Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye’yi çağdaşlaştırmak amacı ile attığı en önemli adımlardan bir tanesi de Halifeliğin kaldırıldığı gün yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur.

Geriliğin ve yapısal sorunların eğitimsizlikten geçtiğini çok iyi kavramış bir lider olarak Mustafa Kemal Atatürk bu alanda da başarılı olmaya kararlıdır.

Kurtuluş Savaşı’nı nasıl başarmışsa, bütün olumsuzluklara karşın cahillikle savaşı da başaracağına inanıyordu. O, Türk milleti çalışkandır derken, tarlasının başında, sürüsünün peşinde, savaşın ön saflarında da halkıyla beraber bulunduğu için, onu çok iyi tanıdığı için inanarak, güvenerek söylüyordu bu sözleri

O, dünyayı dolaşarak, başkalarına danışarak değil;  ülkesini dolaşarak,  halkıyla konuşarak,  onun güvenini kazanarak başaracağına inanıyordu.

O,  Amerika’ya, Avrupa’ya, Arap’a öykünmüyordu.

O, milletini seviyor, güveniyor, bu milletin bir evladı olmaktan gurur ve  onur duyuyordu.

“Ne mutlu Türk’üm diyene! ” sözünü bütün tutkusuyla, bütün benliğiyle, vücudunun her hücresiyle haykırıyordu.

Burada en büyük görevi de; Cumhuriyeti yükseltecek, ebedileştirecek, onu çağdaşlaştıracak olan; nesli, toplumu, yetiştirecek olan öğretmenlere vermiştir. Atatürk, “Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti ve sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip (orantılı, uygun) bulunacaktır ” sözleriyle öğretmenlere önemli bir görev veriyor. Ve bunu da bol laflı, süslü sözlerle değil ,cephelerde olduğu gibi, cehalete, cahilliğe  karşı da yine en önde tebeşiri eline alıp tahta başına geçerek gösteriyordu. Bir öğretmen olarak.

İşte bu gün, o günün heyecanı, göreve ilk başladığımız gün gibi tazeliyoruz, yaşıyoruz veya yaşamamız gerekir, diyorum.

Yine büyük önderimizin uyarısıyla devam edelim.

“Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.”

Evet, sayın değerli öğretmenim, toplumu çağdaş görme; bilgili, aydın, nitelikli insanlardan oluşmuş görme;  kalkınmış,  laik bir toplum görme arzusu sönmedikçe sen bir öğretmensin, senin görevin bitmedi. İlk günkü gibi istekli heyecanlı devam ediyor. Bunu unutma.

Saygılarımla.

Bu yazı, Ümit Genç tarafından elektronik ortama aktarılmıştır.

0
0
0
s2sdefault