Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Foma Fomiç yerine Ferhan Rüstem Alüminyum)
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Foma Fomiç yerine Ferhan Rüstem Alüminyum)
Cenap Şahabettin (Menfaat sandalye gibidir,başının üstüne alırsan ezilirsin)
Cenap Şahabettin (Menfaat sandalye gibidir,başının üstüne alırsan ezilirsin!)

Akşamüzeri telefon çaldı. Arayan, arkadaşım Ferda Zaralı'ydı. Ferhan Rüstem Alüminyum'un,  okul ziyareti sırasındaki davranışlarını anlamakta zorlandığını söyledi.  Ferda,  Ferhan Rüstem'in bazı davranışlarının hastalık belirtisi olabileceğini, bunun da kuruma büyük zarar verebileceğini düşünüyor. Anlattığına göre, Ferhan Rüstem okula girer girmez kurum yöneticilerine bağırıp çağırmış. Ardından bazı öğretmenleri teftişe gitmiş, onlara verip veriştirmiş. Cebinden çıkardığı soruları öğrencilerden bazıları çözemeyince öğretmenlere hakaret etmiş. Ferda, Ferhan Rüstem'in hangi alandan mezun olduğunu merak etmiş.

FERHAN RÜSTEM KİMDİR?

Ferhan Bey, 60 yaşında. Müdür doğurmak, her anneye nasip olmaz. Bazı analar vatan için canını feda eden yiğitler doğurur. Onlar kolunu, bacağını, gözünü, canını bu ülke için sessiz sedasız verenlerdir. Merak edenler, Çanakkale'de onların toprağa karışan izlerini görebilir.  Ferhan Bey'in annesinin en büyük marifeti, müdür doğurmaktır. Ferhan Rüstem Bey, mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Bir ya da iki yıl öğretmenlik yaptıktan sonra altına koltuk sürüldü. O, üzerine koltuk sürülen kişidir.  Koltuğu sürenler mi? O tarihlerde kimin iktidarda olduğu önemli değil. Her iktidar, girdiği kabın biçimini alan yöneticilere ihtiyaç duyar. Diyelim ki, iktidarı elinde bulunduran güç 'laik'. Laiklik konusunda Ferhan Rüstem'le yarışan, yarı yolda kalır. Odasına yazmasıyla gelen masum köylü kızını 'irtica'yla ilişkilendirir. 

Mülki amirden takdirname almak kolay mı? 

Koltuk, tertemiz  yaşamını kirleten ilk leke olmaktadır. Kahvehanede birlikte oyun oynayan en yakın arkadaşını, makamında tanıyamayacak kadar bellek kaybına uğramıştır. Sistem dışına sürülen çalışma arkadaşlarına yabancı muamelesi yaparak, koltuğunun vidalarını sıkıştırır.  Henüz kirlenmediği yılları hatırlamamak için alzaymır olmaya razıdır. Bunun soyadından kaynaklanabileceğini düşünenlere de rastlanıyor. Alüminyum, beyne zarar veren bir madde.  Kana  karışan alüminyum vücuttan atılamıyor.  Uzmanlar, alüminyumlu besinlerin uzun sürede alzaymır/bunamaya yol açtığı konusunda çeşitli uyarılarda bulunuyor. 

Reşat Nuri Güntekin, Yeşil Gece'deMillî Mücadelede düşman saflarında yer alan bazı 'softa'ların, Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra nasıl saf değiştirdiklerini anlatır. Romanda,  düşmana karşı mücadele eden Şahin Öğretmenin düşman yanlısı gösterildiği konusu ustaca   işlenir. Alüminyum, hayatı boyunca hiçbir roman okumamış olsa da, lekeli koltuk sahiplerinden Yeşil Gece  sertifikası almayı başarmıştır.

Onun koltukta oturabilmesi için Şahin Öğretmen, Sarıova'dan kovulması gereken düşmandır!

Bugün temizleme şansı olmayan kir ve pas, koltukla birlikte onun tüm organlarına bulaşmıştır. Kirlenme, onunla birlikte varlığı yeni keşfedilen bir hastalık olarak literatüre girmektedir. Tanısı konulmuş bu hastalık,  mafyalaşan sistemin ona sunduğu en büyük madalyadır. Göğsünde, yozlaşan sistemin madalyasıyla dolaşmaktan gurur duyan bir fani olarak koltuğun altında ezilmektedir.  Cenap Şahabettin, 1934 yılında gözlerini hayata yumduğunda, o henüz anne karnına bile düşmemişti:

"Menfaat sandalye gibidir, ayağının altına alırsan yükselirsin, başının üstüne alırsan ezilirsin."


İLKOKUL ÖĞRETMENLİĞİNDEN UTANAN MÜDÜR

Namuslu insan mesleğinden utanır mı? Utanmaz! Emeğiyle geçinen bir çevre temizlik işçisi ya da  bulaşıkçı, işinden niçin utansın.  Peki Ferhan Rüstem Alüminyum? O, mesleğinden utanan adamdır. İlkokul öğretmeni olduğunu gizlemek için, Stepançikovo köyünde Albay Yegor İlyiç Rostanev'e hayatı zindan eden Foma Fomiç'in aklına sarılıyor. Dostoyevski çağımızın yazarı olsaydı,  Stepançikovo Köyü romanında, tercihi, Ferhan Rüstem Alüminyum olurdu.  Yarım akıllı  Foma Fomiç yerine Ferhan Rüstem karakterinin tercih edilmesi,  romana ayrı bir renk katardı.

Bugün oturduğu koltukta, ilkokul öğretmeni olduğunu gizlemek için yoğun mesai harcadığı görülüyor.  Öz geçmişinde, okumadığı okula niçin yer verdiğini merak edenler olmuştur. İnsan okumadığı, daha doğrusu okuyamadığı  okul adını kırk yıl akılda tutabilir mi? Başarısızlıktan dolayı  ilişiğinin kesildiği okul adını öne çıkarmasının nedeni, diplomasındaki 'sınıf öğretmenliği' ifadesidir.  Kırk yıl önce kovulduğu okulu hatırlamasının nedeni, ilkokul öğretmenliğinden utanmasıdır. İlkokul öğretmenliğini utanılacak bir meslek olarak gören Ferhan Bey, atıldığı okulun adını anarak rahatlamaktadır:

"Bakmayın benim ilkokul öğretmenliğime. Ben …. Fakültesinde okumuştum."

İlkokul öğretmenliğinden dolayı  harcandığını düşünmektedir. Maarifi yöneten kişi olarak ilkokul öğretmenliğinden utanması, eğitim yönetimiyle ilgili düşüncelerini özetlemektedir.

Öğretmenliğinden utanan Ferhan Müdür, kapısını çalan bir  ilkokul öğretmenini odasından kovmuştur:

-Bir öğretmenin Maarif Müdürüyle görüştüğü görülmüş müdür?  

 

1981'DE EĞİTİM FAKÜLTESİNİ  BİTİRMİŞ,  2000'DE LİSANS  TAMAMLAMIŞ!

1977'de başladığı okuldan 1981 yılında sınıf öğretmeni olarak mezun olmuş. Sınıf öğretmeni yetiştiren iki yıllık okuldan dört yılda mezun olabilmiş! Böylece, ön lisans mezunu olduğu hâlde, öz geçmişinde Eğitim Fakültesi mezunu olduğunu belirtmeye 'hak' kazanmış!  O yıllarda sınıf öğretmenleri, ön lisans programından mezun olurdu.  Fakat Ferhan Müdür, amirlerine sunduğu imzalı belgede kendini Eğitim Fakültesi mezunu olarak tanıtıyor. Kurum personeline ceza verme yetkisi olan adam, mezun olmadığı bir fakülte icat  ediyor! Sahtecilikmiş, yalanmış, kamuoyunu yanıltmakmış ne önemi var! Hazır kalem elindeyken kendine diploma hazırlayabilir ve  ilkokul öğretmenliği azabından ebediyen kurtulabilir. Bunun için o tarihlerde henüz inşaat hâlinde bile olmayan bir üniversite bile açabilir!

Ferhan Rüstem imzalı belgeye göre, 1981 yılında  dört yıllık fakülteden  mezun olmuş. Bir başka belgede, 2000 yılında  lisans tamamlama programını bitirdiği bilgisi yer alıyor. Lisans tamamlama programlarına ön lisans mezunları alınır. Ferhan Müdür, 1981 yılında Eğitim Fakültesini bitirmiş  olsaydı lisans mezunu sayılacaktı.  Lisans diploması olan bir öğretmen, niçin  ön lisans mezunlarının kabul edildiği bir programa başvursun? Kaldı ki sınıf öğretmenlerinin o tarihlerde ön lisans programından mezun olmaları kendi kusurları olarak da görülemez. Bir devlet adamının 'fiyaka' için gerçek dışı beyanda bulunması, acı vericidir. Gerçeğe aykırı bilgi, akla  şu soruyu getirmektedir:

-Askerliğini kısa dönem mi, yoksa yedek subay olarak mı yaptın?

Ferhan Müdür, dört yıllık fakülte mezunu olsaydı askerliğini  yedek subay ya da kısa dönem er olarak yapacaktı.  Terhis belgesinden, Ferhan Rüstem Alüminyum'un yedek subay ya da kısa dönem askerlik yapmadığını öğreniyoruz.

 

 Stepançikovo Köyü (Foma Fomiç'in yarım aklıyla fiyakaya kalkışmak!)
Stepançikovo Köyü (Foma Fomiç'in yarım aklıyla fiyakaya kalkışmak!)

 

MÜDÜRLÜK İÇİN FEDA EDEMEYECEĞİ DEĞER YOK

Bir bebek, dünyaya müdür olarak  mı gözlerini açar? Genetik uzmanları, müdürlük-gen ilişkisinin bilim dışı olduğunu belirtiyor. Ferhan'ın hizmet cetvelinden, mesleğe,  ilk yıl hariç,  'müdür' olarak adım attığını öğreniyoruz. Demek ki kırk yıllık meslek yaşamının yaklaşık 38 yılını koltukta geçirmiş! Devir değişmiş, Ahmet gitmiş Mehmet gelmiş, ama Ferhan koltukta oturmaya devam etmiş. Duyduğuma göre gözü Ankara'da bir koltuktaymış. Mesai arkadaşı N. K., "Bir zamanlar milliyetçi olarak geçinirdi. Müdürlüğe bu sayede geldi. Devran değişti, cemaatler güçlendi. Bu kez onlarla iyi geçindi, bir dediklerini iki etmedi. Cemaatin terör estirdiği yıllarda, bütün isteklerini kayıtsız şartsız yerine getirdi. Şimdi bir Ankara sevdasıdır gidiyor. Mesleğinin son yıllarını Ankara'da geçirmek için onun giremeyeceği kalıp  yoktur. " diyor! 

 

KOLTUĞUYLA REHİN ALINAN MÜDÜR

Kendi personeline karşı gürleyen Ferhan Bey, kurumu dışarıdan yöneten sorumsuz kişiler karşısında acz içindedir. Diş fırçasıyla çıkmayan ağız kokusunun nedeni, küfürlü konuşmalarıdır.   Ağzı bozuk Ferhan Bey'in gerçek amirleri kurum dışındadır. Onların, kendisine yaptıramayacağı bir iş yoktur. Yaş sınırından mütekait oluncaya kadar görevde kalabilmek için ona her tür kötülük yaptırılabilir.   Edep-erkânla, mevzuatla, akılla, devlet adamlığı vakarıyla örtüşmeyen kararlarının nedeni de budur. İstisnalar olabilir, ama terfilerde tek rolü önüne konulan listeleri itirazsız imzalamaktır. Kurum dışında hazırlanan listelere onay vermek, müdürlük müdür? Ona sorulacak olursa, koltuğunu koruduğu sürece evet!  

Dağarcığı, nüfuz sahiplerinin beklentileri ve emirlerinden ibarettir.  

 

ÖZEL GÜN MESAJLARI ÇALINTI

Okullarda  yönetici ve öğretmenlere 'posta' koyacak kadar görevine bağlı müdürün özel günlerde yayımladığı mesajların büyük bölümü, çalıntıdır. Sağdan soldan arakladığı mesajları yayımlayarak 'bilgili' görünme çabası,  onu, market soyguncusundan farksız hâle getiriyor. Çalıntı eser şüphelisinin bir  diğer marifeti de müteahhitlerle girdiği yüz kızartıcı ilişkilerdir. Üstü başı dâhil,  harcamalarının büyük bölümünü müteahhit 'ikramı'  'hediye çekleri'yle yapar. Çürük işler öğrencilerin yaşamına mal olduğunda suskunluğa bürünmesinin nedeni budur.

 

 

 Şahin Öğretmene karşı düşman safında yer almak!

Şahin Öğretmene karşı konumlanmak!!

  

 

 

 

OTEL AYILIĞI UNVANINA ADAY

Kayıtsız şartsız itaati, kanunsuzlukları, yüz kızartıcı suçları, para pul ve makam uğruna bütün değerleri ayaklar altına alan kişiliği onu tanımlamak için yeterli görülebilir mi? Onun en önemli özelliklerinden biri de otellere olan düşkünlüğüdür. Beş yıldızlı oteller, düşkünlüğünün sergilendiği mekânlardır. Yıllar önce adından söz ettiren  ünlü  bir 'Otel Ayısı'  vardı. Siyasi etkinliklerini otellerde yürüttüğü için bu unvana hak kazanmıştı. Tecrübeli otel müdavimleri, Ferhan Bey'e 'Otel Ayısı' unvanı yerine 'Otel Faresi' unvanının daha çok yakışacağını dillendiriyor. Ferhan Rüstem Alüminyum, yaklaşık 37 yıllık müdürlüğünün acaba kaç gününü beş yıldızlı otellerde geçirdi? Veriler, ilgili kurumların ellerinde duruyor olmalı. 'Görev' gereği otellerde konaklayanlar, kendilerini bekleyen sürprizlerden habersiz olabilir. Bedava yeme içme ve 'ikram', onları esir almak için yaratılmış bir yeryüzü cennetidir. Bu cennet, aslında bileklerine kelepçe geçirilmiş,  ayaklarına pranga  takılmış tutsakların cehennemidir. Maarifin kart zamparası, bedava 'ikram'ları belki birkaç ay daha tadabilir,  ama zebanilerin, yolunu dört gözle beklediklerini söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

Ferhan Rüstem Alüminyum,  bir  ömrün nasıl boşa geçirildiğini öğrenmek isteyenlerin temel başvuru kaynağıdır. Kanunsuzluklarının hesabını vereceği güne şimdiden hazır olması, menfaati icabıdır.

Allah taksiratını affetsin!   

 

(Körfez, 25 Kasım 2018)

 Kaynakça:

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (2010).  Stepançikovo Köyü, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.

Reşat Nuri Güntekin. Yeşil Gece, İnkılâp Yayınları.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault