Müteahhit  matkap çalar mı?

Matkap…  Arapça kökenli bir sözcük. Arapçada ‘miskab’ olarak adlandırılır. İnşaatçılığıyla övünen  bir  ülkenin, Araplardan ‘miskab’ı aşırmasını anlamak kolay değil. Bu sözcüğe zamanında niçin Türkçe bir isim verilmediği sorusu, Türk Dil Kurumu (TDK)nun güzide uzmanlarından yanıt beklemektedir.   

Her Türk, gözlerini matkap gürültüsüyle açar dünyaya. İsim verme töreni geciktirilen  bebeklerin kulağına Ezan’dan önce matkap gürültüsünün üflendiği söylenebilir. Bunu önlemenin yolu, yeni doğan ünitelerindeki bebeklere zaman geçirmeksizin isim vermektir. Bu önlemin, bebeği matkap gürültüsünden kesin olarak koruyamayacağı bilinmelidir. Çünkü bebek, doğumdan önce de bu kirli gürültüden etkilenmektedir. Düğün fotoğraflarını duvara asmak için gece yarısını kollayan komşularınızın çıkardığı matkap gürültüsü, bebeğinizin, karnınızı öfkeyle niçin tekmelediğini anlamanız için ciddi bir uyarıcıdır:

“Yeter artık, kesin şu gürültüyü!”

Bir bebeğin anne karnında duyduğu o kirli/paslı ses, duvar delen bir komşunun matkabından çıkmaktadır. Sesin günü, saati ve şiddeti kestirilememektedir. Bu sesi, çevreye ölümcül koku yayan bakterilerden ayıran tek fark, kulağınız tarafından algılanabilmesidir. Matkap gürültüsü bir tür çöptür. Onu diğer çöplerden ayıran özellik, geri dönüşüme gönderilememesidir. Fedakârca hizmet sunan temizlik kamyonlarına gürültüyü poşetleyip yükleyemezsiniz.   Burnunuz kokuyu, kulağınız sesi algılar. Burnunuz kötü kokuda, kulağınız da gürültü de alarm verir:

“Yeter artık!”

Çarpık kentleşmeyle, yeni bir insan modeli yaratıldı:

Gürültü tiryakileri!

 Gürültü Tiryakileri

Bir tür hastalıktır söz konusu olan. Gürültüye kayıtsız kalmak, etkilenmemek, farkında olmamak nükseden bir hastalık olarak literatüre girmeyi hak etmektedir.  

Davul zurna çalmış, trafik magandaları havalı kornayla terör estirmiş, bitip tükenmek bilmeyen inşaatlardan akıl almaz sesler yükselmiş, uykunun en tatlı anlarında bomba patlamış, eve yüz metre mesafedeki tesis alev almış, deprem olmuş vb… Bunların hiçbiri onların umurunda değil. Daha doğrusu binada ya da çevrede ‘normal’ bir insanı çıldırtabilecek olumsuzlukların farkında bile değiller. Yıkıcı bir depremi, ölümcül kazayı, havaya uçan buhar kazanını tesadüfen öğrenirler:

“Aaa.. Ne zaman oldu bu olay? Ayol hiç haberim yoktu.”

Oysa olayın üzerinden saatler, günler, haftalar, aylar geçmiştir. Kayıtsızlıklarını anlamak için başvurabileceğiniz bir kaynak da bulunmamaktadır.

Gürültüye, üstelik matkap gürültüsüne duyarsız kalmayı başaranlara ne mutlu!

Türkçede matkaba ‘delgi’ deniyor. TDK da şöyle tanımlıyor:

“Tahta, maden, beton vb. sert maddeler üzerinde delik açmaya yarayan alet, delik açma aleti, delgi.”

 Matkap ve Müteahhit

Matkap, müteahhitlik hizmetlerinin vazgeçilmezlerinden. Matkabı olmayan kişiye ‘müteahhit’ unvanı vermek, fazlasıyla zorlama. Müteahhit için en uygun tanımı merak edenler, TDK ve Ekşisözlük’e başvurabilir. Bana sorulacak olursa matkabı olan kişi tanımı,  akla en yatkın tanımlardandır. Matkap gibi müteahhit de Arapça kökenli! Bu iki sözcüğü Arapçadan almışız, ziyanı yok. 

Abidin Dino, müteahhitleri unutmayan yazar/ressamlarımızdan:

"Bundan sonra müteahhit eline çay verenin burnuna karıncalar dolsun!"  

Müteahhitliğin demirbaşı, ‘matkap’tır! Delme eylemi, ancak bu aletle gerçekleştirilebilir. Yüklenici, yani müteahhit ‘delme’ kavramıyla anılmaktadır. Eylem, duvar delmenin de ötesinde bir anlam ifade etmektedir. Beton duvarlarda homurdanan matkaplarla  kamu çıkarları, ihale mevzuatı delik deşik edilmektedir. 

 Nerede Bu Matkap?

Yiğit atıyla, müteahhit matkabıyla nam salar. Matkabın gücü, kalitesi ve sayısı, ihale ölçütlerinden biri olarak mevzuata  girmeyi çoktan  hak etmiştir. Bu sihirli alete sahip olmayanların içine düşebileceği acı durum, azap vericidir.    Matkabı olmayan müteahhidin nelere tenezzül edebileceğini acaba kaç kişi aklından geçirmiştir? Kamu ihalelerini alan müteahhitlerin bir matkap uğruna hangi riskleri göze alabildiklerini de kimse tahmin edemez. Bu konuda tecrübe kazanan yöneticilerimizin varlığı bir şans olsa da kamuoyunun matkap skandallarından yeterince haberdar olmadığı görülüyor.

Matkabın önemini yıllar önce fark ettim. Evet, tamı tamına on beş yıl önce! Çalıştığımız kurumun onarım ihalesini kazanan müteahhitle gırtlak gırtlağa geldiğimiz yıl! Sağlam kapıların yerine kalitesiz kapılar takıldığında öfkelenmiş, tartışmıştık. Eksik bırakılan işlerle ilgili yazılan yazıların akıbetini öğrenememiştik.

Yazı yolu şaşırmış, kaybolmuştu!

Denetimden sorumlu mühendisleri müteahhidin sofrasında görünceye kadar, saçımdan bir tel bile eksilmemişti.

Ne olduysa o zaman oldu!

Çırılçıplak kafam o günlerin yadigârıdır…

Sonbahardı. Bir akşam üzeriydi. Müteahhit Rüstem Çalan ve bir yardımcısı, acele bir iş için kuruma gelmiş, bitirmek zorunda oldukları bir iş için müsaade istemişlerdi. Değerli  müdürümüz  Musa Güngör, izin verdi.

Devlet işleri aksatmaya gelmez! 

Adamın ilk işi müdürden matkap istemek olmuştu.

Müteahhit, işe matkapsız gelmişti!

Lafı mı olur, hemen matkap verildi. Yeter ki iş görülsün.

Hava karardı, müteahhitle yardımcısı ayrılmak için dış kapıya yöneldi.

Matkap? Matkap nerede? Acaba benden habersiz müdüre mi verildi?

O arada müdürümüze soruyorum, yok, matkap yok!

Hemen müteahhide dönüyorum:

-Matkap nerede? Alabilir miyim?

-Matkap mı, şuraya bırakmıştım, almadınız mı?

-????

-Demek  biri alıp götürmüş!

Müteahhidin gözlerinin içine baktım. Matkabı tam olarak nereye, ne zaman ve nasıl bıraktığını öğrenmeye çalıştım. Adamın bakışlarında gözlemlediğim güvensizlikten dolayı çok zor bir karar verdim:

-Gel, arabana bakalım…

-Ne demek yani… Siz bizi hırsızlıkla mı suçluyorsunuz?

Bahçedeki arabayı aradım! Önce bagaj kapağını kaldırdı. Ardından kapıları açtı ve kendinden emin bir şekilde konuştu:

-Bizde olmaz böyle şeyler hocam. Biz koskoca Devletle iş yapıyoruz. Mesleki itibarımız var. Sizin üç kuruşluk matkabınızı alacak kadar haysiyetsiz değiliz. Biz Devletine, milletine canla başla hizmet eden, üçe beşe bakmayan saygın iş adamıyız.

Bu konuşmadan dolayı aracı aramaktan vazgeçebileceğimi düşünüyor olmalıydı, vazgeçmedim!  Toz içindeki aracın koltukları boştu, torpido gözünde sadece birkaç eski kaset vardı. Eğilip koltuğun altına baktım.

Matkap, sürücü koltuğunun altına gizlenmişti!

Matkabı aldım ve müteahhide sordum:

-Bunun burada işi var?

-Hayret! Ne işi  var bu matkabın burada? Bir yanlışlık olmalı. Arkadaşım çok dalgın, yanlışlıkla koymuştur.

Olay, Levent Kırca’nın bir skecini andırıyordu. Pastane denetleyen zabıta, içi süt dolu küveti sorgularken pastane sahibi kepçeyle süt karıştırmaktadır. Kepçeye takılan çorap, pastane sahibini fazlasıyla mutlu etmiştir:

-Çorap! Benim çorabım! Kaç gündür seni arıyorum.

  (Dilovası, 6  Haziran 2018)

  Kaynakça:

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b1424b4144e72.42138028 Erişim: 03.06.2018.

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b1424bb38dc81.95835825 Erişim: 03.06.2018.

https://eksisozluk.com/muteahhit--78193?p=2 Erişim: 03.06.2018.

https://www.hirdavat.com/Metabo-PowerMaxx-BS-Lityum-Akulu-Vidalama-Makinasi-108-Volt-2-Ah,PR-122185.html Erişim: 06.06.2018.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault