tartışılan amaçlar ve bu amaçlara ilişkin hedefler sıralanmaktadır:

1. Amaç: Yüksek nitelikli, iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlamak.

Bu amaçla ilişkili hedefler; 

Öğretmen yetiştirmeye yönelik programlarda eğitimleri iyileştirmek,

Üniversite mezunları arasından öğretmenlik mesleğine en uygun olanları seçmek.

2. Amaç: Öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak

Bu amaçla ilişkili hedefler; 

Öğretmenlerin gelişim ihtiyacını tespit için periyodik olarak yapılacak bir performans değerlendirme istemini hayata geçirmek,

Adaylık sürecinden itibaren öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişim faaliyetlerinin niteliğini arttırmak.

3. Amaç: Öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı iyileştirmek ve mesleğin statüsünü güçlendirmek

Bu amaçla ilişkili hedefler; 

Öğretmenlik mesleğinin statüsünü güçlendirmek,

Öğretmenlerin çalışma şartlarını iyileştirmek,

Kurumlar ve bölgeler arası farklılıklara göre iyileştirici tedbirler almak,

Kariyer ve ödüllendirme sistemini geliştirmek.

Ayrıca belgede yukarıdaki amaç ve hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik  35 adet eylem maddesine yer verilmiştir.  (s. 2).

Nasıl Bir Öğretmen Yetiştirmek İstiyoruz?

Belgeyle, öğretmen yetiştirme ve istihdamına açıklık getirilmektedir. Nasıl bir öğretmen yetiştirmek istiyoruz sorusu, nasıl bir eğitim istediğimiz sorusuna da cevap niteliğindedir. Bu ve benzer sorulara, Anayasa ve Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) mevzuatında cevap bulunabilir. 

0
0
0
s2sdefault