Sıcak ve nemli günlerden biriydi. Yenikent’te, Aykan Çay Bahçesi’nin yanındaki parkta çimlerin üzerine uzanmıştı. Ellili yaşlardaydı. Bir akasyanın gölgesinde şekerleme yapıyordu. Yüksek gerilim hattının hemen altındaydı. O gün üç tekerlekli arabasıyla erkenden işe başlamış, sokak sokak dolaşmıştı.
Sesi, Yenikent’in farklı sokaklarında yankılanmıştı:
Eskici…
Saatlerce dolaşmış, ama eli boş dönmüştü. Mahalle sakinlerinden onun sesine kulak veren olmamıştı. Pencereden pencereye konuşan kadınlar, balkonda çay keyfi yapan mütekait devlet memurları, yaz hazırlıkları için kolları sıvayan tatilcilerden hiçbiri duymamıştı sesini.
Hava sıcaktı. Sıcak günlerde çabuk yorulur insan. Arabasına yüklenirken terlemiş, susamıştı. Bir yudum soğuk su için akasyanın gölgesine sığınmıştı. Akasyanın serinliğine fazla direnememiş, uykuya dalmıştı. Yanı başından geçen insanların bakışlarını fark edemeyecek kadar derin bir uykudaydı. Parktaki ardıç ve akasyaların gölgesinde yürüyenlerin merakla baktıkları eskici için gün henüz bitmemişti. Belki birkaç saat sonra yerinden doğrulacak, umutla yeniden yüklenecekti arabasına:
Eskici…