ALADAĞ İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRÜ İSTİFA EDECEK Mİ?

Aladağ İlçe Millî Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş (Kamu vicdanı ve devlet adamlığı sorumluluğundan eser yok)
Aladağ İlçe Millî Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş (Kamu vicdanı ve devlet adamlığı sorumluluğundan eser yok!)

 

 

Mustafa Avcı'nın 13 yaşındaki kızı Zeliha, Aladağ'daki kız yurdunda yanarak yaşamını yitiren 11 çocuktan biri.

13 yaşında can veren Zeliha Avcı’nın babası Mustafa Avcı  (Fotoğraf, Selin Girit, BBC Türkçe).

Mehmet Ali Baş ve eşi Cemile Baş, kızlarını söz konusu yurda yazdırmaları için ikna edilmeye çalışıldıklarını anlatıyor.

Yanarak can veren Bahtınur Baş’ın   annesi  Cemile Baş, babası Mehmet Ali Baş (Fotoğraf, Selin Girit, BBC Türkçe). 

 Devlet görevlileri, sorumlu oldukları üzücü sonuçlar karşısında nasıl bir tavır takınmalı? Doktor dikkatsizlik ya da ihmal sonucunda ölüme neden olduğunda, ne yapmalı? Cenaze namazına katılıp müteveffanın başında ağıt mı yakmalı? Kaptan batırdığı gemi personelinin tabutu başında gözyaşı dökerek sorumluluktan kurtulabilir mi? Çürük binaya onay veren mühendis, enkazın başında, ölenlere mevlit okutarak vicdanını rahatlatabilir mi? Hakaret ettiği kız öğrencisinin intiharına sebebiyet veren okul müdürü, kendisini aklayabilir mi?

Ülkesinde geliştirilen piyade tüfeğinin gizli bilgilerini beş kuruşa düşmana pazarlayan silah fabrikasının müdürü, kurban keserek ‘beraat’ edebilir mi?

            Peki, bir millî eğitim müdürü, sorumluluk alanındaki bir tarikat yurdunda 12 öğrencinin yanarak ölmesi, 24 öğrencinin ise yaralanması durumunda ne yapmalı? Devlet adamından beklenen, istifa etmesidir. Bizde durum çok farklı. Ölüme sebebiyet  verenler, başsağlığı mesajı yayınlayarak ya da cenaze namazında saf tutarak sorumluktan kurtulma arayışında.

Mülki amirlerin, siyasilerin himayesindeki sorumluları görevden uzaklaştırdığına tanık olmak nerdeyse imkânsız. Cumhuriyet  Kaymakamının, şimdi FETÖ’den tutuklu olduğu tahmin edilen, başına buyruk ve saygısız  bir yöneticiyi görevden almak için yürüttüğü mücadeleden sonuç alamadığı için yaşadığı üzüntü unutulacak gibi değildir.

Aladağ İlçe Millî Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş, 36 kız çocuğumuzun  çığlıklarını duydu mu acaba? Kavrulan 12 küçük beden, yaralı 24 çocuk onun için ne ifade etti? O yangında kendi sorumluluğunu hiç düşündü mü? Makam koltuğunun arkasında sergilediği 14 plakete bakıp rahatsız oldu mu? O plaketler hâlâ yerinde mi duruyor? Çocuk çığlıklarının göğe yükseldiği Aladağ sokaklarında eskisi kadar mutlu mu? Aladağ köylerinde sıralanan çocuk mezarlarına karanfil bırakarak ya da Fatiha okuyarak vicdanını rahatlatmayı mı deneyecek? Öğrenci velilerine tarikat yurtları hakkındaki olumlu izlenimlerini aktarmaya devam edecek mi?

Hepimiz biliyoruz ki bu soruların Aktaş için bir anlamı yok. Mehmet Aktaş’ı yetiştiren kültürel iklimde bu soruların tamamı yanıtsız kalır. O, diğer bürokratlar gibi, ‘matbu’ başsağlığı mesajı yayınlayarak sorumluluktan kurtulmayı denedi (Dil ve yazım yanlışlarına dokunulmamıştır):

 

 “BAŞIMIZ SAĞOLSUN”

“İlçemiz Özel Aladağ Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdunda çıkan yangında 11 evladımız ile yurtta görevli bir eğitmenimizin hayatını kaybetmesi ve 22 kişininde yaralanması bizleri derinden üzmüştür.

Bu elim hadise nedeniyle vefat eden yavrularımıza Allah´tan rahmet, velilerimize ve sevdiklerine başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağolsun.

Mehmet AKTAŞ

İlçe Milli Eğitim Müdürü”

 

Yukarıdaki başsağlığı mesajı, ‘Süleymancılar’ın işlettiği  Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneğine ait Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdunda, 29 Kasım 2016 tarihinde meydana gelen, aralarında 6 yaşındaki bir kız çocuğu, bir ‘eğitmen’ ile 10 ilköğretim öğrencisinin yer aldığı, toplam 12 kişinin yanarak can verdiği, 24 kişinin ise yaralandığı yangınla ilgili. Mesaj Aladağ İlçe Millî Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş’a ait! 

 

Mehmet Aktaş Kimdir?

Aladağ İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün resmî Genel Ağ sayfasında Mehmet Aktaş’la ilgili şu bilgiler yer almaktadır (Öz geçmişteki dil ve yazım yanlışlarına dokunulmamıştır):

“01.04.1980 yılında Adana ili Aladağ ilçesinde doğdu. İlkokulu Gerdibi sivişli ilokulunda, orta ve lise öğrenimini de Tarsus´ta tamamladı. Yüksek öğrenimini Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünde tamamladı. İlk görev yeri Batman ili Sason ilçesiydi. Daha sonra Batman merkezde öğretmenlik yaptı. Askerliğini Hakkari ili Yüksekova ilçesinde yedek subay olarak tamamladı. Daha sonra Adana İli Aladağ ilçesi Sinanpaşa YİBO´ da Müdür Yardımcılığı, Müdür Başyardımcılığı ve Atatürk İlköğretim Okulu Müdürlüğü ve Aladağ İlçe Milli Eğitim Şube Müdür Vekiliği görevlerinde bulundu. Şube Müdürlüğü görevini yürütürken, 15.08.2012 tarihinde Adana ili Aladağ ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atandı.15.01.2014 tarihinde Aladağ Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürlüğüne geçen Mehmet AKTAŞ 10.06.2014 tarihinde yeniden İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevine dönmüştür.”

            Mehmet Aktaş’ın öz geçmişinden, kısa sürede yükseldiği, 30’lu yaşlarda İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü koltuğuna oturduğu anlaşılıyor. Genel Ağ sayfasındaki fotoğrafına yansıdığı kadarıyla, 10 adet plaketle ödüllendirilmiş. Fotoğrafın ‘kapattığı’ alanda 4 plaket daha olduğu tahmin edildiğinde, plaket sayısı 14’e çıkıyor. O plaketleri kim ya da kimlerin verdiğini bilemiyoruz, ama sistem ‘evlat’larını makam koltuğuna kariyer ya da liyakati esas alarak değil, sipariş  plaketlerle oturtur.

Plaket, sistemin, başarısızlığı örtmek için bulduğu en iyi çözümdür.

 21. yüzyılın değnekçileri, kirli görüntüleri çağdaş yöntemlerle karartma konusunda uzmanlaşmışlardır.

Mehmet Aktaş, öz geçmişine, ‘Süleymancılar’ın yurtlarında yetiştirildiğini eklemeyi unutmuş olmalı. Kuşkusuz bu bilgi, devletin istihbarat raporlarında da mevcut.  Öz geçmişte halktan esirgenen bu bilgiyi, yangında kızı Bahtınur Baş’ı  kaybeden acılı baba Mehmet Ali  Baş’tan öğreniyoruz:

Mehmet Ali Baş da önce biri erkek iki çocuğunu Süleymancıların yurdu olduğu söylenen yurtlara kaydettirmek istememiş, ama Aladağ ilçe milli eğitim müdürünün  ‘Ben de bu yurtlarda okudum,’ diyerek kendisini ikna ettiğini söylüyor.” (BBC Türkçe, 30.11.2016).

Tarikat yurdunda barındığını itiraf eden Mehmet Aktaş, ‘vefa’lı bir yönetici. Görev yerindeki devlet yurdunda barınması gereken öğrencileri, yıkımı bahane ederek, yetiştiği tarikat yurtlarına gönderiyor!  Sözü edilen yurtlara kuşkuyla bakan  anne ve babaları ikna etme konusunda görev üstleniyor! Kendisinin tarikat yurdunda yetiştiğini kamuoyuna açıklayacak  kadar rahat. Türkiye, silahlı bir FETÖ tehlikesi atlatmış, tarikatların milleti hedef alan faaliyetleri kesinlik kazanmış… Bütün bunların İlçe Millî Eğitim Müdürü için de bir anlamı olmalı, diye boşuna düşünüyorsunuz.  Bir de göreve başlarken ettiği yemin var:

 “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İnkılâp ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetciliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını Milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin millî, ahlâkî insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup, bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan millî, demokratik, lâik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarımı bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”   (MEB, 1982).

 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalınacağına;  laik ve demokratik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumlulukların davranış hâlinde gösterileceğine ilişkin namus ve şeref üzerine edilen yeminin bir anlamı olmalı, değil mi?

Namus ve şeref!

Kişilikli bir insan, mevzuat gereği, namus ve şerefi üzerine yemin eder mi? O yemin sadece bir ‘formalite’ miydi yoksa?

İlçe Millî Eğitim Müdürüsünüz, ama ettiğiniz yemine bağlı kalmıyorsunuz.  Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 174. Maddesiyle suç kapsamına alınan tarikatlara destek veriyorsunuz! Mülki amiriniz o yazıyı okuyor ve aradan yaklaşık iki ay geçtiği hâlde hakkınızda herhangi bir işlem yapmıyor. Onun da makam kapısında Türkiye Cumhuriyeti ibaresi bulunuyor. O da Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılık yemini etmiş. Cumhuriyet Başsavcılığı da makamınızın yanı başında. BBC Türkçe’de, 30 Kasım 2016 tarihinde yayınlanan itirafınızı savcı da duymuyor!

Aladağ’da 12 çocuk  yanmış, 24 çocuk yaralanmış kimin umurunda. Sizi yetiştiren tarikatçılara, yurdun bozuk kapı kolu için 50 lira, yangın tüpleri için de 200 lira harcatsaydınız bugün o çocukların tamamı aramızda olurdu. Siz de diğer büyüklerinize öykünerek başsağlığı mesajı yayınladınız. Devlet güvencesinde olması gereken çocukları Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman bir ortaçağ kurumuna  teslim ettiniz. Görev kusurunuzu örtmek için acılı anne ve babalara, hiç okumayacakları bir mesaj yoluyla seslenerek, sorumluluktan kurtulmayı seçtiniz. Kendinizi gereksiz ilan ettiniz.  Birinci derecede sorumlu olduğunuz çocuklarımızı değil, yetiştiğiniz tarikatı korudunuz! Çocukları devlet yurdunda barındırmak için çözüm geliştirmek yerine, onları ‘Süleymancılar’a teslim ettiniz. Üstelik makamınızı kullanarak  anne ve babaları ikna ettiniz.

11 yaşındaki Bahtınur Baş’ın annesi Cemile Baş’ın gözlerine bakın, o gözlerden her şeyi okuyabilirsiniz.

13 yaşında yanarak can veren Zeliha Avcı’nın acılı babası Mustafa Avcı’nın da gözlerine bakmayı unutmayın! O gözlerde, kızını ortaçağ alevlerine atanlara duyulan öfkeyi  görebilirsiniz.

Acılı anne ve babaların yürek burkan çığlıklarını duymanız için bir eğitim semineri düzenlenir mi, bilinmez. Belki olası bir hizmet içi eğitimle size devlet gelenekleri, devlet adamlığı nitelikleri hatırlatılabilir.

Bu ülkede vatan ve millet için bombalara  siper olan kahramanlarımızı düşünerek onurlu bir yaşamı seçmek o kadar zor  mu?

Türkiye, ‘Süleymancılar’ın ya da diğer tarikatların emrinde olmanın yüz kızartıcı suçlardan sayılacağı günlerin eşiğindedir. 

Şimdi, ‘Süleymancılar’ın değil, Türk Milletinin, Cumhuriyetin, Atatürk devrimlerinin hizmetinde olmanın zamanıdır. 

Emperyalizmin denetimindeki ortaçağ kurumları! Cumhuriyetin balyozunu yemeye hazır mısınız? Efendilerinizin sizi yüzüstü bırakacağı günler yakındır!

08.01.2017, Körfez

 

Kaynakça

http://aladag.meb.gov.tr/www/basimiz-sagolsun/icerik/450 Erişim: 23.12.2016

http://mevzuat.meb.gov.tr/html/117.html  Erişim: 07.01.2017.

http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38164940  Erişim: 07.01.2017.

 

 

  • Related Posts

    AMASYA GÜMÜŞHACIKÖY BEDEN KÖYÜNDE BİR DERSİM SÜRGÜNÜ: PÜLÜMÜR SALÖRDEK KÖYÜNDEN KEKO AHMET OĞLU HÜSEYİN ASLAN

    Hüseyin Aslan (1928-1974). Fotoğraf: Ali Rıza Aslan arşivi   Keko oğlu Ali’nin dillere destan malvarlığının, bir ailenin, daha doğrusu bir köyün kaderinde oynayabileceği rol kimsenin aklına gelmemişti. Ali Arslan (Aliye…

    PÜLÜMÜR AKDİK ŞİHAN KÖYÜNÜN ÜNLÜ FUTBOLCUSU MUSA PEKİN

    Musa Pekin, Kahramanmaraşspor formasıyla.   Pülümür Vadisi’nin batısında yükselen toprak damlı evler… Usta ellerin işlediği kesme taş yapılar. Tek ya da iki katlı evler, zorluklarla mücadele eden bir kuşağın ürünü.…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Kaçırdıkların

    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    • Kasım 5, 2024
    • 24 views
    PÜLÜMÜR EFEAĞILI KÖYÜNDE  HÜSEYİN (ALİ) ŞANLI’NIN  110 YAŞINDAKİ EVİNDEN ARTAKALANLAR

    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    • Ekim 30, 2024
    • 1412 views
    ORTAOKUL FOTOĞRAFLARIMIZ

    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    • Ekim 24, 2024
    • 40 views
    PÜLÜMÜR  KOVUKLU AZGULERE’DEKİ   KOÇ BAŞLI MEZARLARA NE OLDU?

    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    • Ekim 11, 2024
    • 81 views
    PÜLÜMÜR MEZRA KÖYÜNDE BEYCELİ  BİR GELİN: GÜLÜZAR FIRAT

    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ

    • Ekim 8, 2024
    • 43 views
    SORU VE YANITLARLA NARİN GÜRAN CİNAYETİ

    PÜLÜMÜR KIRMIZIKÖPRÜ’NÜN GÜLEN YÜZÜ İRFAN DİKME’YE ACI VEDA

    • Eylül 27, 2024
    • 114 views
    PÜLÜMÜR KIRMIZIKÖPRÜ’NÜN GÜLEN YÜZÜ İRFAN DİKME’YE ACI VEDA