Körfez'in kuzeyindeki ormanlık alanda kazık  olarak kullanılan meşe ağacına çakılan çiviler ve teller (Orman Kanunu yürürlükte!)
Körfez'in kuzeyindeki ormanlık alanda kazık olarak kullanılan meşe ağacına çakılan çiviler ve teller (Orman Kanunu yürürlükte!)

Henüz sekiz ya da on yaşındayken  yedi darbeyi. Ona kıyan ellere kaç lira tutuşturulduğunu bilen yok.   Altı üstüne getirilen doğal bitki örtüsü yerine çam fidanları dikilince meşe fidanı onların gözünde sadece bir kazıktı.  Baltalarla ikiye ayırdılar ve gövdesini paslı çivilerle yaraladılar. Ormanlık alan tel örgüyle çevrilmişti. Meşe fidanları tel örgüler için canlı birer kazıktı artık! Peki  meşe ağaç değil miydi?  Ormanı korumakla yükümlü olanlardan biri çıkıp da yapmayın, etmeyin demedi, diyemedi.  Meşe  zenginliktir, yangınlara direnmektir,  yaban hayvanlarına kol kanat germektir, diyen de yoktu.

Doğal bitki örtüsünü bozarsanız kaplumbağalar, tavşanlar, yeşilkertenkeleler,  yaban domuzları, kırlangıçlar, kurtlar yetim kalır diyenine de rastlanmadı. Biri çıkıp da pürenlere kıyarsanız arılar polen toplayamaz, kovanlar boş kalır,  deme cesaretini gösteremedi.  Duyu organları felç olmuştu.  Gösterişli ciplerle ormana iş olsun diye geldiler ve ağaçları çivileyenlere şöyle bir bakıp gittiler. Gövdesinden ağır yaralanan meşe ağacının yanından geçip gitmişlerdi oysa.  Dönüp bakmadılar.  Meşe, kendisini korumakla yükümlü ellerin vücudunda açtığı ağır yaraya bakalım ne kadar direnecek? Biçilen tepesinden belki yeniden sürgün verecek. Ona sımsıkı sarılıyorum, ne olur diren, diyorum.  Çocukluğu meşe  ormanlarında geçen biri olarak o paslı çivilere, çivileri çakanlara, çaktıranlara sesleniyorum: Of be yeter artık! 

(Körfez, 27 Nisan 2019)   

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault