Erzincan Kalecik köyü
Erzincan Kalecik köyü
Erzincan Kalecik köyünde bir yonca tarlası
Erzincan Kalecik köyünde bir yonca tarlası

Çağlayan, Erzincan’ın güneydoğusunda yer alan şirin bir belde. Erzincan’a 30 km uzaklıkta sakin bir yerleşim yeri.  Munzur (Mercan) Dağı’nın bir kuşak gibi sardığı belde, verimli tarımsal alanlarıyla dikkat çekiyor. Etrafını çevreleyen çıplak dağlar, Girlevik Şelalesi’nin güneyinden itibaren yerini meşe ormanına bırakıyor. Meşelik alanlar, Şelale’nin güneydoğusundaki Kalecik köyünün çevresini yeşile boyuyor. Yükseklik arttıkça, dağlar çıplaklaşıyor. Kalecik, Çağlayan’a 3 km mesafede.  Çağlayan’dan Kalecik’e doğru yola çıktığınızda, Munzur'un  emzirdiği dere  size kılavuzluk yapar. Kırmızı benekli alabalığın mülkiyetindeki serin ve mavi sular, Girlevik Şelalesi’ni besliyor. Kalecik’e 1 km uzaklıktaki dokuz ayrı gözenin sevinç gözyaşlarını akıtan dere, Girlevik Şelalesi'nin yanı sıra Çağlayan'a da hayat veriyor. Dere, Çağlayan ve çevre köyler için kalbi besleyen arterler gibidir.  

Şelaleden çevreye yayılan su sesine kuş sesleri karışıyor.

26 Ağustos 2018’de, sabah saat 06.25’te Kalecik’e doğru yol alıyoruz. Kalecik yolunda ‘tatilci’lerin izlerine rastlıyoruz. Yol kıyısına gelişigüzel atılan çöpler, şelaleyi besleyen, toprağa can veren suyu tehdit ediyor. Cam ve pet şişeler, poşetler, plastik tabaklar, teneke kutular ve  sigara paketlerinden oluşan yığınların bir kısmı tarlalara savrulmuş. Rüzgârın süpürdüğü çöpler, yonca ve fasulye ekili alanlara yayılmış.

Çağlayan yokuşunu çıkar çıkmaz yemyeşil bir yonca tarlasıyla karşılaşıyoruz. Yonca yaklaşık 20 cm boyunda. Büyük olasılıkla son bir kez daha biçilecek. Kalecik’e söğüt, kavak, ahlat, alıç, armut, kayısı, iğde, ceviz ve elma ağaçlarının arasından gidiliyor. Yolu iki yandan kuşatan ağaçların bazıları kader birliği yapmış. Kuşburunları, yaşlı söğüt gövdelerine, kavak ve yaban armutlarına sarılarak onlara umut veriyor. İnce dallı, dikenli ve  meyve yüklü kuşburunları, söğüt, kavak ve armutla  birlikte boy veriyor. Yaşlı söğüt kuşburnuna, kuşburnu da söğüde tutunarak ayağa kalkıyor.  Yüz yaşını çoktan geçmiş söğüt ağacının ikiye ayrılan gövdesinden biri yere yatmış. Uzun yıllara yenik düşen gövdeden uzayan dallar, doğada  ölüm olgusuna  meydan okuyor.

Yolda TOKİ konutlarında oturan  bazı yürüyüşçülere rastlıyoruz. Yörede ayıların dolaştığına ilişkin bulgular, tarımsal alanların nasıl korunduğu sorusunu akla getiriyor. Ağustosun bu son günlerinde domates, fasulye, yonca, elma, alıç, ceviz  ve  yaban armudundan (ahlat) başka bir sebze-meyveye rastlanmıyor. Yörenin en eski sakinlerinden ayıların yonca, meyve ve sebzelere zarar verip vermediklerini merak ediyoruz. Kalecik’in girişine yakın, Kırklar Türbesi’ni gösteren levhanın yanında üç sıra domates ekili bir tarlada çalışan köylüler dikkatimizi çekiyor.  Taze fasulye tarlası, üç sıra hâlinde ekilen domateslerle renklenmiş. Beyaz ipe dolanan domatesler kızarmış. İki  kadın,  sırığa dolanan fasulyeleri topluyor. Köylü kadınlar, ayılara karşı herhangi bir önlem almadıklarını belirtiyor.

Erzincan İl Özel İdaresi tarafından hazırlanan  levhadan, Kalecik’e vardığımızı anlıyoruz:

“Kalecik Köyüne Hoş Geldiniz”.

Köyün girişine, levhanın yakınlarına İl Özel İdaresi tarafından çöp konteynırı konulmuş. Köyden şelaleye doğru akan suyun etrafı çitlerle çevrilmiş. Çitlere iliştirilen uyarı levhalarına göre kanalda balık tutmak,  suya girmek, piknik yapmak,  çöp atmak ve  yüzmek yasak. Kanaldan akan duru su, yosunları ve sonbaharın habercisi sarı yaprakları sürüklüyor. Rüzgârın kucakladığı fasulye, ceviz, kavak, söğüt, armut yaprakları mavi suda buluşuyor. Sarp kayalıkların gururuyla akan su, sonbaharı sırtlıyor.  Sarı ve turuncu yaprakların kardeşliği, kapıyı çalan sonbaharın  ayak seslerini duyuruyor.

Kalecik’in çalışkan ve cana yakın insanlarının tarlalardan yayılan sesi, hepimize güç veriyor.

Kalecik’ten Çağlayan’a dönerken yol kenarındaki elma ve armuttan (ahlat) birer tane koparıyoruz. Ahlat, sonbaharın ortalarında olgunlaşan bir meyve. O nedenle, bu mevsimde ahlat yemek, bir tür ayrıcalık olarak görülebilir.    

Kalecik’ten Çağlayan’a vardığınızı,  Girlevik Şelalesi’nden çevreye yayılan o mutluluk verici su sesinden  anlıyorsunuz.

Munzur'dan yola çıkan serin ve mavi su, masmavi gökyüzünde süzülen kuşlarla birlikte umut oluyor. Kuşlar gözden kayboluncaya kadar seyrediyoruz. Suya, kuşlara, mavi gökyüzüne veda ediyoruz. Geride bıraktıklarımızla vedalaşıyoruz.  Bir sonraki buluşma için sözleşiyoruz. İlkbaharda yeniden  sarılmak üzere birbirimizi sımsıkı kucaklıyoruz.

 

Yarim senden ayrılalı

Hayli zaman oldu gel

Bak gözümden akan yaşa

Abı revan oldu gel

 

(Erzincan Çağlayan Girlevik Şelalesi, 26 Ağustos 2018)

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault