Uykusuna doymayan bebeğin şapkası
Uykusuna doymayan bebeğin şapkası

Bir sabah vakti araba beklerken rastladım ona. Körfezkent Taksi durağının kırk elli metre uzağındaydı. Yere düşmüş olmalıydı. Yoldan geçen biri otların, çiçeklerin üzerine koymuştu. Mor çiçeklerin, bir kısmı sararmış otların üzerindeydi. Bu, beyaz bir bebek şapkasıydı. Yapraklar buğuluydu. Bebeğin göz yaşlarıyla ıslanmış gibiydi. Zamansız mı uyandırılmıştı bebek? Uykusuna doymayan bebeğin göz yaşları mı damlamıştı yaprağa…   Sağ işaret parmağımla buğulu yaprağa minik bir kalp çiziyorum. Bir çocuk kalbi… Beyaz şapkanın siperliğindeki küçük leke yere düşünce oluşmuş. Anne, belli ki özenle yıkamış şapkayı. Şapkanın önündeki kelebek yeşil kanatlı, gözleri mor. Mor gözlü kelebek şapkayla birlikte yerinde duruyor. Arada bir esen rüzgâr çiçeklerle birlikte şapkayı yerinden oynatıyor. Rüzgâra direniyor şapka, düşmüyor yere. Şapkadan yayılan bebek kokusu çiçek kokusuna karışıyor. Okul yolundaki kız çocuklarının saçını tarayan rüzgâr, bebek ve çiçek kokusuyla yoluna devam ediyor.

Ihlamur da düşüyor rüzgârın önüne.

Benim aklım bebekte… Şapkasını nasıl düşürdü? Rüzgâra kaptırmış olabilir mi? Anne o saatte bebeği nereye götürüyordu? Bebek, annesinin kucağında mıydı, yoksa bebek arabasında mıydı? Anne çalışıyor muydu? Her sabah bebeğini arabaya koyup bakıcısına mı bırakıyordu? İşe gecikmemek için koşar adım mı yürüyordu? Bebek, kentin bozuk yollarında zıplayan arabadan dolayı rahatsız olmuş muydu? Anne, bebeği bakıcısına şapkasız teslim ederken acaba ne hissetmişti? Ya bebek? Her gün minik elleriyle dokunduğu şapkasını göremeyince ağladı mı? Yeşil kanatlı, mor gözlü kelebeğin acısı,  belki onun tattığı ilk acıydı.  Büyüdükçe artar acılar, sevinçler elbet. Gülecek, ağlayacak, minik ellerini annesinin ipek saçlarına dolayacak. Yıllar akıp gidecek. Yetişkin bir kız olacak. Annenin ipek saçları kırçıllaşacak, ağarıp seyrelecek belki. Göz pınarlarından akan yaşlar annenin yüzünde belli belirsiz derecikler oluşturacak. Bir zorbadan yediği dayak, kim bilir, onun kaçıncı acısı olacak. Annesinin sevinç yüklü bakışlarını özleyecek.  O arada rüzgâra kapılan şapka sararıp solmuş, acısı unutulmuştur.  Şapkayla özdeşleşen kelebek çoktan uçup gitmiştir. Yetişkin kız çocuğun kelebeğe özenme vakti gelmiştir. Annenin gözünden bile sakındığı çocuk yaşama atılmıştır. İğneyi ipliğe geçiremeyen anne her bayram  kızının yolunu gözlemektedir. Anne pencereden sokağı gözlerken sabah rüzgârıyla odasına dolan ıhlamur kokusuyla mutlu oluyor. Bu annenin kim bilir kaçıncı bekleyişi. Her bayramı sabırsızlıkla  bekliyor. Kapısı çalınacak ya da çalınmayacak. Çiçeğin üzerindeki bebek şapkasına son bir kez bakıyorum.

Uykusuz gözlerle kızının yolunu gözleyen annenin iki elini alıp yüreğime basıyorum.  

Bu sıcak yaz gününde yüreğim titriyor, üşüyorum.

 

Çok katlı binaların arasında yitirilmiş bir şapka
Çok katlı binaların arasında yitirilmiş bir şapka

(Dilovası, 12 Haziran 2019) 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault