Mevlüt Kuntoğlu (Eski Sakarya İl Millî Eğitim Müdürü)
Mevlüt Kuntoğlu (Eski Sakarya İl Millî Eğitim Müdürü)

 Müfettiş, okul müdürü, ilçe millî eğitim müdürü, şube müdürü… Müfettişler, okul müdürleri, ilçe millî eğitim müdürleri, şube müdürleri… Tekil ya da çoğul fark etmez. Birkaç kişi bir araya gelip okul baskınına gitmeyi âdeta alışkanlık hâline getirmiştir. Ellerindeki dosyada öğretmenlerin isimleri yer almaktadır. Dosyalar bazen kapsamlıdır. Onlarca okul adının alt alta sıralandığı listeler ellerine tutuşturulmuştur. Listeler öğretmenler ve okul yöneticilerinin suç dökümü gibidir. İfadeler özgün değildir. Basmakalıp ifadelerle öğretmen kitlesine ağır suçlamalar yöneltilmektedir:

“Öğrencilere yardımcı kaynak aldırttığınız, bundan ticari kazanç sağladığınız iddiaları…”

Okul müdürü ya da müdür yardımcısının odasına kamp kuran bazı görgüsüz ‘muhakkik’ler, yaşamını öğrencilerine adayan öğretmeni üç kuruş için sorguya çekmektedir. Sınıf mevcutlarının ortalama 25 olduğu bir okulda, öğretmenler altı üstü 20-30 liralık kitaplardan kazanç sağlamakla itham edilmektedir. Kitap önerilerinin doğru olduğu, bütün öğrencilerin kitap aldığı varsayılsa bile 500-600 lirayı geçmesi mümkün olmayan bir alışverişten dolayı öğretmenler tekmelenmektedir.

Sistem, öğretmenini ve okul yöneticisini kameraların önünde tekmelemektedir.

Okula çağrılan onlarca veli ve odalara doldurulan yüzlerce öğrenci, öğretmen ve yöneticiler hakkında sorgulanmaktadır.

-Öğretmen size kitap aldırttı mı?

-Kaç TL ödediniz?

-Öğretmen bu işten menfaat sağladı mı?

-Kitaplar için öğretmene komisyon verdiniz mi?

-Öğretmenine para verdin mi?

Her bir soruyla öğretmen hakkında kuşku yaratılmaktadır. Muhakkikler aracılığı ile, öğretmenlere ‘sürümden kazanan’ esnaf muamelesi yapılmaktadır. Olaya veli ve öğrencilerin alet edilmesi, sistemin kirli ellerini gizlemeye hizmet etmektedir. Minik öğrencileri bile, işi kılıfına uydurmak için, Rehberlik öğretmeni eşliğinde öğretmenleri aleyhinde ifadeye zorlayan sistem tükenmiş demektir.

Öğretmenler ve okul yöneticileri hakkında yürütülen kampanyanın araçları önceden yaratılmıştır.

İzleri gizlenen meçhul parmaklar   MEBİM 147, BİMER ya da CİMER için harekete geçiriliyor. Bilgisayar kullananlar, öğretmene iftira için klavyeden yararlanıyor. Klavyeye yabancı olanlar, okur yazar olmayanlar için de çare düşünülmüş. Üç basamaklı bir ihbar hattı aranıp ‘maruzat’ veriliyor. Bu karanlık ellere sunulan seçenekler, zengin bir yemek mönüsünü aratmamaktadır.

-Alo kimle görüşüyorum? 147 mi? Ben   Fahrettin Fırdöner, ama adımı açıklamayın. Kızımın öğretmeni bizden bir top A 4 kâğıdı ve yardımcı kitap istiyor. Beyazıt Meydanı’nda sallandırılması hususunu yüksek müsaadelerinize arz ederim.

-Talebiniz 00… numarayla kayıt altına alınmıştır. İyi günler dileriz.

‘00’ numaralı kayıt, sistemi tanımlamaktadır.

Fahrettin Fırdöner, ihbardan sonra itibarlı vatandaş muamelesini hak etmektedir. Yetkili, itibarlı ihbarcının adını gizler ve paçavrayı bir üst yazıyla mülki amire gönderir. Mülki amir yazıyı okumaz, hemen ‘olur’ verir. Ülkede muhakkik sıkıntısı yok. İlgili şube müdürü, ihbarcının kimliğini korumak için gösterdiği özeni öğretmenini korumak için göstermez. İhbarcının okul kantininde çay içtiği saatte müfettişler okulu basar.

-Günaydın çocuklar… Çantalarınızı çıkarın!

Öğrencilerin çantasında ‘yardımcı’ kaynak izine rastlamak için arama yapılır. Sırada öğrenci dolapları da vardır. Kapakları tek tek açılır, A4 kâğıdı ve yardımcı kitap aranır. Dolap kapaklarından biri kilitlidir. Kilitli dolap, hastalandığı için o gün okula gidemeyen Gülsevin’e aittir. Kilitli dolap, diğer dolaplarda aradıklarını bulamayan müfettişleri heyecanlandırır. Umutlanırlar. O tarihlerde Ankara’da ‘Bakanlık Müfettişliği’ için mülakat yapılması gündemdedir. Soruşturmada görevlendirilen müfettişler, kendilerine ‘düz memur’ muamelesi yapanlardan ‘terfi’ almak için olağanüstü gayret göstermektedir. Okul hizmetlisi, kapalı dolabı açmak üzere sınıfa çağrılır. Hizmetli, küçük bir tornavidayla kilidi söker ve kapağı açar. Gülsevin’in dolabından bir flüt, Müzik kitabı ve 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde pastel boyayla çizilen resimden başka bir şey çıkmaz. Gülsevin, kucağında güllerle öğretmenine koşan bir kız çocuğunu resmetmiştir. Öğretmen, kendisine doğru koşan iki örgülü kız çocuğuna kucağını açmıştır. Gülsevin, resme, rengârenk bir not düşmeyi de ihmal etmemiştir:

“Öğretmenimi çoook seviyorum…”

Gülsevin’in dolabından çıkan resim, gayretli ‘muhakkikleri’ fazlasıyla üzmüştür, çünkü ‘Bakanlık Müfettişliği’ hayalleri suya düşmüştür.

 Çantacı Müfettişlere Müdürden Destek

Müfettişlerin/okul müdürlerinin/il-ilçe millî eğitim yöneticilerinin yürüttüğü hukuk dışı soruşturmaların sayısında olağandışı bir artış olduğu gözleniyor Buna üst düzey yöneticilerin destek vermesi, Devlet adabı ve erkânıyla örtüşmüyor. Örneğin geçen yıl Sakarya’da meydana gelen benzer bir olaya, dönemin İl Millî Eğitim Müdürü Mevlüt Kuntoğlu şu sözlerle destek vermişti:

“Müfettişlerin sınıflarda önce masalara, sonra da öğrencilerin çantalarına baktığını belirten Kuntoğlu, ‘Ortada bir soruşturma var. Müfettiş bu soruşturmayı nasıl yapacak. Elbette araştıracak. Müfettişlerimiz öğrencilerin kitapları yönlendirme ile mi, yoksa ailenin kendi isteği bir yerden mi kitabı aldığına araştırıyor.’ dedi.” (Öğretmenler Haber, 12.10.2016).

Öğrencinin çantasında kitap, defter, kalem, kalemtıraş, silgi, boya olur. Çantada kitap aramak, kitabı bir suç ögesi olarak tanıtmak Türk millî eğitim sistemine zarar verir. Öğrenci çantası okul demirbaşı değildir, ancak velisinin izniyle aranabilir. Çantada aranan nesnenin eğitim materyali olması, hukuksuzluğa işaret etmektedir. Yardımcı kaynaklarla ilgili operasyonların Devlet okullarıyla sınırlı olması, operasyon merkezinin suç işlediğini gösteriyor.

 

Özel Okulların Dokunulmazlığı

Yardımcı kitap ‘avı’, Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’ne dayandırılıyor. Yönetmelik’e göre, “Bakanlık tarafından belirlenmeyen ders kitapları ile okutulacak diğer eğitim araçları öğrencilere aldırılamaz.” (Madde 37 /1). Yönetmelik hükümlerinin sadece Devlet okullarında değil, MEB’e bağlı tüm örgün ve yaygın eğitim kurumlarında uygulanması gerektiği açıktır. Yönetmelik’in amaçlarında da bu durum belirtilmektedir (Madde 1).

İl ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinin, yardımcı kitap denetimini Devlet okullarıyla sınırlı tuttuğu görülmektedir. Muhakkikler, kitap ‘suç’unun izlerini Devlet okullarında aramaktadır. Konunun, özel okullarda ‘baskın’ bir yana, nezaketen bile araştırılmadığı bilinmektedir.  MEB, yardımcı kaynaklarla ilgili olarak kaç özel okul hakkında işlem yürütüldüğünü, yardımcı kaynakları ders kitabı olarak okutan özel okul yöneticilerine niçin yaptırım uygulanmadığını açıklamalıdır. Çünkü yardımcı kaynaklarla ilgili kısıtlamaya Devlet okullarını dâhil edenler, en önemli millî kurumlarımızı yıpratma kampanyasına alet olmaktadır.

           

Okulları Kitapsız Bırakanlar, ‘Baskın’la Suç İşliyor

Okullara, çeşitli gerekçelerle zamanında bazı ders kitapları ulaştırılamıyor. Baskı ve içerikten kaynaklanan sorunlar, ders kitabı dağıtımında aksaklıklara yol açıyor (Ayı karikatürlü kitap vb.). Kitap dağıtımının gecikmesine ve Devletin zarara uğratılmasına sebebiyet veren sorumlular hakkında kamuoyu vicdanını rahatlatacak herhangi bir işlem yürütmeyenlerin, sistemli bir kampanyayla okulları hedef aldıkları gözleniyor. İlkokul 1. sınıflarda okutulan fişler, sayı ve okuma levhaları; eğitimin her kademesinde kullanılan sınıf/ders, öğretmen nöbet, karar, işletme defterleri vb. eğitim araç ve gereçlerini sağlamakla yükümlü olanların, bu araç ve gereçleri okullara dağıtmadıkları hâlde, öğretmen ve yöneticileri hedef almaları açıklanması güç çelişkilerden biri olarak görülmektedir.

 

Kitap Bahanesiyle Devlet Okulları Hedef Alınmaktadır

Kalabalık gruplarla okulları basarak öğrencilerin dolap ve çantalarında ‘yardımcı kaynak’ arayanlar, en seçkin millî kurumlarımızdan biri olan Devlet okullarının yıpratılması ve itibarsızlaştırılmasını amaçlamaktadır.  Vatana ve millete bağlı fedakâr öğretmen kitlesini denetim altına alamayan sistem, Devlet okullarına, türlü bahanelerle operasyon düzenlemektedir. Operasyonlarla, öğretmenler ve yöneticiler üzerinden Devlet okullarına karşı güvensizlik duygusu yaratılmakta, böylece özel okulların önü açılmaktadır.

Devlet okullarında görev yapan fedakâr öğretmen ve yöneticileri, üç kuruşluk kitaplardan ticari kazanç sağlamakla suçlayan merkezin, özel okullarda öğrenim gören öğrenciler için verdiği ‘eğitim desteği’ göz yaşartıcıdır. Bu ‘bonkörlüğün’, Türkiye’nin ihtiyacıyla ilişkilendirilmesi mümkün görünmemektedir. Bu ve benzer uygulamalarla, eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretilemeyeceği milletçe bilinmektedir. Devlet kaynaklarındaki savurganlığın sorumluları, öğretmen ve yöneticileri hedef hâline getirerek suç işlemektedir. Kurum yöneticilerinin, kurumlarına sahip çıkmak yerine, çökertmek için çaba göstermeleri olağandışı bağlantılarla açıklanabilecek bir ‘görev’dir. Bu görevi üstlenenlere büyüteç tutulması gerektiği ortadadır.

Ne Yapılmalı?

Veliler, öğretmenler ve okul yöneticileri, bu tür kanunsuzluklara karşı yasal yollara başvurmalıdır. İşte onlardan birkaçı:

  • Mülki amirler, il ve ilçe millî eğitim müdürleri Devlet okullarının korunması konusunda daha duyarlı olmalı, personeline sahip çıkmalıdır.
  • İftiralara karşı, bütün yasal girişimlerde bulunulmalıdır. Öncelikle ihbara dayandırılan soruşturmalarda, dilekçelerin 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun’un 4. maddesine uygun olup olmadığına dikkat edilmelidir. Söz konusu maddeye göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisine veya yetkili makamlara verilen veya gönderilen dilekçelerde, dilekçe sahibinin adı-soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması gerekir.” Aynı Kanun’un 6/c maddesine göre, dilekçe sahibinin adı-soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin yer almadığı dilekçeler incelenemez.
  • Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun’a aykırı olarak hazırlanan dilekçeleri işleme koyan yöneticiler hakkında bir üst makama itirazda bulunulmalıdır. Bu nedenle okul müdürlüğü için ilçe millî eğitim müdürlüğüne, ilçe millî eğitim müdürlüğü için il millî eğitim müdürlüğüne itiraz edilmelidir.
  • İftiraya uğrayan öğretmenler ve okul yöneticileri, öncelikle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 25. maddesinin uygulanması amacıyla harekete geçmelidir. Söz konusu maddeyle, Devlet memurları hakkındaki uyduruk ihbar ve şikâyetler için, valilere, Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunma yetkisi tanınmıştır. Valiliklere, asılsız şikâyetler için savcılığa suç duyurusunda bulunulması için başvuruda bulunulmalıdır.
  • Valiliklerin konuyla ilgili başvuruları yanıtsız bırakması ya da herhangi bir girişimde bulunmaması durumunda, iftira suçundan etkilenenler, Cumhuriyet savcılığına doğrudan başvuruda bulunma hakkına sahiptir. Başvurunun esas alınacağı kanun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’dur.
  • İftira suçunu işleyenlere uygulanması öngörülen yaptırımlar, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmıştır. Söz konusu Kanun’a göre, “Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” (Madde 267/1).
  • Sınıflarda öğrencilerin çantalarını ya da dolaplarını aramak isteyen muhakkikler uyarılmalı, aramada ısrar edilmesi durumunda yapılanlar tutanağa bağlanmalıdır. Uygulamanın öğrencilerin ruh sağlığını bozma olasılığı dikkate alınarak sınıfa öğrenci velisi, Rehberlik öğretmeni, okul yöneticileri davet edilmeli ve hukuksuzluk kayıt altına alınmalıdır.
  • Öğrenci çantası okul demirbaşı değil, özel eşyadır. Reşit olmayan çocuklara ait çantaların izinsiz ve onaysız karıştırılması, hem idari hem de adli yönden kusurlu bir davranıştır. Veliler, çocuklarının kişisel eşyası olan çantaları izinsiz karıştıran muhakkiklerle ilgili olarak suç duyurusunda bulunmalıdır.
  • Eğitim sendikaları, promosyon vb. önemsiz işler için ömür tüketmekten vazgeçerek, millî kurumlarımızın başında yer alan Devlet okullarına sahip çıkmalıdır.
  • Öğrenci velileri, sistemli kampanyalar konusunda bilgilendirilmelidir. Devlet okullarına karşı yürütülen kirli kampanyalarla kamu eğitim kurumlarının tasfiyesinin amaçlandığı gerçeği kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
  • Devlet okullarının yaşatılması ve geliştirilmesinin başı dik, bağımsız ve egemen Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatma mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olduğu unutulmamalıdır.  

 

Kaynakça:

http://www.ogretmenlerhaber.com/yonetmelik/okullarda-kaynak-kitap-serbest-h3538.html  Erişim: 09.12.2017.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu. http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf Erişim: 07.12.2017.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu. http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.657.pdf Erişim: 09.12.2017.

 

(Körfez, 9 Aralık 2017)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

0
0
0
s2sdefault